5

292 54 68
                                    

"değiştim sanıyordum."

"Değişmeyi güzel bir şey sanıyordum."

Saçımda ki eller yavaşladı. Jungwon ilk defa beni böyle savunmasız görmüyordu ama uzun bir aradan sonra böyle olmam garipsemesine sebep olmuş olabilirdi. "Değiştin Beomgyu, bunu sende biliyorsun. Sadece onları gördüğünde aklına küçüklüğün geldi." Dedi ama onun da sesi arada kalmış gibiydi.

"Bazen çok abarttığımı düşünüyorum. Basit bir çocukluk anısı diyorum, gelişmeme sebep oldular aslında bu iyi bir şey diyorum ama yine kendimi aynaya bakarken kinle dolu bir şekilde buluyorum." Zaten yavaşlamış olan elleri durdu ve saçıma sanki yanlış bir şey söylemişim gibi asılıp çekiştirdi. Saç köklerimdeki acıyla tısladım. "Hislerini küçümseme dedim sana kaç kere. İlkler hiç bir zaman unutulmaz da dedim. Her ne kadar ortada ihanet de olsa onlar arkadaşındı, ailen yerine koyduğun arkadaşlarındı. İlkleri hep onlar ile tattın. Savunmasız bir çocuktun Beomgyu, onlarda senin kahramanındı. Duygusal olarak çok bağlandın. Kim bağlanmazdı ki? İki sene boyunca onlarla yatıp kalktın. Her anında yanındalardı. Ve dediğim gibi, bunlar olurken çocuktun. Çocukken duygular hep saf ve güçlüdür, bilmez misin akıllım?"

Dediğini es geçip elimi saç köklerime atıp okşadım, "acıttı."

"Hak etmiştin, seni kaç kere uyarmıştık. Jungwon yapmasaydı kalkıp ben yapacaktım." İkimiz de duyduğumuz ses ile yerimizden sıçradık. Uyuduğunu sandığımız Seungmin üzerindeki battaniyeyi düzelterek yerinde kıpırdanmıştı. "değil mi Jeongin?"

Ağzım şokla açıldı, ikisinin de gözleri kapalı, nefesleri düzenliydi onun için ikisini de uyuyor sanmıştık.

"Hm." Diye minik bir mırıltı ile onayladı Jeongin. "Siz uyumuyor muydunuz ya?" Diye gelişi güzel bir soru sordu Jungwon.

İkisinin de aynı anda "Hayır uyuyoruz." Demesiyle kıkırdadım. "neden söylemediniz ki? Beraber sohbet ederdik."

"Sohbet ediyor gibi durmuyordunuz."

Haklı olduklarını bildiğim için sustum. İkisi de yerinden doğrulup yatağa yaklaşmaya başladıklarında yerimde doğrulup onlara da yer açtım. Yatağa oturduklarında sıkışsak da kimse ağzını açıp bunun hakkında bir şey demiyordu. "Madem terapi saati yapıyoruz, bir şey itiraf etmek istiyorum." Dedi Seungmin.

"Korkuyorum," diye başladı söze. "Onlara olan sinirin geçtiğinde olacaklardan korkuyorum."

Kaşlarımı çattım, "nasıl yani?"

"Bizi bırakmazsın değil mi?" Diye aklındaki şüpheyi bir soruyla yansıttığında kalbim acıdı. Resmen kalbimin acıyla kasıldığını hissettim. "elbet onlara olan sinirin geçecek, onları elbet affedeceksin. Bu belki yarın olur belki haftaya belki de bir yıl sonraya. Eğer böyle bir şey olursa," sustu ama konuşmasına da gerek yoktu çünkü çok iyi anlamıştım demek istediğini.

"Hayır, sizi asla bırakmam." Dedim gözlerim dolarken. Hani artık duygusallık yoktu?

"Özür dilerim ben, yani, böyle düşünmem saçma biliyorum ama, seni kırdım öyle değil mi-" lafını böldüm hemen. "hiç saçma değil ve kırılmadım. Şüphelerini anlayabiliyorum Seungmin. Ben olsaydım aynı şekilde düşünürdüm. Size hep onlara karşı olan bağlılığımı anlattım böyle düşünmeniz çok normal. Ama hayır, hayır sizi asla bırakmam. Bırakamam ki."

Bu sefer konuşan Jeongin oldu. "o melezin sanki aranıza hiç yıllar girmemiş gibi seni garipsememesi, gözlerindeki o bakış ve sana sarılmak istemesi, bilemiyorum açıkçası beni de korkuttu." Demişti. Gülümsedim. "Huening sadece duygusal açıdan hassas birisi, düşünmeden hareket etmiş olmalı." Dedim. Der demez de pişman oldum. Yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş soldu, başımı eğmeme rağmen bana baktıklarını biliyordum.

Daisy / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin