"Tamam, bugünlük bu kadar. Toparlanabilirsiniz."
Akıllı tahtayı kapatmadan önce sınıfa söylediği son cümle bu olmuştu omeganın. Sabahtan beri, bir saatlik öğle arası hariç, ara vermeden ders anlatıyordu. Bacakları çok ağrıyordu. Sınıf yönetimini sağlamak için her zaman oturması mümkün değildi, beş dakika oturuyorsa yarım saat ayaktaydı.
Fakat tüm bu yorgunluğuna rağmen bugünü diğer haftalardakinden özel kılan bir şey vardı, Bang Christopher.
Sadece bir ders öncesine kadar yemeği iptal edip evine gitmeyi düşünüyordu Minho. Ancak teneffüste aniden bastıran mide bulantısı yüzünden ne yediyse çıkardığında fikri değişmişti. Genellikle sabahları olan bulantıları günün rastgele dilimlerine dağılmış gibiydi. Sürekli huzursuz hissediyordu. Bunları engelleyebilecek tek şeyin, ona ve yavrusuna dünyanın en değerli şeyleriymişcesine yaklaşan alfa olduğunu da bildiğinden, yemeğe gitmeye karar vermişti.
Zilin çalmasına üç dakikadan az bir zaman kaldığını fark edince Chan'a yemeğe gidebileceklerini söyleyen bir mesaj atmış, mesajını anında gören alfa sayesinde dudaklarında oluşan tebessüme engel olamamıştı. Bu yaşına gelene kadar birden çok alfa tanımıştı. Elbette içinde iyi niyetli olanları, az da olsa vardı fakat hiçbiri Chan gibi değildi. Chan çok başkaydı. Minho'ya karşı olan tavrı herkesin yapabileceği türden bir şey değildi. Minho başta ona saldırmaya çok eğilimli davranmıştı ancak sakin kafayla konuştuklarında alfanın hissettirdikleri içinde kelebekleri uçuşturuyordu sanki. Kısacık süre içinde omeganın kendisini değerli hissetmesini sağlamıştı.
Minho ona güvenmeyi gerçekten çok istiyordu. Alfanın, ellerini tutmasına izin vermek istiyordu ve bunun için önce ona güvenmesi gerektiğini biliyordu.
Gülüşünden hiçbir şey kaybetmeyerek öğretmenler odasına çıktı. Kendisine çevrilen bakışların farkındaydı, hatta birilerinin onu görür görmez yanındakilere bir şeyler fısıldadığını da duyabiliyordu. Beklediği gibi, onun için “fahişe, sürtük” gibi kelimeler kullananlar illa oluyordu. Doğuracağı bebeğin kimden olduğunun belli olmadığı tanısına nereden varmışlardı bilmiyordu ama bunu da söylüyorlardı. Bunları şimdilik duymazdan, görmezden gelmeyi seçti omega. Kendini üzmek, sinirlenmek istemiyordu. Hem de Chan ona stresten uzak durmasını söylemişti. Alfa, kendisiyle hiçbir alakası olmayan bebeği düşünüyorsa Minho haydi haydi düşünmeliydi kendi bebeğini.
"Minho!"
Eşyalarını toplayıp çantasını aldığı sırada yanına gelen omeganın sesini duymak pek hoşuna gitmemişti sarışının. Hyunjin bugünlerde, daha doğrusu bu ultrason olayından beri, fazla samimi davranıyordu. Minho gereksiz samimiyete gelemezdi. Aslında gerçekten güvendiği biriyle yakın ilişkiler kurup yapışık ikizler gibi bir arkadaşlık ilişkisi kurmayı isterdi fakat o kişi Hyunjin olamazdı.
"İyi misin? Öğle arası pek iyi görünmüyordun. Sinirliydin de, yanına gelmeye çekindim. Eğer iyi hissetmiyorsan seni gideceğin yere bırakabilirim, kendini yorma."
Minho'nun, Hyunjin hakkında beslediği kötü düşüncelerden pişman olması uzun saçlı omeganın iki cümlesine bakıyor gibiydi. Hemen yumuşamıştı. Hyunjin iyi niyetle yaklaşıyordu, Minho ona önyargılı davranıyordu yalnızca. Onun kafadan kontak olduğu konusundaki görüşlerini değiştiremiyordu ne yazık ki.
Derin bir nefes verdi ve gülümsedi. "Hayır iyiyim, öğlen biraz midem bulanıyordu ama şimdi iyiyim. Hem sen merak etme, nişanlım gelecek beni almaya."
"Oha, nişanlın mı? Sizi yan yana görmem gerek!"
Uzun saçlı omega neredeyse çığlık atarcasına konuştuğunda Minho panikle onun omzuna yumruk atmıştı. Hyunjin acıyla yüzünü buruştururken sarışın olan sinirle ona bakıyordu. "Aptal mısın sen? Ne diye bağırıyorsun? Ne yapacaksın hem bizi yan yana görüp?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
our baby, banginho
Fanficminho, terk edileceğini bilmiyordu. bilseydi arzularını dizginlemeyi bir şekilde başarırdı. ama bilmiyordu, olacakları öngörememişti ve şimdi içinde çoktan ilk altı haftasını tamamlamış bir yaşamı büyütüyordu... [omegaverse, mpreg]