Beklenmeyen Duyuru‼️

7 3 0
                                    

Sky, hafif başını sallayarak selam verdi. Rose'de aynı şekilde karşılık verdi. Rose, tutma yerinin çıkıntısında görkemli bir siyah gülün bulunduğu kılıcını çıkardı ve herzamanki o ürkütücü keskin ses geldi. Bir hayli keskindi kılıcı ve asil bir ihtişama sahipti. Roseye'de ayrı yakışıyordu. Sky'da bulut simgesi olan kılıcını çıkardı ama bulut kadar yumuşak kullanmıyordu kılıcı. Nihayet başladılar. Rose önce küçük hareketlerle sakince rakibini takip etti. Nerede ne yapacağını iyice çözdükten sonra Sky tam kılıcı saplayacakken geri çekildi. Bu hareket can alıcıydı. Artık kazanan belliydi. Kılıcı Sky'ın boynuna dayadı. Sky diz çöktü ama Rose'ye karşı olunca hiçte zorlanmadı. Sky hafifçe gülümsedi ve hoca;

~kazanan Rose! Bravo Rose 100 aldın

~Sayenizde hocam

~Sky! Sende 80 aldın , biraz daha sıkman gerekiyor kendini.
Sky;

~Eyvallah hocam.

Herkes dağıldı. Sınıflara giderken (sınıflar dört duvar arasında değil dışarıda süslü çardak şeklindeydi.) Sky Rose'ye baktı;

~Rose çok iyidin!
Rose gülümsedi;

~Sende öyleydin.

~Kandırıyorsun!
Dedi ve güldü Rose'de güldü ancak Sky'da tuhaf birşey vardı tuhaf bakıyordu. Bu durum şu sıralarda sürekli böyleydi. Belkide ona öyle gelmişti, sınıfa gitti. Hoca dağılabileceklerini söyledi ve gitti ama kimse çıkmıyordu. Bir kağıda bakıyorlardı. Rose, Brian ve Sofia'yı aldı ve yaklaştı. Bu bir gazeteydi. Herkes bakıp küfrediyordu. Kalabalığı sıyırdı ve gazeteye baktı. "Of tanrım!" bu olamazdı. Gazetede Tyra açıklama yapmıştı. Bu senenin bütün ekinleri Soil'e gidecekti. Buna mecburlarmış. Rose çıldırdı tıpkı tüm sınıf gibi. Gezegenin tek geliri buydu. Ne olacaktı? Bir senede tekrar ekin çıkmazdı, bu kadar güç yoktu. Tyra bildiğin insanları açlığa terketmişti. Bu çok zoruna gitti. Ne yani o beş para etmez kral yüzünden ölecekler miydi? Tyra buna nasıl izin vermişti? Bu işte bir iş vardı. Sınıfın popüler şu çok konuşan çocuğu Michael konuşmaya başladı;

~Var mısınız lan gidip şu kraliçeyle konuşalım sınıfça?!!
Sofia;

~Ne işe yarayacakki? Bizimi dşünecek koskoca Tyra!

~ En azından çoklu bir şekilde gidersek en azından ağzından laf alabiliriz. Veya ikna ederiz.
Rose söze girdi;

~Çok işe yararmı bilmem ama denemektende zarar gelmez. Herkesin ailesi izin veriyor mu?
Sınıf konuşmaya başladı;

~Veriyor veriyor/Ülkemi batsın? / Vermek zorundalar!
Anlaşmışlardı. Yol biraz uzun sürecekti ama gitmeleri gerekiyordu. 2 günlük bir yolculuktu. Malum yaprakları (paraları) olmadığı için normal bir otobüse bineceklerdi. Herkes hazırlıklarını yaptı. Sabah erkenden gül pazarının önünde buluşacaklardı. Rose koşa koşa tezgaha gitti. Babasının kaşları çatıktı, istemesede sordu;

~Bir sıkıntımı var?

~Halimizi düşünüyorum.

~Her gece elbet biter, ayında güneşinde gidişi vardır unutma.

~Kraliçe değişmedikçe hepimiz geberip gideceğiz.

~Ben yarın gidiyorum, sınıfla birlikte Tyra'ya gideceğiz.

~Otur oturduğun yerde ne işe yarayacak, bizi gözden çıkartmış zaten.

~Biliyorum, belkide umutsuz ama denemek istiyorum.

~İyi tamam gidin, umudumuz sana bağlandıysa işimiz yaş!

~Seni ölüme terk edesim var ama yapmayacağım.

~Terk et lütfen (!)
Rose çok sinirlendi, yumruğunu sıktı ve gitti. Birgün babası tüm dediklerini yutacaktı. Birkez daha kendi kendime and içti. Sonra koku satmaya başladı sanki akşam tüm birirkimleri gitmeyecekmiş gibi. Bayağı bir yoruldu hava karardı. Eve geçtiler. Kendine küçük bir çanta hazırladı tam fermuarı çekmiştiki kapı çaldı ama büyük bir gürültüyle sanki baskın yapılıyordu. İrkildi. Gittiğinde babası kapıyı açmıştı. Bunlar askerlerdi, birikimleri almaya gelmişlerdi. Vermeme şansları yoktu ölürlerdi. Erzaklar, yapraklar tüm bunları alıp gittiler. Babası kendinde değildi. Çok fenalaşmıştı. Rose babasını tuttu, bir çekyata oturttu. İlk kez babasını haklı bluyordu. Yıllardır çalışıyorlardı. Ama Tyra bunları bir hiç gibi verdi. Maddiyatla birlikye maneviyatıda sattı. Babasını dindirmeye çalıştı, sanki kendisi çok dinginmiş gibi... Uyudu, daha doğrusu uyumaya çalıştı. Babasıda o gece bir mutfağa bir odalara girip duruyordu. Anladıki oda uyumamıştı. Kırgındı yorgundu tıpkı rose gibi. Öyle böyle daldılar uykuya...

Kıyametin BakışıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin