Gerçekten o kadar yazlığa geldik, niye çarşıya gidiyoruz. İnsan derki kalk gidelim havuza, denize girelim, dondurma yiyelim, sahil kenarına gidip oturalım sohbet edelim, güneşlenelim falan filan. Çarşı severim aslında, çarşının yanında deniz olunca insanın çarşıyıda sevesi gelmiyor. Tamam onu da anladım ama çocuklar varken nasıl rahat gezeceğiz, Allah aşkına bunu bir tek düşünen kişi ben miyim? Çocuklar kesin bizim orda canımızı okurlardı, rahat rahat gezemezdik ayrıca çocuklar daha küçük uykuları gelirse ne yapacağız? Çocukları aslının kucağına mı bıraksak acaba.
Düşünmeye biraz ara vereceğim sonra devam ederim, bakalım Alaz'lar nasıl bir kahvaltı hazırlamış. Eğer beğenirsem benden kork Alaz efendi hergün kahvaltıları sana yaptıracağım. Kahvaltı masasına hep beraber oturduk, galiba gelenektendir diye Aslı ve İshak'ın da gelmesini bekliyoruz. Umarım hızlı gelirlerde hemencicik yeriz şunları, sabahtan beri hiç bir şey yemedim az insaflı olsunlarda hızlı insinler. Merdivenlerden inenin İshak olduğunu gördüğümde rahatlamıştım, İshak'ın kucağında ise Aslı vardı. Sonunda indiler biraz daha bekleseydim açlıktan bayılacaktım. İshak, Aslı'yı sandalyesine geri bıraktıktan sonra Alaz'ın yanına oturdu, Aslı ise benim yanıma oturmayı tercih etti.
Aslı ve İshak oturduğu anda tabağıma yemekleri almaya başladım, artık buna alışmış olacaklar ki onlarda kendi yemekleri ile ilgilenmişlerdi. Bana canavar görmüş gbibi bakan sadece Elvan ve Evren'di. "Baba kedi teyzem neden çok fazla yiyor?" Pardon o kadar da fazla yemiyorum, ayrıca bu çocuk daha demin bana 'kedi teyzem' mi dedi? Kuzey çocuğunu resmen bana kedi demesi için tembihlemiş, Kuzey ile yalnız kaldığımızda görür o kediyi. "Oğlum, kediler yemeği çok sevdiği için senin teyzede yemeği bulunca dalıyor aldırma sen ona, sen yavaş ve sakin ye olur mu" Kuzey oğluna ne dedi öyle? Sadece yemek yemeyi seviyorum o kadar, bende hayvan gibi dalmıyorum yani. O önce kendisine baksın, benden önce yemeği bitiren Kuzey bana 'hızlı yiyor' diyen de Kuzey. Ayrıca ne olmuş yemeği seviyorsam, atalarımız demiş ki 'yemek bulduysan yiyeceksin'. Babamda benim büyüğüm sayılır sonuçta, babamın sözü olduğunu çok çaktırmaya gerek yok. "Kuzey yalnız ilk yemeği bitiren kişi sensin, ayrıca çocuğuna beni kedi diye mi anlattın? Ne zaman son bulacak bu kedi sevdan?" Gerçekten artık bıkmıştım, yani evet bana kendisini kurtaran kişi yani hayvan ile sesleniyor bu güzzel bir şey mi emin değilim o ayrı, bana 'kedicik' diye diye adımı hayvana çıkardı Yiğit bile bana 'Kuzey'in kediciği' diyor. Vallahi bıktım, kedi yerine başka bir şey kurtarsaymış da bana kedi demeseymiş. "Kuzey'in kediciği, bu kadar takmasan mı acaba" Şansa bak bende tam diyordum ki, ne zaman Yiğit konuşup benim sinirlerimi bozacak! Hayır yani tamam kedicik desin de Kuzey'in kediciği nedir Allah aşkına ya.
"Sarmaşık sen ne zamandır kedicik'te kaldın, Kuzey bana hala 'koreli' diyor" Kuzey benim gibi takma isimleri çok kullanıyor galiba, kime ne diyeceği umrumda değil. Bana Türk dese tamam diyeceğim ama benim de adımı hayvana çıkardı ya, problemde burada işte. "Koreli değil misin? Sen benim korelimsin, şöyle düşün kore dünyanın içinde, benim dünyamın içinde ise koreli bir kız var" Kuzey, Ecrinin gözlerinin içine bakarak söylediği bu cümle nedense çok romantiğime gitmişti, ne hikmetse bende bunu kıskanmış olacaktım ki sevgili buzdağıma romantik cümleler bekleyen kadınlar gibi bakıyordum. Ben bakıyorum ama baktığım yerde buzdağı olunca odundan bir farkı kalmıyor! Naz zaten hamile olduğu çok duygusaldı, Kuzey'İn söylediği şey belli ki sadece benim romantik damarımı çatlatmamıştı o da aynı benim gibi yiğitten romantik cümleler bekliyordu. "Eee Yiğit seninde bana söylemek istediğin bir şeyler var mı?" Naz öyle bir ses tonuyla bunu söylemişti ki gülmemek için kendimi zorluyordum. Aynısını bende Alaz'a söylemeli miyim? Yok ya bence benim söylememe gerek kalmadan kendisi bana romantik cümleler edebilir, değil mi? "Şuan bir mücevhere mi bakıyorum? Bu güzellik ne Nurseli? Neden bana bir mücevheri anımsatıyorsun?" Yiğit Naz'ın beklediği romantik cümleyi kurmuştu, lakin 'nurseli' adına takılmış olmalı çünkü hiç bir mutluluk belirtisi göremiyordum. "Yiğit... Yaaaa çok romantiksinn seni yerimm" Bir dakika, ne? Madem nurseli ismine takılmadı ne diye üzgündü bu şimdi? "Ne demek, işimiz. Gerçekten beni yer misin Nilgün?" He tabi tabi yiyecek seni, gerizekalı mı oğlum bu? "Yiğit bir şey diyeceğim, sen bana hep farklı isimler ile sesleniyorsun ya hani" Ne demeye çalışıyor bu şimdi? Ayrıca Alaz hala bana romantik bir cümle kurmadı. Kırıldım mı ya ben? "Ya bebeğimiz doğunca bana hiç ismimle seslenmez ise?" Naz'ın söylediği şey o kadar komikti ki masadaki herkes kıkırdıyordu. Kim Naz'a bebeğinin ona zaten adı ile seslenmiyeceğini, ona 'anne' diyeceğini söylemek ister. Ben söylemeye gönüllü değilim, şimdi süslü benide yer falan. "Nurcihancığım zaten bebeğimiz sana ismin ile hitap etmeyecek iyi misin sen?" Alaz artık konuşsa mı acaba? "Ne? Bebeğimiz bana ne diyecek o zaman" Süslü kesinlikle kafayı sıyırmış. "Anne diyecek ne diyecek başka, süslü sen gerçekten iyi misin?" Aman yeter ama artık ben Alaz'a hatırlatmak zorunda mıyım? "Aaa anladım şimdi, ya düşünsenize bana anne diyecek çok tatlıı.Ben çok bunaldım duş almaya gidiyorum." Tamam artık Alaz'a hatırlatmanın zamanı geldi. "Eee sevgili buzdağı, siz de bir şeyler söylemek ister misiniz? Hani böyle romantik falan, genelde erkeklerin kadınlara söylediği şey falan. Hatırladınız mı?" Artık neyden bahsettiğimi anlamıştır herhalde "Ne gibi birşey Sedef? Yoksa benden iltifat mı bekliyorsun?" Yok ya ben böyle bana küfür et diye falan bekliyorum. Şaka mı bu? "Ne bekliyor olabilirim?" Benim bir gururum var şimdi iltifat istiyorum diye nasıl söyleyeyim. Keisn numara yapıyor bu buzdağı. "Gözlerin bana bir şeyi hatırlatıyor, Sedef hanım." Ay hadi umarım güzel bir şey söyler. "Karanlık bir sahili. Kimsenin olmadığı, yalnız ben ve sen" Alaz'ın bu kadar romantik olabileceğini hiç bilmiyordum. Daha neler çıkacak bakalım bu gizemli buzdağımızdan. "Yaa gerçekten mi senin gözlerinde çok güzel kocacığım. O kadar iltifatını ettin bir ara baş başa sahile gideriz artık." Neyseki sonunda bana iltifat etmişti, biraz daha etmeseydi burada kıskançlıktan çatlayıp kendimi odaya kilitleyecektim. "Hakancığım, belki sende birilerine iltifat etmek istiyorsundur, bana edebilirsin" Efe'nin söylediği şey karşısında Hakan bir küfür savurdu, herkesin gülmesi ise sinirini bozmuştu. "Oğlum sana iltifat edeceğime Pare'ye iltifat ederim daha iyi" İşte bu güzel bir itiraf'tı çünkü bunu döndüğümüz anda Pare'ye söylecektim. Elime düştün Hakannn. "Niye öyle diyorsun ama alındım" Efe keşke hiç alınmasaydı, ne söylersek söyleyelim her şekilde alınacaktı zaten. Bu arada İshak, Aslı'ya, Atalay ise Yosun'a iltifat etmişti. Bugünü resmen 'iltifat günü' yapmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralasar 5
Teen FictionArtık çok mutlu olduğunu düşünen Sedef aslında yaşadıklarının hiç bitmeyeceğini anlar, onunla birlikte dokuz kişi kalan yaralasarı nelerin beklediğini hep birlikte göreceğiz 🦇 Yaralasar kitabını çok sevdi...