Fırat derin bir iç çekti. Uzun uzun yüzümü inceledikten sonra, adını söylemeyi düşünmüyor musun? diye bir soru yöneltti. Eril, sert bir sesi vardı ama benimle konuşurken sesinin yumuşadığını fark ettim.
Haklıydı, ismimi söylemeyi unutmuştum. İsmim Dicle, dedim. Dicle ve Fırat , dedi. Kalbim her an yerinden fırlayacak gibiydi.
-Eee daldın gittin yine Dicle. Söyle bakalım nerelisin?
-Mardinliyim. Okul için liseden beri İzmirdeyim. Sen?
-Güzel, Mardin güzeli. İzmirliyim ben de. Peki ya bu gece neden buradaydın?
Mardin güzeli... Dicle ve Fırat... Bu aşk kafamı karıştırıyordu. Kalbimin ritmini hızlandırıyor, yanaklarımı kıpkırmızı yapıyordu.
Cevap vermeyi düşünmüyor musun Mardin güzeli? diye sordu.
- Canim sıkılıyordu, hava almaya geldim. Kapalı alanları pek sevmem.
- Öyle olsun bakalım Mardin güzeli.
Gözlerimi derinden inceliyor ve tatlı tatlı gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİCLE: Özgürlük Çiçeği
De TodoBen karlı dağların sisli, soğuk tepelerinden gelen, asil kanlarının izinden giden, köyünden ayrılmayı kendine cehennem gören Dicle. Köylü kızı, çiftçi, Muhtar Şervan'ın kızı Dicle. Bu dağların çiçeği, özgürlük çiçeği Dicle!