yaz tatili

45 5 0
                                    

8 Ağustos. Yaz tatilinin son ayı.

"Alo, alo Potter?" panik ve endişeni duyabiliyordu James. Lily aramıştı. Aceleyle Profesör McGonagall'ın numarasını istemişti.

"Sorun ne Lily?"

"James yalvarırım sana buraya gelin, Severus'un evinde bir şeyler oluyor. Sanırım babası annesini öldürdü-"

Sonrası bir anda gelişmişti. James, annesi, babası ve bir kaç profesörle oraya cisimlenmişlerdi.

Snape'lerin evinin kapısı açıktı. İçeriden bağırışma sesleri geliyordu. Oraya varana kadar içeride başka şeyler yaşanmış olmalıydı. Şimdi sinirli bir adamın korkunç cümleleri duyuluyordu.

"Seni aptal velet! Hayatımı mahvettin." dedi Tobias, Severus'un babası.

Severus'u duvara dayamış, boğazından tutuyordu. "Ben bir şey yapmadım." dedi, duysaydınız sizi de ağlatacak bir ses tonuyla. "Elimden geleni yapıyo-"

"Kes sesini! Senin varlığın zaten başlı başına bir sorun!"

Ama Severus gözlerini yerde kanlar içinde yatan annesinden çekmiyordu. Boş bakışlar değildi bu sefer. Bir faciaya bakıyordu resmen.

Sonra Moody Tobias'ı apar topar götürdü. Euphemia Severus'un yanına gitti. Ona sarıldı, sakinleştirmeye çalıştı. Severus'un gözleri ise annesinden bir saniye bile olsun ayrılmıyordu. Onun yanına gitmedi, ağlamadı ya da yardım için yalvarmadı. Sadece baktı.

Annesi yaşıyordu. Büyük ihtimalle iyi de olacaktı. Ama bu olaydan sonra, zaten içine kapanık olan Severus daha da kötüleşmişti.

-

Uyuyamadım. Aklıma kendi annem geldi durdu. Böyle bir durumda ne yapardım, ne hissederdim. Düşündükce düşündüm. Gözlerim uzun zaman açık kalmaktan yanıyordu artık. Dalgın bir şekilde yataktan kalktım.

Yavaş yavaş merdivenlerden inerken pencerenin önünde duran Severus'u gördüm. "İyi misin?" cümlesi ağzımdan ben farketmeden çıktı. "İyiyim," o da aynı tonda, refleks olarak cevap verdi.

"Kendini burada garip hissediyorsundur." yıllardır aramızda olan düşmanlıktan sonra, evimde kalması eminim garip bir duygudur.

"Aynen." mırıldandı. Konuşmak istemediği her halinden belliydi. Sabahtan akşama kadar odadan çıkmıyor, görünüşe bakılırsa yemek falan da yemiyordu.

"Oğlum delirdiniz mi? Ona zaman verin, neler yaşadı çocuk..." dedi Remus. Nedeni bilinmez en iyi o anlıyordu Severus'u. Siriusla bunun uzun bir sohbetini yapmıştık. Remus'un ailesi yoktu. Yetimhanede büyümüştü. O yüzden "acaba şiddet falan mı gördü?" diye düşünmüştük. Ama küçük tüylü sorunu baştan aşağı bir neden gibi gözüküyordu zaten. Her neyse, Remus'u anlamak hiç bir zaman kolay olmamıştı.

-

Bir kaç hafta sonra Severus daha iyiydi. Aramıza katılmıştı. Remus ve Sirius da buradaydı. Birlikte sohbet ederken hepimizin aklında tek bir düşüncenin olduğunu biliyorduk. Neden daha önce böyle olamadık ki?

Konu konuyu açarken ortam Sirius ve Remus yüzünden yine gerildi. Bu ikisi asla sağlıklı iletişim kuramıyorlardı. Sigaralar ve yemekler bittikten sonra herkes odalarına dağıldı.

James göz ucuyla Sirius'a baktığında uzun boylu olanı kendi odasına sürüklediğini gördü. Kapıyı açıp içeri girmeden önce öpüştüler ve bir birilerine bir şeyler fısıldadılar. James utanarak kafasını önüne eğdi. Uzun zaman olmuştu ama hala onların ilişkisine alışamamıştı. Sorun şu ki onlar bile buna daha alışamamışlardı.

"Onların birlikte olduklarını bilmiyordum." dedi uzun saçlı olan. Umursamaz bir tavrı vardı. Saçlarını özensizce toplamış, daha yeni yaktığı sigarasını bu sefer sağ elinde tutmuştu.

"Öyleler. Birlikteler." nasıl tepki alacağını bilmiyordu. Yani, yaşadıkları zaman diliminde bu tarz şeyler kötü karşılanıyordu. O yüzden gerildi. Ama Severus'un yüzünde iğrenme ve ya nefret ifadesi göremiyordu.

"İyiymiş."

"Sen iyi misin?"

Severus kafasını öne eğdi. Yüzüne yakın tuttuğu sigarasını yavaşça ağzına götürdü. Dağınık masanın üzerine koymuştu dirseklerini. "Hayır." dedi boğuk bir sesle. Kafasını iki yana salladı. "Hayır..." tekrar etdi daha da boğuk, kısık bir sesle.

Dişlerini sıktı James, adımlarını onun yanına götürdü. Tam arkasında durduğunda Severus elleriyle yüzünü kapanmıştı. Ağlamıyordu, ağlıyordu aslında ama sesli olarak değil.

James elini onun omzuna koydu. Severus burnunu çekerken parmaklarını onun ensesine, oradan da saçlarına götürdü. "İyi olacaksın."

"Bilmiyorum." dedi fısıldayarak. "Ben," utançla kafasını salladı. "Ben gideyim." ayağa kalktı aceleyle.

"Dur-"

Severus James'in yanında küçük kalıyordu. Gözlüklü olanın onun girmesini engelliyebilmesi, imkansız bir şey değildi. "Potter." diyemeden vücudunu onun vücuduna sarılı halde buldu.

James'in kolları onu sıkıca tutuyordu. "Sarılmak her şeye iyi geliyor. İnan bana."

Onun iç çektiğini duydu. Severus onu ittirmeden ve hızlıca odasına doğru yürümeden önce, yaklaşık bir kaç dakika durdular.

James o gece yine uyuyamadı. Saat 4 olduğu anda antrenman yapmak için bahçeye çıktı... tuvalete giderken Sirius'un odasından gelen sesleri görmezden gelmeye çalışarak.

Üşüyorum, üşüyorsun. (Snames)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin