İlk önce önümdeki tuvale daha sonra Selin'in suratına baktım. Selin gözlerini devirip -tekrar ve tekrar- gözleriyle önümdeki tuvali işaret etti.Tek kaşımı kaldırıp kafamı sağa sola salladım.O da yine önümdeki tuvali işaret etti.
En sonunda dayanamayıp "Aaa! Yeter be Selin! Yarım saattir tuval bana bakıyor ben tuvale bakıyorum. Utanmasam önünde eğilip evlilik teklifi edeceğim."
Evet, şu an durumumun özeti tam olarak buydu. Ailem geldikten sonra çok ilgili olduklarını belli edip (!) benimle neredeyse tek kelime konuşmayıp -"Bizi hatırlıyor musun?" sorusu hariç, ki onun cevabını bile doktor vermişti. -doktorla konuşmuş, onunla muhattap olmuşlardı.
Bende bu sırada beti benzi atmış bir şekilde zar zor ayakta duran Selin'e endişeli bakışlar atıyordum. Ama yerimden kalkıp yanına gitmedim.Neden mi? Hemen cevabını vereyim. Kahrolası üşengeçlik!
Neyse-tekrar- konumuza dönelim.Sonra çok sevgili ailem (!) yarın taburcu olacağımı, şoförün beni alacağını söylemişlerdi. Selin'se yaşadığına emin olamadığım 10 dakika boyunca kapıya bakmış ve daha sonra kolumdan tutup beni bu resim atölyesine getirmişlerdi. İşte bütün durum bu!
"Bak Zühre"dedi. "Sen hafızanı kaybedince olmayan espri yeteneğin daha da gelişti. Artık daha kalitesiz espriler yapıyorsun.Ama kaçış yok . Kafasını ve işaret parmağını sağa sola sallamıştı."Hafızanı kazanmanı sağlayacağım.Ve sen de bana onların nasıl insanlar olduklarını anlatacaksın.Ben tuvaletlerini yaptıklarından bile şüphe duyuyorum çünkü."sesi son cümlesinde fısıltıya dönüşmüştü.Ama ben duymuştum ve kıkırdamama engel olamadım.
Birden ciddileşerek "Selin."dedim yırtıcı bir hayvana yaklaşır gibi yanına milim milim ilerliyordum.Ne yapayım? Kızın ne yapacağı belli olmuyor yahu! Bunu hala üstümde olan hasta kıyafetinden anlayabilirdiniz.
"Kim ki onlar bu kadar şaşırmanı sağlayacak?"diye sordum. "Gerçekten tanımıyor musun?"diye sordu sanki onların kim olduğunu bilmemem adımın ne olduğunu bilmemem(!) gibi bir şeymişcesine.
Tabi atladığı bir kısım vardı ki ben hafızamı kaybetmiştim.Derin bir iç çekişle kafamı sağa sola salladım. Açıkçası bunu tekrar hatırlamak beni üzmüştü. Ama bu düşünceyi -şimdilik- beynimin karanlık köşelerine itmeye çalıştım. Başarabildim mi? Tabi ki hayır!
"Doğru ya sen hafızanı kaybettin."dedi sanki yeni öğrenmiş gibi. Bir bebeğe anlatıyormuş gibi heceledim."Ev-vet şim-di ba-na an-lat."
"Türkiye'nin en önemli ailelerinden birinin kızısın Zühre."Adımı onun ağzından ciddi bir şekilde duymak garip hissettirmişti. Sonuçta Selin'di o! "Ama devamını getirmeyeceğim. Yaşayarak öğrenmelisin.
Onun ağzından bu konuyla ilgili laf alamayacağımı anladığım için "Eeee?"dedim."Niye buradayız? "Çünkü senin için resim yaşamdır, yani hep öyle söylersin." "Güzel fikir."dedim takdir ettiğimi anlasın diye coşkulu bir şekilde söylemiştim. "Ama bırak resim çizmeyi ; nasıl fırçayı tutacağımı bile bilmiyorum."dilimi damağıma vurup "cık" yaptım. "Yani buradan bir şey çıkmaz.
"O zaman işimiz çok zor dedi." Öyle bir ses tonuyla konuşmuştu ki sanki bütün umutlarını elime vermiş; fakat ben onları yere atmış, ayağımla da ezmişim gibi hissetmiştim."Neden? "diye sordum fısıltıyla.
"Zühre"dedi. Sanki hatırlamadığıma inanmıyor gibiydi. Kafasını hızlıca sağa sola salladı. "Sen bütün gününü burada geçirirdin, mecazi anlamda söylemiyorum. Gerçekten de bütün gününü. "
O an ben az önce yaşadığı hayal kırıklığının kat be kat fazlasını hissetmiştim.
Eliyle ilerideki üstü kapalı tuvali gösterdi. "O resmi bitirmeye çalışır ve kimseye göstermezdin."Elini çenesine koyup biraz düşünür gibi yaptı. "Yani" dedi i'yi uzatarak."Benim bildiğim kadarıyla kimseye göstermedin, şimdi buna bakarsan belki bir şeyler hatırlarsın."
Kafamı "tamam" anlamında sallayarak yürüdüm ve tuvalin önünde durdum.Elimi kaldırdım ve üzerindeki örtüyü açtım.Açıkçası hayal kırıklığına uğramıştım.
Resimde sadece renkler vardı. Yani bildiğiniz renkler. Karmakarışık, birbirlerinin üstüne çizilmiş renkler.Selin'in birden"Tamam."demesiyle sıçradım.Kolum boyalara çarptı ve hepsi yere döküldü. Birden başımın dönmesiyle duvara tutundum.
"Yapma! Ben sana ne yaptım? Hadi beni bırak, o sana ne yaptı?" Elimle yerde yüz üstü yatan çocuğu gösterdim. Sesim o kadar yükselmişti ki ses tellerimin acıdığını hissetmiştim. Üzerime doğru geldi ve eliyle boyaları devirdi."Onun sonunu sen getirdin." Eliyle çenemi kavrayıp kafamı sertçe yukarıya kaldırdı."Hepsinin suçlusu sensin."
"Zühre, endişelenmeye başlıyorum. Kendine gel.Zühre, Zühre,Zühre.""Ta-tamam."Gülümsemeye çalıştım. Onu bir şey olmadığına ikna etmem gerekiyordu. Böyle bir şeyi ona açıklayamazdım.-ki henüz ben bile şoktan çıkamamıştım.- Dudaklarıma samimi olduğuna inanmadığım bir gülümseme yerleştirdim."Sadece biraz başım döndü.Yorgunluktan olmalı. " Bir süre ifademi süzdükten sonra sonunda ikna olmuş olacak ki "Tamam, O zaman hastaneye gidelim, biraz dinlen. Çünkü bu gece senin iyileşmeni kutlamak için bir parti düzenliyorum."dedi.Sesi sonlara doğru o kadar yükselmişti ki yüzümü ekşitmişdim. Yüz ifademe baktıktan sonra özür diler gibi gülümsedi. "Tamam,söz bir daha bağırmayacağım."
"Ne partisi ya!Gitmeyelim ben istemiyor-Aaa vazgeçtim çok iyi olur ya! Harika olur,müthiş olur."
"Zaten itiraz kabul etmiyorum, hadi hastaneye gidelim."
Bu gece o partiye gidip o adamı bulabilirdim, fikrimdeki değişikliğin sebebi buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNDEN KALANLAR
Teen FictionGenç kız üzüntüyle başını ellerinin arasına aldı. Bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünüyordu. "Biliyorsun." dedi içinden bir ses. "Biliyorsun ama yine de kaçıyorsun." Evet, biliyordu. Adı gibi emindi ki(!) onu durumdan kurtaracak tek kişi oydu. Ke...