Gece uyumadan önce bugün olanları düşündüm. Severusun altımda, bana o gözlerle bakması, her ağzını açtığında inlememesine rağmen hissettiği zevki benim ona veriyor olduğumu bilmek, saçlarımı kavraması, ince bilekleri, düşünmekten uyuyamadım.
Kahvaltıda herkes uykuluydu. Herkesin gecesi güzel geçmişti anlaşılan. Tabakları sessizce temizlerken mutfakta tek başımıza kalmıştık. Onun pişman olduğunu biliyordum. Ama ben değildim. Sessizliği bozacak bir şey bulamadım, aslında doğruyu söylemek gerekirse istemedim de.
Akşama doğru Severus babamla dışarı çıkıp bir muggle telefonu buldular. Zamanında Remus da bir arkadaşı ile konuşmak için bu telefonlardan kullanmıştı. Severus annesiyle konuşup haberleşmişti.
O dönükten sonra odasına gitti. Hiç birimizle konuşmadı. Annem bize başını sallayıp onu rahat bırakmamızı işaret etti.
Ben ise hayal kırıklığı ile salonda oturdum. Belki benimle konuşmak ister diye umut etmiştim. Bir kaç saat sonra odasının kapısına gittim ama sadece orada durdum. Odama geri dönerken yine Siriusla Remusun seslerini görmezden gelmeye çalıştım.
......
"Günaydın," kapıdan kafasını çıkarıp konuştu. İnce beyaz bacakları giydiği şortun altında o kadar güzel duruyordu ki, sabah sersemliğimi üzerimden atmaya çalışarak ona baktım.
"Günaydın." dedim sesimde gizledigim heyecanla.
"Kalın çorabın var mı?" diye sordu yüzüme bakmadan.
"Üşüyor musun?" sordum, hemen çorap için dolabı aramaya başlarken.
"Hm." mırıldandı. Onu yatağa itip, sarıp sarmalamamak için zor durdum.
"İşte burda." çorapları ona uzattım.
"Saol,"
"Saol." dedim karşılık olarak.
Öylece durduk. Ona baktım. O bana bakmadı. Elindeki çorapla oynarken bir an için durdu, sonra yüzünü çevirip gitti.
Arkasından onu izledim.
.....
Günler aynı geçiyordu, okul açılmaya yakınlaşıyor, biz ise oyalanıyorduk işte. Severus daha iyiye gidiyordu. Onu düşünmekten kendimi unutuyor, kendi üzüntümü bastırıyordum.
Onu deli gibi arzuluyordum. Daha önce bir erkeğe karşı böyle hissetmemiştim, o farklıydı. Geceleri herkes odasına çekilince ellerim pantolonumu buluyor, onun yan odada olduğunu bilmek beni utandırıyordu.
Aklımda o gece tekrarlanıp duruyordu. Bir sürü farklı senaryo ile doluyordu beynimin içi. Ama bir sahne hep aynı kalıyordu. Bacaklarını hafifçe ayırıp bariyeri kırdığı an. 'İleri gidebilirsin' demişti konuşmadan.
İlk seferi olmadığı belliydi. Daha önce de yapmıştı, bir çok kez. O gece söyledikleri ve profesyonelliği belli ediyordu. Aklıma başka senaryolar dolmaya başladı.
Ona kötü davranan, kendi zevkini düşünen Slytherinler. Acaba canını hiç yaktılar mı? Hiç ağladı mi benimle ağladığı gibi onlara da? Benimle niye ağladı peki? Canını mı yaktım? Utandı mı? Üzgün mü?
Ellerim durdu. Odaklanamadım zevkime. Ayağa kalkıp duşa girdim. Hiç bir şey düşünemeden çıktım.
Hava soğumaya başladığı için saçlarımı kurumaya karar verdim. Dolabımın aynasının karşısında durdum ve asa hareketleri ile saçımı düzeltmeye çalıştım. Uykum kaçmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üşüyorum, üşüyorsun. (Snames)
Fanficbir birine iyi gelmeye çalışan alakasız insanlar. {bipolar james, depresyondan çıkmaya çalışan severus}