Hay şansıma tüküreyim, lan sırf kötü şeyler olmasın diye yazlığa geldik daha kötüsü başımıza geldi! Resmen belayı çekiyoruz. Hepimizin başına illaki bir şey geliyor, hatta sanki sıra sıra geliyor. Hepimiz sıramızı doldurunca bu sefer toplu olarak başımıza kötü şeyler gelmeye başlıyor. En azından süslü bugün topuklu ayakkabı giymiş, normalde hamile diye spor ayakkabı giyiyordu ancak bugün çarşıda ki kızları çatlatmak için en sevdiği topuklularını giymişti. Belki birilerine fıratırda kurtuluruz buradan. Napsak bir kurşun döktürmeye falan mı gitsek? Yada söyleyelim bir hocaya bizi okusun, ancak o şekil bela çekmeyiz herhalde. Kurşun döktürmenin fiyatı kaçtır acaba? Kafam allak bullak olmuştu, hazır kafam allak bullak olmuşken birileri 'biraz içeriye gireyim ya' dedi galiba, çünkü şuan kapıdan bizi bayıltan uzun boylu adam girdi.
Eğer bağlı olmasaydım bir güzel yüzlerini dağıtırdım ama maalesef sandalyeye bağlıydım. "Selamunaleyküm, hoşgeldiniz. Bir şey diyeceğim, madem bizi kaçırdınız biraz düzgün sandalyelere bağlayın, bu ne böyle? Bana tokat atsan sandalye kırılır." Kızım Sedef bugün biraz insanların kafasını şişirelim. Evet kesinlikle bugün kimsenin tahmin edemeyeceği kadar çok konuşacaktım, kaçırıldık sonuçta fazla konuşursam Alazların bizi bulması için zaman kazandırmış olurum. Ah be Sedef sen fazla zekisin IQ testini falan salla, yalandır onlar. "Yalnız Allah'ın selamını almamanız biraz ayıp oldu" Ecrin'de benim ile aynı şeyi düşünmüş olacak ki, aynı şekilde fazla konuşmaya ve adamın ağzından laf almaya çalışıyordu. Yakamozda çok zeki aslında, benimle takıla takıla zekasını yükselttim kızın. "Kesinlikle sana katılıyorum Ceren, siz hayırdır ya?" Evet Ecrin'e 'ceren' demiştim. Gerçek adlarımızı bilmeleri sorun çıkarabilirdi. Ecrin bana 'ceren ne alaka?' der gibi bakıyordu. Yakamoz'a nasıl anlatayım ben şimdi bunu? "Aloo size diyorum, Allah'ın selamını alır mısınız artık?" Adamın artık sabrı tükenmişti büyük ihtimalle çünkü burnunda güçlü nefesler alıyordu. "Aleykümselam!" Oh çok şükür, sonunda aldı şu selamımı. Daha az konuştum ben ya bu adam niye sıkıldı ki? Adam gerçekten sıkılmış gibiydi, sanki bizim çok konuşmayan çıt kırıldım kızlardan olmamızı falan umuyormuş gibi bakıyordu. Bir dakika bir dakika, Süslü nerede? Hayır ya bizi neden farklı odalara koyuyorsunuz ki? Ben şimdi süslüye 'nurbakiye' diyecektim, kim bilir süslü ne dedi. Umarım salak gibi gerçek adını söylememiştir. "Eee gitti bu" Ecrin adamın gittiğini görünce bir oh çekti.
"Ceren hemen bana bak"
"Ceren nereden çıktı be, adımı falan unutmadın herhalde?"
"Adını falan unuttuğum yok!"
"Ne diye Ceren diyorsun o zaman bana"
"Kızım kaçırıldık ya hani, gerçek adımızı söylemememiz lazım. Sende bana Serenay falan de istersen, farklı bir isim bulsan yeterli. süslüye nurbakiye demeyi düşünüyorum." Malum yiğit aklımda n ile başlayan sadece bunu bıraktığı için. "Anladım Serenay, adamın ağzından neleri alırsak yeterli olur? Bence adını soy adını öğrensek yeter" Adımın Serenay olması hoşuma gitti. "Soy ad ve ad yeterli olur mu bilemiyorum, yaşını ve boyunuda alalım bari" Ecrin beni onaylarcasına kafasını yukarı aşşağı salladı ve tekrar önüne döndü. İçerden "Hey neler oluyor burada, kızı bağlama mı dedim gerizekalı biraz gevşek bağla dedim sadece o kadar" Bu daha demin sinirle bana 'Aleykümselam' siyen kişi değil mi? Kimden bahsediyor bu şimdi, yoksa süslüden mi bahsediyor? "Zaten gevşek bağlasanızda kırardım o kafanızı, beni hemen çözün yoksa seninde kafanı kırarım ona göre!" Bu kesinlikle süslünün sesiydi. Ne yapmıştı o öyle? Hangi adamın kafasını kırmış bu dengesiz?Bir kaç dakika sonra Nazı da bizim yanımıza bağlamışlardı. Az insaflı olsalardı da hamile kadını bağlamasalardı! Daha demin adamın kafasını kırdığı için önlem alıyorlardı galiba. Adamlar Nazı bizim yanımıza getirirlerken 'Ağabey bu nurdanay denilen kız hiç durmuyor' demişlerdi. Belli ki Naz da kendi adını vermek yerine başka bir isim söylemişti. Ben nurbakiye deriz diye düşünmüştüm, neyse nurdanay da güzel isim. Adamlar bizi baş başımıza bırakınca Naz'a içerde neler olduğunu sordum. "Nurdanay, içeride ne yaptın da seni buraya aldılar?" Soruyu sorduğum anda Naz gülmeye başladı. Neye gülüyor bu? Psikolojisi falan mı bozuldu acaba? "Güldüğüme bakmayın sinirlerim bozuldu. Sırf hamileyim diye adam beni bağlamadı, bende hazır odada tek bir kişi var diye topuklu ayakkabımı çıkartıp adamın kafasına attım. Bu ayağımda gördüğünüz ayakkabı taştan yapılmış, tabi benimde atış yeteneğim mükemmel olduğu için, hiç şaşırmadım. Uç kısmı adamın kafasına çarpınca adam yere düştü bende bayıldı herhalde dedim, bayıldığını zannettiğim için yanınıza gelmeye çalıştım ama beni yakaladılar. Meğersem adamın kafası kırılmış ve beyin kanaması geçirmiş. En son adamı hastaneye götürüyorlardı, umarım ölmemiştir." Naz'ın söylediği şeyle beraber ben ve Ecrin şoka girmiştik. Naz'ın ayağına baktım ve gerçektende bir ayakkabısı yerinde yoktu. Cümle arasında kendisini övmese olmazdı zaten. "O zaman niye sinirlerin bozuldu, Nurdanay? Ne güzel adamdan kurtulduk" Bilerek nurdanay kısmını sesimi yükselterek söylemiştim. "Adamın ölme ihitmali var, birde topuklu ayakkabım adamın kafasında kaldı. Kan kaybetmesin diyeymiş, güzerlim ayakkabım gitti." Düşündüğü şeye bak, en azından tek düşündüğü şey bu değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralasar 5
Teen FictionArtık çok mutlu olduğunu düşünen Sedef aslında yaşadıklarının hiç bitmeyeceğini anlar, onunla birlikte dokuz kişi kalan yaralasarı nelerin beklediğini hep birlikte göreceğiz 🦇 Yaralasar kitabını çok sevdi...