6

61 5 0
                                    

6. Buluşma

Buluşmadan önce Yoongi, pastaneye uğramıştı. Çatık kaşlarıyla geliyordu. Güldüm. "Erken değil mi?"

Güldü. "Heeyoul saat dinlemiyor maalesef."

İstediklerini hazırlarken konuştum. "Tahmin edeyim, yine bir sürü toplantıdan çıktın ve aşırı yorgunsun. Çoğu ertelendi ve sinirlisin. Yüzünden okunuyor. Ayrıca kardeşin Heeyoul ağladığı için buraya gelmek zorunda kaldın, çünkü o ufaklık Jimin'in kurabiyelerine bayılıyor."

Telefondan başını kaldırdı. Sert yüzüne bir gülümseme daha yerleşti poşeti alırken. "Biliyor musun, ben de senin gibi bir dedektif arıyordum." El sallayıp pastaneden çıktı.

Kızarmıştım.

Pastanenin önünde Yoongi'yi bekliyordum. Saçım bozuldu mu, diye de kırk kere elimdeki aynaya bakmıştım. Kulağıma gelen korna sesiyle yola baktım. Yoongi gelmişti. Gülümseyerek arabaya bindim. Ön koltuğa oturmuştum, neden bilmiyorum.

Yoongi bana bakıyor, gülümsüyordu. Tüm vücudumu süzmüştü. Telaşla üstüme baktım. "Ay, ne oldu? Çok mu kötü olmuşum?"

Aynı gülümsemeyle başını sağa sola salladı. "Yoo... Çok güzel olmuşsun."

Utanmıştım. Başımı öne eğip gülümsedim. "T-teşekkürler..." Lafı değiştirdim. "Nereye gideceğimizi söylemeyecek misin? Çatladım meraktan."

Güldü. "Gidince görürsün."

Ofladım. Böyle meraklandıran sözleri hiç sevmezdim. Kaşlarımı çatıp kollarımı bağladım. "Ama arabaya bindik işte, gidiyoruz. Söylesen ne olu-" Lafımı yarıda kesen şey Yoongi'nin parmağını dudağıma bastırmasıydı. "Şşşş..." Ardından dönüp göz kırptı. Bayılıyordum her hareketine.

Uzun süre sessiz kaldık. Lafı o başlattı. "Sabah neydi o çenen öyle? Sen hep böyle çok mu konuşursun?"

Sevmemiş miydi? Çok mu konuşmuştum?

Kafamda soru işaretleri uçuşurken telaşla konuştum. "Ayy, ben çok mu konuştum sabah? Rahatsız mı ediyorum seni? Ay, şey o zaman... Ben konuşmuyorum tamam. Özür dilerim."

Güldü. Neden gülüyordu ki! Ben komik bir şey söylememiştim. Saçlarımı karıştırdı. "Özür dilemene gerek yok. Ayrıca çok tatlı konuşuyorsun. Hızlı hızlı böyle."

Gülümsedim. Karnımdaki kelebekler yine harekete geçmişti.

Geldiğimiz yerin tabelasına baktım. Hayvanat bahçesi. Hayvanlara bayılıyordum ve sürekli onlar hakkında bilgiler öğrenmek istiyordum. Daha önce hiç gelmemiştim o yüzden çok heyecanlıydım.

Heyecanla indim arabadan. "Yoongi!" Koşup arabanın diğer tarafında kalan Yoongi'ye sımsıkı sarıldım. "Teşekkür ederim."

Sırtımı sıvazladı. "Aahh... Bir şey değil, ufaklık. Gel gidelim hadi."

Yoongi bileğimi tutuyorken karnımdaki kelebeklerin durması hiç mümkün değildi.

Girişteki çalışanlar bizi durdurmaya çalıştı. Yoongi kendi adını söyleyince özür dileyip önümüzden çekilmişlerdi.

İçeri girdiğimizde içerisi bomboştu. Sadece hayvanlar ve biz vardık. Etrafa bakındım. "Buraların kalabalık olması gerekmez miydi? Özellikle de çocuklarla dolu olması mesela..."

Gayet soğuk bir sesle konuştu. "Bugün hizmet vermiyorlarmış, desene."

Önden önden gidiyordu. En sinir olduğum şeydi bu! Yanına koşup yetiştim. "Yoongi! Yavaş yürüsene! Berbaer gezeceksek ayrı yürümenin ne anlamı var?"

Adımlarını yavaşlattı. Yüzüne bakıp konuştum. "Hizmet vermiyorlar da biz niye içerideyiz? Bizim diğer insanlardan ne farkımız var?"

Kolunu boynuma doladı. "Kimsenin bana karşı koyabileceğini zannetmiyorum."

Ne yani? Parayla mı kapatmıştı burayı? Saçmalıktı bu! İnsanlar içerdeyken de gezebilirdik. Kaşlarımı çattım. "Para karşılığında burayı kapattırdın mı cidden?"

Güldü. "Adım yeterli, Jimin."

Bizi hayvanat bahçesinde karşılayan ilk hayvan maymunlardı. Sandığım kadar da sevimli değillerdi sanki... Sadece biraz komiklerdi. Yoongi, maymunların yanında durdu. Parmağıyla birini işaret edip güldü. "Jimin bak, sen."

Gülüp sertçe vurdum omzuna. "Pislik!"

Gülerek saçlarımı karıştırdı. Kollarımı bağlayıp ilerlemeye devam ettim. "Ben de aynısını yapacağım sana!"

"Hah! Yap bakalım."

Güldüm. Beni durduran şey penguenler olmuştu. Heyecanla yanlarına ilerledim. Aynı zamanda Yoongi'nin bileğinden çekiştiriyordum. "Yoongi, bak!"

"Senden önce görmüştüm ben bunu."

Göğsüne hafifçe yumruk attım. "Bana neden söylemiyorsun!" Penguenleri izlemeye devam ettim. "Çok tatlılaarr! Keşke birini alıp eve götürebilsem."

"Alırız sana penguen."

Güldüm. "Ama imkansız ki buu!"

Yoongi ilerlemeye başladı. "Evet."

Göz devirip Yoongi'yi takip ettim. Kaplanların yanındaydık ve içeride bir görevli vardı. Yavru kaplanlarla oynuyordu ve çok tatlılardı. "Biz de girebilir miyiizz?"

Görevli başıyla onaylamıştı beni. Yoongi'nin bileğinden tuttuğum gibi çekiştirmeye başlamıştım. "Fotoğrafımızı çekeceğiz gel."

Yavru kaplanlarla fotoğraf çekilmiş, yirmi dakika boyunca oynamıştım onlarla. Beni oyundan koparsn şeyse Yoongi'nin sigara içmek için çıkmasıydı. "Gel, Jimin."

Heyecanla kaplanlara el sallayıp Yoongi'nin yanına koştum. Seke seke hayvanat bahçesinde dolanırken gorillerin olduğu kafese gelmiştim. Güldüm. "Yoongi, bak! Aynı sana benziyor."

Gülüp saçlarımı karıştırdı. "En azından güçlüyüm."

Güldüm. Ceketinden tutup koşturarak onu da sürüklüyordum. "Daha çok fazla hayvan var, gel!"

22.04.2024

×××

Bi dahaki bolumde 😮😯😲😳🤯🫨😱 olacaksiniz...

NegotiatorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin