Bölüm 2

7 1 0
                                    

"Ee kızım,sen nerede oturuyorsun?"dedi Nilay'ın annesi. "Nişantaşı'nda oturuyorum" dedim tatlı tatlı. "Serter'le birlikte yaşıyorlar annecim" dedi Nilay. Ne? Ben ona sevgilimle yaşıyorum diye bir şey yazmadım ki. Tabi ya,Kübra! Arada sırada yazışsın diye ona veriyordum telefonu. Ah Kübra ah! Ne hallere düşürdün beni...Alper bana olan şaşkın bakışlarını gizlerken bense ona "inan bilmiyorum" der gibi bakıyordum. Konuyu kapatmak için " Ee sen kardeşim var diyordun,o nerede? Okulda mı?" dedim. Onu görmek istiyordum. Kardeşimi tanımak istiyordun. Ona kavuşmak istiyordum. "Odasındadır. Sabah sınavdan sonra eve geldi. Ergen ergen takılıyor işte. Sınavları vardı onada çalışıyor olabilir." O an kafama dank etti. Kerim'in bugün Matematik sınavı vardı. Ve ben akşama onu okuldan alacağıma söz vermiştim. Akşam yemeğine kalmamak için bir bahane uydurmalıydım. Zaten şu an tek isteğim şu kameraları yerleştirip çıkmaktı. Derken kulaklıktan uzaktan bir ses duydum "bizimkide pek meraklıymış bu işlere" babamdı bu. O asıl bana değil yanındaki kızıl çıyan Kübra'ya söylensin. Ben sevgilisiyle aynı evde yaşayacak insan mıyım pardon? Ofise gidince ona dünyayı dar etmezsem adımda Nalan değil! "Burcu, latte ister misin?" dedi Nilay ben az önce duyduğum cümlenin şokundayken. "Sağol ben latte sevmem" dedim gülümseyerek. Bir anda şaşırdı. "Bana seviyorum yazmıştın?" Yüzüne boş boş göz kırpıştırarak mal gibi bakıyordum. Kübra...Kübra! Allah seni kahretsin Kübra! Aslında Sıla olsaydı şu kız bana bu kadar yılışık bile olmazdı belki. Sıla hem ekiptendi hem de benim üniversiteden arkadaşımdı. Kardeşim gibiydi. En son ki operasyonlarımızın birinde vurulduğu için iki haftadır yoktu. "Yanlış yazmışımdır. Otomatik düzeltme açık kalmış olabilir." diye bir yalan salladım. "Ben bi lavaboyu kullanabilir miyim?" Biraz daha beklersem ölecektim. Nilay bana lavabonun yerini gösterdi. Neden sadece üst katta vardı ki? Aşağıdan yukarı çıkana kadar paçalardan salar insan yani merdivenlerde fazla. Benimle yukarı gelmedi Allah'tan. Her yerde çiçek vardı. Boş odalara girip etraftaki bütün çiçeklere kamera yerleştirdim. Sonra gözüm bir şeye çarptı. Koridorun en sonundaki odanın kapısındaki pembe yazıya

NİDA

Nasıl biriydi acaba? Hangimize benziyordu? Anneme mi? Babama mı? O değil, hadi diyelim adamı tutukladık. Ya kardeşim bana inanmazsa? Ya onlara alıştığı için bizimle yaşamak istemezse?

Ya Dilşah olmak istemezse?

Düşüncelerimi aklımın bir kenarına attım. Tuvalete gidip sifona basıp çıktım. Tekrar aşağı kata indim ama aşağıda sadece mutfak ve salon vardı, şansıma onlarda birleşikti. Aşağı katı daha sonra halletmemiz gerekiyordu. Yani ikinci operasyonumuzda. Merdivenlerden inerken bir yandan telefonla konuşuyor gibi yaptım.

"Geliyor musunuz?...tamam biz de eve geçiyoruz şimdi...Tamam." Konuşurken inmiştim. "Biz yeni dolap almıştık o geliyormuş kalkmamız lazım kusura bakmayın" dedim. Bence kaliteli bir yalandı. "Ne kusuru canım sonra yine gelirsiniz" dedi Nilay'ın annesi. Küçük bir vedalaşmadan sonra evden çıkıp korumaların olmadığı bir yere geçtik.
"Hallettin mi?" Dedi son derece ciddi bir sesle yüzüme bakmadan. Bense onun bu tavrına alayla güldüm. "Benim bu hayatta halledemeyeceğim hiç bir şey yoktur" dedim kaskımı takarken. "Hadi,kardeşimi almam lazım." kaskını takıp motora bindi, bende arkasına. Ofise geldiğimizde motordan indik. Kulaklığı çıkartıp Alper'e verdim. "Kübra'ya benden selam söyle" deyip kendi motoruma bindim. Bugün olmasa da yarın, Kübra bitmişko!

•••

"Artık söyleyecek misin kaç aldığını?" Diye sordum Kerim'e kaskımı çıkarırken. Evin önündeydik. "Üzülürsün ama" dedi gülerek. Benden yüksek aldığı belliydi. Lise yıllarımda onu notlarımla gömmenin cezasını çekiyordum. "Kerim, goy goy yapmada söyle" dedim bıkkın bir tavırla. "Hazır mısın?" Yüzüne ifadesizce baktım. "97! Sen kaç almıştın ya...56 mı?" Alayla güldüm. "Sınavdan kaç alırsan al sen benim erkek kardeşimsin. Benim gözümde hâla geri zekalısın." Suratıma mal mal baktı. "Beni bilmem, ama sen buna hazır değildin kabul et." Anahtarı deliğine sokarken bir yandan gülüyordum. Hiç bir şey demeyip odasına gitti kapıyı açınca. Bende ev eşofman takımlarımdan rastgele birini giydim ve kanepede uyuyakaldım.

Çalan telefonumun sesiyle uyandığımda havanın karardığını gördüm. Nilay arıyordu. Bu kız bu saatte neden beni arıyordu ki? Uykulu uykulu telefonu açtığımda ağladığını fark ettim. "Nilay? İyi misin?" dedim çatallı sesimle. "Burcu...annemle kavga ettik sana gelebilir miyim?"dedi zar zor konuşarak. Bir kaç saniye dondum kaldım. " Ta-tabi gelebilirsin. Bekliyoruz biz." Derken bir yandanda yorganı topluyordum. Yorgan mı? Yorganı ne ara almıştım ben? Telefonu kapattıktan sonra. Alper'i aradım. İnşallah uyumuyordu. 4. çalışında açtı.

"Alo?"
"Hah, Serter...ay pardon Alper!"
"Ne oldu?"
"Hemen sana Nişantaşı'ndaki evin konumunu atıyorum oraya geliyorsun. Nilay annesiyle kavga etmiş oraya geliyor."
"Tamam kapat."

Hemen pijamalarımdan rastgele birini bez çantama attım. Cüzdanımı, telefonumu, şarj aletimi ve anahtarımı aldım. Kerim'e ne yalan uydurabilirim derken aklıma Sıla geldi. Onun yanına gittiğimi söyleyip evden çıktım.

Nişantaşı'ndaki eve gittiğimde Alper'i evin kapısının önünde gördüm. "Ne zaman geldin sen?"dedim nefes nefese. Apartmanda asansör yoktu. Kolundaki saate bakarak "10 dakika olmuştur"dedi. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdim. "Pijamalarını giy" dedi bir anda. "Ne alaka" der gibi yüzüne bakınca "Saatten haberin var mı senin?" demesiyle telefonumun ekranını açtım.

Saat 01.16'ydı.

Şok içinde ekrana bakarken bir yandan ofladım. "Kim gece gece annesiyle kavga eder acaba ya?" Deyip Kübra'nın dizayn ettiği evde kendi odamı bulduktan sonra çantamdan pijamalarımı çıkarıp giydim. Gözümün altlarına toz halinde yayılan rimelimle rujumu sildim. Ama bir sorun vardı.

Pijamalarım Hello Kittiy'liydi.
Bizim soğuk nevale kesin buna gülerdi.

"Alper" diye seslendim içeriye doğru. "Söyle"dedi Alper. Sesi çok uzaktan gelmiyordu. Koridorda olmalıydı. "Şimdi çıkacağım...Ama gülmek yok." dediğimde kapının önünde olduğunu hissettim. "Neden?" Kapıyı açtığımda direk sırıttı ve bu sırıtış bir kaç saniye sonra büyüdü. "Eğer gülmeye biraz daha devam edersen kafanı kırarım Alper. Sırıtma."
Vücudu vücuduma bir adım daha yaklaştı. "O kadarını yapacağını düşünmüyorum ufaklık." Kafa atmamak için zar zor duruyordum. "Şu kız bir gelip sonra gitsin, bir tane geçireceğim ağzının ortasına. Ayrıca ufaklık dediğin kız İstihbarat teşkilatının en sağlam üyesi. Aynı zamanda 26 yaşında ve iki üniversite bitirmiş...çekil" aynı zamanda gastronomi bölümünden de mezun olmuştum. Mutfağa geçip iki Nescafe latte bir moccha yapıp salona götürdüm. Odama dönüp yorganımı açtım yeni uyanmış gibi. Sonra salona döndüğümde Alper'i orada gördüm. "Bir şey soracağım...senin bu aileyle başka bir derdin mi var?" Bu adam fazla zekiydi. "Maalesef evet" dediğimde "anlat" der gibi baktı yüzüme. "Furkan...12 yıl önce iki günlük kardeşimle annemi kaçırdı...Nilay'ın kardeşi aslında benim kardeşim yani." Dedim iç çekerek. "Neden yaptı ki bunu?" Dedi. "Bilmiyorum...babamla geçmişten bir husumeti var. Ne olduğunu ben bile bilmiyorum. Onu cezalandırmak için annemi, doğumda ölen kızının yerine koymak için de kardeşimi" Hiç bir şey demedi. Bir kaç saniye sonra söze girdim.

"Seninde bir yaran var"
"Neye dayanarak söylüyorsun bunu?"
"Kadınlara gerektiğinden aşırı fazla mesafelisin...Annenle ilgili mi?"
"Zekisin...beni 5 yaşında terk etti... babam zaten ben bir yaşındayken vefat etmişti. Yetimhanede büyüdüm yani."

Derin bir iç çektim

"Aynı yerden yaralıyız desene."

YELPAZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin