Bölüm sonu notunu okuyun lütfen. İyi okumalar💖✨
Ayağımla yerde ritim tutmaya devam ediyorken Jungwon bacağımı tutarak beni durdurdu. "sakin olur musun artık?"
Gözlerimi ilerdeki masada Minho ile konuşan Taehyun'dan çekmeden ağzıma bir kaşık pilav attım. "Olamam." Dedim pilavı çiğnerken. "olamıyorum, şunun rahatlığına bak ya."
Seungmin de benim gibi pilavını kaşıklarken "ne olmasını bekliyorsun ki, gelip ayağına kapanıp senden özürler dilemesini mi?" Demişti.
"Hayır öyle bir şey beklemiyorum ama fena olmazdı. Anlamıyorsunuz, benimle konuşurken bir garipti. Suçlu oydu ama suçlu benmişim gibi hissettim."
Jeongin "Kendini çok yoruyorsun Beomgyu, daha geleli bir hafta oldu. Yorgunluktan bizimle konuşmadan yatıyorsun hemen, yemeklerde gözün hep Taehyun da, sürekli sıkıntı içindesin. Kendine gel, onu bu şekilde pişman edemezsin çünkü kendini heba ediyorsun." Dediğinde bakışlarımı kendilerine çevirdim. Hepsi elindeki kaşığı bırakmış bana bakıyordu. "Umurumda değil." Diye mırıldandım bende kaşığımı tabağıma bırakırken. "Bizim umurumuzda ama."
Tam o sırada yemekhanede bir kahkaha koptu. Benim gibi herkesin de bakışları Minho ile Taehyun'a çevrilmişti. Minho kahkaha atıyor Taehyun ise gülümseyerek bir şeyler anlatmaya devam ediyordu. Çenemi sıkıp geri önüme dönecekken Soobin ile göz göze geldim. Gözleri kısık bir şekilde başını belli belirsiz iki yana sallıyordu. İçimi o yabancılık ve özlem kaplamıştı hemen. Soobin ile konuşmak istiyordum. Her ne kadar yargılayıcı ve bıkmış bir tip olsa da küçükken yaş farklarından dolayı en yakınım oydu. O umursamaz yapısının altında pamuk gibi bir insan vardı. Gerçi hâlâ öyle miydi bilmiyordum. Onunla konuşmak ve ne yapmalıyım diye sormak istiyordum.
İştahım kalmadığı için "ben doydum." Dedim ve tabağımı alarak ayağa kalktım.
***
Taehyun her zamanki gibi aletlerin bulunduğu bodrumdaydı. Yanına ne Huening Kai'yi kabul ediyordu ne Soobin'i ne de Yeonjun'u. Beomgyu gittiğinden beri her gün akşam yemekten sonra buraya geliyordu. Akşam yemeğinden sonra çocuklar için hobi etkinlikleri bulunurdu ve Taehyun artık hiç birisine katılmıyordu.
Karanlık odada oturuyor, gudubet ve küf kokan yerde sadece düşünüyordu. Beomgyu'nun yerdeki halini düşünüyordu. Etrafındaki insanların şaşırışını düşünüyordu.
Gözleri karanlığa daldığı sırada kapı açılmış Taehyun da yerinden sıçramıştı. "size gelmeyin demedim mi?" Diye sinirle söylenmişti ama içeri giren kişi arkadaşları değildi. Karanlıkta yüzünü az çok seçebiliyordu. Gelen Minho'ydu.
Kapı açık öylece ayakta duruyorken kapıyı kapatmış ve Taehyun'dan uzak bir köşeye oturmuştu Minho. Taehyun onun ne yaptığını çözemiyordu, burada ne işi vardı ve Taehyun'un burada olduğunu nereden biliyordu? Buraya uzun zamandan beri Taehyun'dan başka kimse gelmiyordu.
"Onu seviyordun."
Taehyun sustu. Ağzını yalanlamak için açacağı sırada artık bunun çok da önemli olmadığını fark etti. "onu seviyordun ama ona ihanet ettin."
"Birimizin elenmesi gerekiyordu." Dedi Taehyun. Gidip de Minho'ya planlarını anlatacak ya da içini dökecek değildi. "Hayır, herkes yapacağınız şeyi biliyordu. Eğitmenler bile biliyordu. Sen ona ihanet ettin."
Minho her 'ihanet' dediğinde Taehyun acıyla iki büklüm oluyordu. Ellerini kulaklarına bastırdı."sana güvenmişti." Bunların hepsini Taehyun'da biliyordu, Minho'nun demesine gerek yoktu. "Güvenini boşa çıkardın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy / taegyu
Fanfiction"Değişmeyi güzel bir şey sanıyordum." İçinde aşk var, yüzünde kin.