Bölüm 1

46 3 1
                                    

"Ya sen nasıl becerdin bu işi?"dedi karşımda duran Yaman. Sandalyede oturmuş yaralanan dizimi sargı beziyle sarıyordum. "Sen yanlış sokağa girmeseydin ne bu olacaktı, nede milletin içinde adamı kelepçelemek zorunda kalacaktım." dedim son derece bıkkın ve sinirli bir şekilde. "Nalan iki tane menekşe sokak vardı. Ben ne bileyim hangisi?" Bu çocuk bu kafayla nasıl ajanlık sınavını geçti acaba? "Yaman, güzel kardeşim, biri ıssız bir ara sokak, diğeri işlek, esnafın olduğu teyzelerin goy goy yaparak alışveriş yaptığı upuzun bir sokak. Sence hangisi suçluyu yakalamak için ideal?" Önce biraz düşündü. Neyini düşünüyordu acaba? Sonra "birinci sokak" dedi. "Eee?" dedim gözlerimi daha çok açarak "o zaman sen neden ikinci sokağa girdin?" Kübra dosyalardan kafasını kaldırdı. "Kafatası yerinde değil sorgulayıp kendini yorma." Kübra genellikle az konuşurdu. Ama işini çok iyi yapardı. Şefimizin, yani babamın ofise girmesiyle hepimiz ciddileştik. "Ekip, durum nedir?" dediğinde direk söze girdim. "Zor oldu ama adamı yakaladık. Sorgu odasında seni bekliyor." Sağa sola bakınırken gözleri dizime takıldı. "Düştüm yok bir şey" dedim. Sorgu odasına yöneldi. Yaklaşık iki saat süren bir sorgu merasimi sonrası bütün yorgunluğumla Evin yolunu tuttum.
Saat akşam 8'di. "Kerim! Biz geldik." Dedim odama girerken. Test kitaplarından başını kaldırabilse neden geç geldiğimizi sorgulardı. Gerçek görevimizin ne olduğumuzu bilmiyordu. İkimizide bir restoranın mutfağında çalışıyor sanıyordu. Halbuki o restoranın bodrum katı bizim teşkilatın çalışma alanıydı. Sadece o değil, bütün komşularımız bizim restoranda çalıştığımızı sanıyordu. 17 yaşındaydı. Sınava iki ayı kalmıştı. 26 yaşındaydım, ajandım ama hala Hello Kity'li pijama giyiyordum. Pijamalarımın hepsi Hello Kity'liydi. Rastgele birini seçip giydikten sonra Kerim'in odasına girdim. "Naber?" Dedim sanki aynı evde yaşamıyormuşuz gibi. "Aynı" dedi test kitabını kapatırken. "Yemek yedin mi sen?" Başını hayır anlamında salladı. "Kerim...Ablacım sen hayatta mısın? Gerçekten bunca saattir bu sandalyede aç aç oturup test mi çözüyorsun?" Bu çocuk bu kadar çalışıyor muydu? Ben YKS'ye günde 2-3 saat falan çalışıyordum. "Ya yemek ye ya da uyu. Yeter bu kadar bugünlük hadi." Kumral kıvırcık saçlarını düzeltip söze girdi "B şıkkı" kendimi tutamayıp güldüm. Çocuğun kafası iyice gitmişti. "Birazdan gelip kontrol edeceğim uyumadıysan benden çekeceğin var." Gülerek kafasını salladı. Geri odama döndüm. Yarın önemli bir operasyonun temelini atacaktım. Türkiye'nin en büyük altın kaçakçısı olan Furkan Yılmaz'ın evine girecektim. Tek suçu bu da değildi bu adamın.

Zamanında bizden annemizi çalmıştı.

Ben 14 yaşındaydım. Kerim de 5 yaşındaydı. Bir gece bizim bu Furkan gelip annemle daha kundaktaki kardeşim Dilşah'ı kaçırmıştı. Engel olmaya çalıştım ama çocuktum. Koskoca adamı durdurmaya gücüm yetmedi. Bu adamın babamla geçmişten bir husumeti vardı. Sırf babamı cezalandırmak için ikimizden annemizi koparmıştı. Şimdi annem yaşıyor mu onu bile bilmiyorum. Ama kardeşim'i biliyorum. Furkan'ın karısı annemle aynı dönem doğum yapmıştı ama bebekleri doğumda ölmüştü. Kardeşimi de kendi kızının yerine geçirmişti. İsmide Nida'ydı. Yarın ben karşımda sürekli fotoğraflarda gördüğüm kız kardeşimi canlı canlı karşımda görecektim.

Furkan'ın benle yaşıt olan asıl kızı Nilay ile internet üzerinden tanışmıştım. Kız dediğim her şeye inanacak kadar saftı. Bugün ise birbirimizi ilk defa canlı canlı görecektik. Yani ben onlara gidecektim. Aslında eve kamera yerleştirmek için gidiyordum. Ama şöyle bir gerçekte vardı. Yanımda bir de yeni bir ajan gelecekti. Çünkü kimliğim tamamen değişecekti. İsmim Burcu, mesleğim aşçılıktı.
Burcu annesiyle babasını küçük yaşta trafik kazası sonucu kaybetmişti. Yalnız yaşıyordu.Ha bir de şeyi vardı...Sevgilisi. İşte bizim bu yeni ajan da sevgilisiydi. Hayır neden kızın sevgilisi vardı ki? Ben niye böyle bir şey eklemiştim bu yeni kimliğe?

Nalan ben. Nalan Rönel.

•••

"Lensler tamam mı?" dedi Arda. Mavi gözlerimi göstererek kafamı aşağı yukarı salladım. Normalde gözlerim kahverengiydi. Ama kameralı lenslerimiz maviydi. "Kulaklık?" Bıkkın bir bakış attım. "Arda, sabahtan beri 15. soruşun...Ne istiyorsun?" Güldü "emin olmaya çalışıyorum." Derin bir iç çekip önüme döndüm. Üstümde pembe omuzları açık bir body altımda kot şort, ayaklarımda ise siyah converse vardı. Elimde annemin yelpazelerinden biri vardı. Annem çok severdi yelpazeleri. Yazın elinden düşürmezdi. Evde en az 10 tane vardı. Acaba hala seviyor muydu yelpazeleri? Kumral saçlarımı iki yandan örmüştüm. Çünkü Burcu böyle giyinirdi. O cıvıl cıvıl bir kızdı. Genellikle günüm ofiste geçtiği için siyah tayt ve siyah tişört giyiyordum. Ama özünde benim tarzım da Burcu'nun ki gibiydi. Zaten Burcu benim sahte kimliğimden daha çok ajanlık dışındaki hayatımın ta kendisiydi.

"Ekip" babamın gelmesiyle hepimiz ona döndük. "Her şey hazır mı?" Ayağa kalktım. "Hazır" dedim en kararlı sesimle. "Tamam, Alper kapıda bekliyor seni" Alper? "Alper kim?" Ben bunu sorarken o Kübra'nın yanına gitti "Sevgilin" Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Motorsiklet kaskımı alıp gittim. Arka kapıdan çıktığımda karşımda gördüğüm Çağtay Ulusoy muadili sanırım Alper'di. Beni görünce güldü "Nalan sensin herhalde?" Başımı aşağı yukarı salladım. "Sen de Alper." Elindeki kaskı görüp devam ettim. "Hangimizinkiyle gidiyoruz?" Bir kaç saniye sonra "Atla" dedi ve onunkiyle gittik.

"Bana bak...Role kendini kaptırma. İçerde ya Burcu diyeceksin ki ben Burcu'yu tercih ederim, Ya da... Sevgilim. Ötesi yok. O mıç mıç aşk cümleleriyle iltifatlarada gerek yok. Senin kimlik neydi bu arada?" Bravo Nalan. Daha baştan çocuğu kendinden soğuttun. Evin önündeydik. Gerçi ev mi yoksa şato mu? İşte orası tartışılır. "Serter" dedi bana bakmadan. "Bencede o saydığın hiç bir şeye gerek yok çünkü senin de bildiğin gibi amacımız birbirimizi ne kadar sevdiğimizi falan göstermek değil, delil bulmak." O gayet ciddiydi. Bense tipik bir gıcık gibiydim. "İyi, aynı fikirde olmamız güzel." Dedim aynı ciddiyetle. Ve evin önündeki bir ordu korumayı geçtikten sonra evin ziline basabildim. Kapıyı açan Nilay'dı.

"Merhaba Nilay. Burcu ben." Dedim. İnşallah çok yapmacık olmamıştır. "Burcu!" Boynuma atladı. "Sen çok güzelsin" dedi. "Sen daha güzelsin." Külliyen yalan. 'En çok estetik yaptıran kazanır' diye bir yarışma olsaydı birinci çıkabilirdi. "Ay sağol" dedikten sonra elimle Alper'i gösterdim. "Sana bahsettiğim sevgilim...Serter." Nilay sırıtarak Alper'i süzdü. Aha! Enişteci bu kız! Sen bir Alper'e asıl bak ben seni ne hale getiriyorum . "Memnun oldum" dedi Alper. Nilay başıyla karşılık verdikten sonra "E geçin içeri kapıda kaldınız" dedi. Arkasını döndükten sonra kulaklığıma dokundum.

"Ekip, operasyon başlamıştır. İçerdeyiz"

YELPAZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin