sitting at the bed with the halo at your head,
was it all a disguise, like junior high?
where everything was fiction, future, and prediction,
now, where am i?
my fading supply...-----
Bir ay geçti bunun üzerinden.
Minjeong'un ziyaretinin üzerinden bir ay geçti.
Minho iyileşiyordu. Hızla. Kontrol edebiliyordu kendini. Alterinin değişme sıklığı azalmıştı, olmadan önce de hissediyordu Minho geleceğini.
Minjeong haftada iki kere düzenli olarak gelmeye devam etti.
-----
Yine onun ziyaretlerinden biriydi, hava sıcaktı. Takvimler haziranı gösteriyordu, ayın yirmi beşiydi.
Jisung oturmuş, kağıda bir şeyler karalıyordu. Yazısı pek düzenli değildi.
"Merhaba Minho.
Benden nefret etme hakkın var. Ben garip bir insanım.
Seni iyileştireceğime söz verdim. Tutacağım da. Ama iyileştiren ben değilmişim gibi hissediyorum, sanki seni daha çok Minjeong iyileştirdi, elinden tuttu, doğrulttu seni. Kardelenler gibi kaldırdı başını. Kışa rağmen.
Ona aşık olmak için her hakka sahipsin, sonuçta güzel bir kız, genç, cesur, ayaklarının üstünde duruyor. Zeki. Mesleği, seni terk etmek zorunda kalacağı bir şey değil.
O seni seviyor mu, orasını bilemiyorum.Ben hiç aşık olmadım Minho, biliyor musun? Hiç aşık olmadım. Ne demek onu bile bilmiyorum. Keşke olsaydım da, seni gördüğüm anda karnıma olan şeylerin aşk mı yoksa yanılsama mı olduğunu bilseydim.
Aklımdan ara sıra keşke Minjeong olsaydım gibi şeyler geçiyor. Kıskanıyorum, Minho.
Keşke Minjeong olsaydım.Keşke.
Jisung. Asla sevmeyeceğin, belki en yakın arkadaşın Jisung."Jisung odasının kapısındaki tanıdık tıklamayı duyunca ayağa kalktı. Bugün perşembeydi, tabii ya. Minjeong. Onun hakkında bu kadar şey yazınca açmak zor gelecekti.
"Geliyorum-"
Kapı kırılacak gibi çalındı, tanıdık bir kız sesi aşırı sinirli bir tonla çıkıştı. Başka birinin gürültülü burun çekmeleri eşliğinde.
"CHANGBIN."
"Of ya." dedi bir erkek sesi.
"Sabırsızlık etmeyin." başka bir erkek sesi. O ses yine burun çekti.
Jisung kapıya koştu. Minjeong oradaydı, sesi geliyordu, ama...
Kapıyı açtı.
Minjeong ve dört kişi. Üç erkek, iki kadın toplam.
"Han Jisung bu işte. Minho'nun sürekli bahsettiği."
"Eski arkadaşı olan mı?" burnu kızarmış, gözleri nemliydi bu genç adamın. Burnunu çeken herhalde bu olmalıydı.
"Evet."
"Hoşlanıp söyleyemediği mi..?"
"CHANGBIN."
Minjeong Changbin'in sırtına vurdu bir tane.
"Çok patavatsızsın." dedi en uzun boylu çocuk. Minjeong ile aralarında rahat on beş santim vardı.
"Haklı." Yan taraftaki kız konuştu. Changbin denen çocuk ile aynı boydaydı.
"NEYSE ARKADAŞLAR. Özür dilerim. Biz çok... didişiriz de, Jis." Minjeong yan gözler fırlattı arkadaşlarına. "Kimse kendini tanıtmıyor, ben yapayım bari."
"Olur." Jisung toparlandı. İçeri aldı insanları.
"Şimdi bak, bunlar da diğer mühendisler. Tüm projelerde hep birlikteyiz. Minho iyileşene kadar bu roketi bitiremeyiz zaten. Üç yıl anca. Neyse. Bu... Seungmin, uçak mühendisi." ağlayan çocuğu gösterdi.
"Ağladığım çok belli oluyor mu? Ya Minho beni hatırlamazsa..?"
"O kadar ağır değil, rahat olabilirsiniz." Jisung görevi üstlendi hemen.
"Bu da, Hyunjin, yazılım mühendisi." uzun boylu çocuk, ona başını salladı.
"Öğrenmişsindir zaten... Changbin, yazılım mühendisi iki. Ve bu da Jimin. Yoo Jimin. Diğer makine mühendisi." diğer kızı gösterdi. Jisung'a döndü sonra, "Bu da Han Jisung. Çocukluktan arkadaşımdı."
"Minho'nun psikoloğu değil mi?"
"Psikiyatristi." Minjeong düzeltti.
"Ve gizli aşkı."
"CHANGBIN, KES SESİNİ."
"Ne?" Jisung afallamıştı.
"Boş ver. Sallıyor." Hyunjin umursamaz bir şekilde başını salladı.
"Minho'ya bakmaya geldiniz, değil mi?"
"Evet."
"O zaman... Gidelim."
"Beni hatırlamazsa çok ü-"
"İlk gördüğünde hatırlamış Jisung'u, Seung. Çocukluk arkadaşını. On yıldır görmediği çocukluk arkadaşını. Seni haydi haydi hatırlar. Beş aydır görmedi altı üstü."
"Ama ona aşıktı. Kaç yıldır-"
Jisung bir garip oldu.
"YETER ARTIK CHANGBIN. KES SESİNİ." pek konuşmayan Jimin bile gıcık olmuştu.
-----
Arkasında didişen beş kişiyle beraber gidiyordu Jisung. Hala tartışıyorlardı. O da ağır ağır ilerliyordu Minho'nun koğuşuna.
Kafasında garip düşünceler uçuşuyordu.
Minho onu seviyor muydu? O mu?
Çok saçma. Hayır. Olamazdı. Minho kesinlikle Minjeong'u seviyordu.
"Keşke Minjeong olsaydım..." hafifçe mırıldandı.
Kıza baktı. Gülüyordu. Anksiyetesine rağmen sosyal bir kızdı. Güzeldi. Çalışkandı, cesurdu ve sadıktı.
Jisung neydi ki? Tipsizdi, birisi için diğerlerini satabilen bir varlıktı. İnsan bile diyemezdi kendine.
"Jisung?" Hyunjin denen çocuk ona bakıyordu.
Ne kadar uzundu. Jisung kafasını kaldırdı.
"Efendim..?"
"Keşke Minjeong mu olsaydın?"
"Ah." duymuştu demek.
----
10 bölüm düşünüyorum ama emin değilim
gordunuz mu woopic ozur dilemis cok gec oldu diyor bir de oc
neyse
wat saçmalık etti bolumu bidaha yazdim *aglama emojisi cunku bulamadim
simdi drunk-dazedle kapatıyorum
RGNESIJFDVHBEJDF DAZE DAZE DAZE
GNEJBETHJSDFGRWHBSF REPLAY PLAY PLAY
FJSNBHDFNEHGWFEJSDNF CARNIVAL, WOO, WOO
EFWJBCNHREBFSNFEGHJRFDKSNR DAZE DAZE DAZE
CAN'T CONTROL MY BODY DANCE DANCE DANCE
GJBKENHRKJFNRGEFENHKFSJDNHJER CARNIVAL WOO WOO
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fourth of july
Fanfictionçocukken en yakın arkadaş olan iki kişi, on yıl sonra biri psikiyatrist birisi hasta olan iki kişi olarak bir hastanenin akıl bölümünde tekrar karşılaşırlar... |angst, minsung