What do you think
of my treehouse?---
"Günaydın!"
Tek bir kelime ve hafif bir gülümseme, yeter mi kalbinizi çarptırmaya? Yetiyorsa siz nasıl adlandırırsınız bu heyecanı? Hoşlantı mı, aşk mı, ilgi mi? Ben hiçbirini düşünmemiştim, ne kadar aptalım.
Son kez telefonumun ekranından saçıma bakıp Minho'nun yanına adımlarken aklımdan geçenler yüzüme hoş bir tebessüm yerleştiriyordu. Sert görünüşüne rağmen ne kadar yumuşak kalpli olduğunu düşünerek el salladığımda bana karşılık verdi.
Motoruna yaslanmış, tek eliyle tuttuğu kaskı bana uzatmadan önce kısaca beni süzmüştü. Kısa bir an komik bulmuş gibi güldüğünde ona eşlik ettim çünkü güldüğü şeyin görünüşüm değil de uyumsuzluğumuz olduğunu biliyordum. Onun üzerindeki deri motorcu ceketi ve benim köprücük kemiklerinin üstünde yırtığı olan, belimin biraz üstünde biten beyaz kazağım pek yakın tarzlar değildi. En azından mavi kazağımı giymemişim, diye geçirdim içimden.
Yine de bana yakıştırmış olacak ki kaşları havalandı ve dudağının kenarı hoşuma gidecek şekilde kıvrıldı. "Tiyatroya gidiyor gibi görünmüyoruz hiç." deyip kıkırdadığımda o da sessizce güldü. "Olsun, yine de harika görünüyorsun. Tarzını sevdim." Yanaklarımın kızardığını hissetmeme sebep olmuştu bu iltifatı.
İşte o cümlesi, kendimi sorgulamaya başladığım zamandı. Neden iltifat eden değil de alan taraf olmak hoşuma gitmişti? Neden sözleri beni bir kızın heyecanlandırdığı gibi- yani 'o' anlamda heyecanlandırıyordu?
Fakat tahmin edebileceğiniz gibi çok üstünde durmamıştım. Bilinçsizce cevaptan kaçtığımdan mı yoksa gerçekten umursamadığımdan mı bilmiyorum bile. Belki de ilk defa motora binişimin tadını çıkarırken Minho'nun beline sarılan ellerime odaklanmak daha ilgi çekici gelmiştir.
O güne dair aklımda en net bir yer edinen şey Minho'nun kokusuydu. Motoruna bindiğim andan itibaren her nefes alışımda bir öncekinden daha çekici hale gelen o kokusu, üstünden yıllar da geçse aklımdan çıkmıyor.
Eşsiz bir koku diyemem size. Aksine sanki hayatım boyunca duyduğum, sürekli bir yerlerde denk geldiğim ama asla dikkat etmediğim ve oldukça aşina olduğum bir koku bu.
Çok keskin değildi fakat varlığını hissettiriyordu. Minho'nun kokusunu bir şeye benzetecek olsam... Aşk derdim. Minho buram buram aşk kokuyordu.
Aşkı henüz tatmadıysanız benzetmemi saçma bulabilirsiniz ancak değil. Aşk, kollarına ilk defa düşseniz bile çok tanıdık gelir size. Verdiği hisse o kadar alışıksınızdır ki duygularınız hep oradaymış ama siz yeni fark ediyormuşsunuz gibi hissedersiniz. Tıpkı bir koku gibi, zamanla varlığına alışır ve hatta sürekli bu güzel kokuyu almak isterseniz bir süre sonra duymamaya başlarsınız. Ancak ne zaman bu kokunun yerini yenisi alsa, koku değişse duygular gibi... İşte o zaman fark edersiniz ne kadar sevdiğinizi. Yeni bir parfümü tercih edip aradan uzun bir zaman geçtiğinde bu alıştığınız kokuyu yeniden duyduğunuzda anlarsınız, zihninize dolan anılar sayesinde anlarsınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
treehouse | minsung
Fanfictionwhy can't everyone just go away? except you, you can stay. minsung!