18

732 77 37
                                        

Bir ay geçmişti ve sonunda beklenilen gün gelip çatmıştı. Bugün kostüm balosunun olacağı gündü, çok heyecanlı ve meraklıydım.

Bu bir ay içerisinde Jeon'umla ufak gelişmelerimiz olmuştu, yavaş yavaş takılmaya başlamıştık, canımız sıkıldıkça biyerlere gidip eğleniyorduk. Sanırım ona karısı ile ayrıldığını unutturmayı başarıyordum, daha 2 ay önce ayrılmışlardı, 2 ay öncesine göre daha sağlıklı ve huzurlu görünüyordu, ve benim yanımdada mutlu. Bunu farketmiştim, o mutlu oldukça bende mutlu oluyordum.

Bunu düşünürken zil sesini duyduğum gibi dersin bittiğini anlamış ve kitaplarımı toplamaya başlamıştım. Kitaplarımı topladıktan sonra çantamı alıp Yoon ile Tae çiftinin yanına ilerlemiştim.

„Çocuklar ben aşağı iniyorum, bugün beni eve Bay Jeon bırakıcak" oldukça sessiz konuşmaya çalışıyordum ki diğerlerinin dikkatini çekmeyeyim. Yoon sadece usulca başını sallamıştı ama yanındaki Taehyung özürlüsü gözlerini son dereceye kadar açmış ve mal mal sırıtarak konuşmuştu.

„Ne oluyor sizin aranızda, ne bu yakınlık Bay Jeon ile?" Sesi biraz yüksek çıktığı için yumruğumu omzuna geçirip „Sessiz olsana, millet bakıyor!" demiştim.

Oda ağlamaklı bir ses tonu ile „Acıdı be, ne vuruyorsun" dedi ve ekledi.

„Ayrıca sonra herşeyi anlatacaksın bana, kaçamazsın benden!" Birden yükselmişti, sınıftan birkaç kişinin garip bakışlarına maruz kaldığımızda elimi omzuna koyup hafifçe sıktım ve konuştum.

„Tamam Tae, herşeyi anlatacağım, sen yeterki sus, tamam mı?" dedim. Oda tatmin olmuş bir yüz ifadesi ile başını sallamıştı.

„Herneyse ben gidiyorum çocuklar" dedim ve birşey demelerine izin vermeden yanlarından ayrıldım.

Hızlıca merdivenleri indim ve okuldan çıktım, öğrencilere çaktırmadan araba park yerine ulaştım ve Jeon'umun arabasının ön koltuğuna hızlıca bindim.

„Beklettim mi?" Konuştum kemerimi bağlarken.

„Hayır" dedi ve arabayı çalıştırdı. Arabasının camları siyah film'li olduğu için dışarıdan gözükmüyordu, bu yüzden rahattım. Arabayla yola çıktığımızda ikimizde konuşmuyorduk, sadece arkadan müzik çalıyordu. 2 dakika geçtikten sonra bana bir soru yöneltmişti.

„Aç mısın?"

„Pek sayılmaz, ama tatlı birşeyler olsa hiç hayır demem" bu dediğime hafif gülmüştü.

„Okulun yakınlarında bir pastahane var, ben oranın keklerini çok beğeniyorum, senide götürmemi ister misin?"

„Olur, gidelim" dediğimde başını olumlu anlamda salladı.

5-6 dakika içinde minik ama tatlı bir dükkana vardığımızda, dükkanın karşısına arabayı park etti ve ikimizde arabadan indik. Jungkook önden ben ise arkasından ilerliyordum, pastahanenin kapısını açtığında kimseciklerin olmadığını görünce heyecanla bağırmıştı.

„Ajumma, biricik oğlun geldi!" Seslenişinden sonra tezgahın arkasındaki kapı açıldı ve şaşkın bir suratla yaşlı ama tatlı bir kadın çıktı. Koşarak hemen Jungkook'a sarıldı ve Jungkook'da ona karşılık verdi.

„Jungkook, neredeydin oğlum, çok özledim seni" kadının gözlerinden yaşlar akmaya başladığında gülerek onun göz yaşlarını silmeye başladı.

He will be mine |JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin