6. Bölüm EJDER'İN NEFESİ, HER DAİM ENSENDE

1.1K 93 17
                                    

Merhaba BARAKA ailesi...

Kitaba başlama tarihinizi ve yorumlarınızı yazmayı unutmayınız.

Ejder ve Güneş'in ayrı bir çekimi var ve bu kitabı yazmak bana daha da cezbedici geliyor. Uamrım sizde Ejder ve Güneş ikilisini beğenmişsinizdir.

Bu arada kitap için karakter arayışındayım. Görmek istediğiniz karakterleri bu satıra yazarsanız sevinirim.

Bölüm şarkısı- Sena Şener TENİ TENİME

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı- Sena Şener TENİ TENİME

Güneş hiç batmaz. Hep yeniden başka yörüngede doğmaya devam eder.


🌟 Basarak bölümü parlatmayı unutmayınız.

Çok sakin adımlarla yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Bakışlarını Pars'ın belimdeki eline kaydırdığında dişleri kenetlendi. Pars, Ejder'in korkunç bakışlarından ne olduğunu anlamamıştı. "Kuzen, iyi misin?"

Ejder çenesiyle, Pars'ın belimdeki elini işaret etti. "Çek elini, Pars!" Bu rica değil emir gibiydi. Pars aniden elini belimden çekti. "Onun burada ne işi var?"

Pars yutkunduktan sonra şaşkınca etrafı süzdü. "Eğlenmeye geldik. Bir sorun mu var?"

Ejder saniyelik gözlerini kapattıktan sonra onun sorusunu es geçmiş gibiydi. Yaydığı ateşe tezat buz bakışları bende gezindi. Tüm vücudumu sinir bozucu bir yavaşlıkla süzdüğünde, "sana uslu durmanı söylemiştim," dedi.

Ejder'e doğru bir adım attığımda dudaklarıma dalga geçer bir gülüş yerleştirdim. Bakışlarımla onun dudaklarını süzdükten sonra kırmızı dudaklarımda dilimi yavaş bir şekilde gezdirdim.  "Dans edip, eğlenmek yaramazlık mı sayılıyor?"

Ejder'in uçsuz bucaksız boş bakışları, dudaklarımın üstünde gezen dilimle beraber alev aldı. Dudaklarını aralamadan boğazından bir hırıltı geldi. Üstüme atlayacak gibi duruyordu. Bakışlarını dudaklarımdan zar zor çekip gözlerime sabitledi. "Uslu durmadın," dedi.

Ona doğru yarım bir adım daha attığımda dip dibeydik. Ayağımda topuklu olmasına rağmen ona yetişemiyordum ama nefesimin dudağına çarpması için başımı hafifçe kaldırdım. Sağ elimin parmak uçlarını, omuzundan göğsüne doğru yavaşça süreklerken gözlerimi ondan çekmedim. "Sabah ki konuşmamızda bana, dudağımı vakti geldiğinde kanatırcasına öpeceğini söyledin." Gözbebeklerim önce sağ sonra sol gözüne, sonra da dudaklarına kaydı. Bu üçgen taktiği bir dergide okumuştum ve işe yarıyor gibiydi. "Tahminen ne zaman öpersin beni?"

Biraz önce burnundan duman çıkaran ejderyamızın şimdi ise dudağının kenarı hafifçe yana kıvrılmıştı. Bu üçgen bakış taktiği baya işe yaramıştı anlaşılan. Adamın aklı uçmuştu. "Seni öpmemi mi istiyorsun?"

"Cık," dedim cilveyle tek omuzumu yavaşça yukarı kaldırarak. Dudaklarımızın arasındaki milimleri kapatarak dudağının üstüne doğru konuştum. "Sen öpme hakkını kaybettin. Sıra bende." Onun boşluğundan faydalanarak aniden dudaklarına yapıştığımda, bir anda kasılarak gerildi. Çok değil, bir kaç saniye sonra dudaklarının üstünde gezen dudaklarıma hiddetle karşılık vermeye başladığında elleri, belimin iki yanını sıkıca tuttu. Etrafımızda bizi izleyen insan kalabalığı yokmuş gibi çılgınca öpüşüyorduk. Beni kendine bastırdığında ağzına, alevini harlayacak bir inleme gönderdim.

BARAKA +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin