5- İLK GÖREV

30 3 0
                                    

Haftanın başıydı. Geçtiğimiz haftasonu boyunca Frida'nın Beyaz Kadın hakkında dedikleri kafamda dolandı durdu. Jack kimdi? Diğerlerinden ne farkı vardı?

Sabah saat 6.30'da yeniden uyandım. Kafam dağınıktı, saçlarım gibi. Gözümdeki yara sancıyordu, gördüğüm rüyadan sonra vücudum tepki vermeye başlıyordu,neye? Neden?

Kafamın içinde biriken bulutları ayırmaya çalışıyordum, ailemin ölümünden beri kendime gelememiştim. Her uykuya dalmadan önce kanlı anılar geliyordu kapalı gözlerimin ardına. Bugün pazartesi idi, işkencelerin haftalık dönümü.

8'de başlayan ders için saat 6.30 uyanırdım. İhtiyacım vardı, kafamı toplamak göründüğünden daha zordu. Babam Apollo'nun gözleri,öldüğü zaman yerinde değildi, kalbi yerinden sökülmüştü. Midemin bulantısı yeniden nüksetti, boğazımdan yukarı doğru kabaran bu iğrenç hissiyatı kafamı sağa sola sallamamla durdurmaya çalıştım.

Bu sefer annem vardı aklımda. Amaris. Tanıdığım en güçlü Sağlıkçı idi. Öldüğünde dişleri birer birer sökülmüştü, rahmi parçalanmış ve duvara fırlatılmıştı.

Ben 14 yaşındayken olmuştu bunlar, eskiden yaşadığım evde. Nobibus Timoris/ Solutido. Nobibus Timoris, Tenebris H.A'nın bulunduğu ülkeydi. Avrupa kıtasını kaplayan ülke. Solutido ise başkentti, ülkenin merkezinde bulunurdu. Tenebris H.A da Solutido üzerinde idi.

"Keiko... Artık açar mısın artık kapını? Dakikalardır seni çağırıyorum." Tierra'nın kapının ardından gelen sesi ile irkildim. Kanatlarımı gerdirip yavaşça ayağı kalktım, saçlarım hala karışık, yüzüm yıkanmamış, üstüm hazır bile değil.

"Ah, geliyorum." kapıya ulaştım ve kilidi açıp Tierra'yı karşıladım. Turkuaz gözleri ile uyuşan; yakası açık, göğüs altında biten bir uzun kollu, bol pantalon ve kalın siyah botlarıyla tam bir Savaşçı idi. Kalçasının arkasında kemere bağlı olan iki siyah katanası, babasının soyunun yaptığı özel kılıçlardı.

"Günaydın,güzellik. Erkencisin." kapıyı sol elimle açmıştım, odamın içi gri ve mavi tonlarıyla kaplıydı,benim azrumdu yurtlar yapılırken. Siyah kapı yurt koridorunda belli ederdi yerimi.

"Saat 6.43 ve hala hazır değil misin Keiko? Bugün göreve gideceğiz. Bora yurdun dışında bekliyor."

"O mavi piçin ne işi var burada?" gözlerim kısıldı, kanatlarımı yeniden gerdirdim. Göreve mi gidecektik? Bugün mü?

"Keiko ,temsilcilik için Nullus'da bulunan harp akademisine gideceğiz ve hatırlarsan Bora da bizimle." Nullus, Nubibus Timoris'in doğusunda olan şehirdi, merkezden sonraki en gelişmiş.

"Nullus mu? Hangi yolu kullanacağız?"

"Uçacağız ,benim Efsane arkadaşım." dalga geçercesine gülümsedi. Nefes verip bir geri adım attım.

"Tamam, bahçeye çık. Beş dakika içinde orda olurum." gözlerindeki hafif farı farkettim, dudaklarında ise teniyle uyuşan hafif bir ruj vardı. Gerçekten güzeldi, sarı uzun saçlarını yukarıdan at kuyruğu bağlamıştı. Perçemleri alnından üzüm salkımlı gibi sarkarken bana bakıyordu. Yaralı gözümün sancısını hisseder gibi sağ gözümdeydi turkuaz boncukları.

"Temsilciliğe giderken makyaj mı yaptın cidden?" tutamadım ve sordum, sesim gülümsermişim gibi çıksa da, asla gülmezdim. Gülemezdin, gülmek için fazla acınasıydım.

"Hey!" Bora'nın sesi geldi koridorun başından, söylediğimi duymuş olacak ki Tierra'dan önce cevap verdi.

"Bırak kız istediğini yapsın, sana mı kaldı?" Tierra'nın yüz ifadesi tebessümden gerginliğe doğru değişti. Bora ve benim tartışmalarım onu tedirgin ederdi.

SON EFSANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin