~⊹ ࣪ ────── 𓆝 𓆟𓆞 𓆝𓆟──────⊹ ࣪
Araba sessizliğe büründü ve herkesin yüzü beş karış olmuştu. Lucy garip bir şekilde güldü ve Andre dalga geçti. Bu ikisi kesinlikle şoföre inanmamıştı. Jeff yere baktı ve sadece Bai Liu sakin kaldı.
Şoför istikrarlı ve sakin bir şekilde arabayı bir binaya doğru sürdü. "İşte müze. Arabadan defolun." Herkes arabadan indiğinde şoför: "İlk olarak burayı ziyaret edebilirsiniz. Akşam beni arayın sizi denizkızı avı etkinliğine götüreceğim." dedi.
Söyleyeceklerini söyledikten sonra arabayla uzaklaştı.
Bai Liu arabadan indikten sonra çevreye göz gezdirdi. Önündeki bina, tepesini görmek için kafasını kaldırmak zorunda kalacak kadar yüksekti. Tepesinde bu yerin adını oluşturan birçok ingilizce harf vardı: "Siren Müzesi".
[Sahne Açıldı - Siren Müzesi ]
Müzenin tamamı deniz gibi koyu renge boyanmıştı ve bir miktar kalın sutünlarla desteklenmişti. Bai Liu kapıda durduğunda içerideki bir sürü deniz kızı figürünü görebiliyordu.
Siren Müzesi'nin dekorları yeni gibi duruyordu ama dış duvarlar biraz eskimişti. Duvarlar kırmızı tür tuğladandı ve üzerine kayıp insanların olduğu eskimiş gazeteler yapıştırılmıştı. Rüzgar birini Bai Liu'nun suratına uçurdu.
Bai Liu suratına yapışan küpürü aldı ve göze çarpan bir yazıyla yazılmış ilan gördü: [Polis İkazı - 12 kişi Siren Kasabası'ndan bu hafta kayboldu. Eğer ilandaki kayıp kişileri görürseniz lütfen polisle iletişime geçiniz. Ayrıca Siren Kasabası'nı ziyaret ederken güvenliğinize dikkat ediniz. Büyük balıkla oynamayınız ve suya düşmemeye dikkat ediniz.]
Bildirinin altında 12 tane siyah ve beyaz fotoğraf yapıştırılmıştı. Siren Kasabasını ziyaret edenlerin hepsinin neşe dolu gülümsemesi vardı. Yine de eskimiş gazete küpürü Bai Liu'nun gözlerine yapışınca -sararmış gülüşler- tarif edilemez derecede değişik bir his vermişti.
Dikkatli okuduktan sonra Bai Liu kağıdı çantasına koymayı planladı. Bai Liu kağıdı, bir şeylerin doğru olmadığını hissedene kadar sadece iki kez katlamıştı. Katlamak biraz zordu. Bu bir gazete kağıdıydı. Kağıt, kuru ve deniz meltemi yüzünden sert olsa bile bu kadar zor katlanan bir dokusu olmazdı... bu şey sanki bir kağıt parçası değildi.
Bai Liu kağıdın köşesine baktı. Köşe kısmından bakınca kağıt kalın gibi duruyordu ama çok katlı bir kağıt olduğuna dair iz yoktu. Ana sebebi gazete kağıdının çok sert olmasıydı. Çok katmanlı olsa bile kolayca anlaşılamazdı. Bai Liu kaşlarını çattı ve kağıdı uzağa koydu. Bai Liu kağıdın çok katlı olduğunu ve kağıdın parçalanabileceğini görmek için müzeye girdikten sonra kağıdı ıslatabileceği bir miktar sıcak su bulmaya karar verdi.
[ Yan görev tetiklendi: Müzede sıcak havuz suyu bulun ve birbirine yapışan gazete kağıtlarını ayırın. ]
Siren müzesinin bekçisi katarakta sahip olan yaşlı bir adamdı. Gözleri beyaz ve buğuluydu ama insanları görmekte sıkıntı çekiyormuş gibi görünmüyordu. Bai Liu ve öbürleri içeriye yürüdüğünde yaşlı adam kafasını onlara doğru hızlıca çevirdi. Bekçinin gözleri boş bakıyordu ama yüzünde nazik bir gülümseme vardı. Onlara doğru hızlıca yürüdüğünde Lucy'nin kısık bir sesle haykırmasına sebep oldu.
Bekçi iç çekerken garip gözüktü. "Buraya birileri gelmeyeli uzun zaman oldu... geçen ayki kazadan beri hiçbir turist Siren Müzesi'ne gelmedi. Uzun süredir yeni bir denizkızı heykeli müzeye getirilmedi."
Bai Liu bunu duydu ve hızlıca sordu: "Neden buraya uzun süredir yeni bir denizkızı heykeli getirilmedi? Kayıp turistlerle bir ilgisi mi var?"
"E, tabi." Bekçinin ses tonu daha da heyecanlı gelmeye başladı ve sert kollarını salladı. "Turistler yokken zahmetli ve zaman israfı olduğu için denizkızı avı gibi büyük çaplı aktiviteleri daha nadir yapıyoruz. Denizkızı avcılığı yapmazken haliyle müzeye de yeni bir heykel yapıp getiremeyiz."
"Denizkızı heykellerinin sürekli müzeye getirildiği bir zaman mı vardı?" Bai Liu hemen bir sorunu farketti. "Müzenin kapasitesi kısıtlı. Eğer sürekli yeni heykeller getirilmeye devam edilirse hepsini depolayamacak duruma gelmeyecek misiniz?"
"Hayır!" garip bir gülümseme bekçinin suratında belirdi ve beyaz gözleri Bai Liu'ya döndü. "Bu heykeller müzeyi asla doldurmayacak. Siren müzesi asla dolmayacak çünkü müzeye gelen sayısı kadar heykel müzeden ayrılacak."
Bai Liu kaşlarını kaldırdı ve soru sormaya devam etti "O zaman denizkızı heykelleri müzeden ayrıldıktan sonra nereye gidiyor? Denize geri mi atılıyorlar?"
Bekçi çenesini kapadı. Sanki söylememesi gerek bir şeyi ağzından kaçırdığını farketmişti. Bai Liu bunu açıkça hissetti ve bekçiye soru sormaya devam etti: "Turistler geldikten sonra burada ne haltlar oluyor?"
"Hiçbir şey." bekçi kendi kendine mırıldandı. "Siren Kasabasında güzel bir tatil geçir ve sonra burayı terk et."
Bekçi daha fazla cevap vermeyi reddetti. Müzedeki sıcak su dolu havuzu sorduktan sonra Bai Liu da pes etti. Giriş biletini aldı ve arkasındakilerle birlikte Siren Müzesi'nin içine doğru yürüdü.
Bai Liu içeri girdiğin anda kapıda duran orta yaşlı heybetli bir altın lake* heykel gördü. Bu, takım elbise giyen ve şapka takan insansı bir heykeldi. Bu heykel, Bai Liu'nun önceden gördüğü heykellerden kesinlikle bambaşkaydı. Kuyruğu yoktu ve altın kaplamaydı. Suratında sanki içeri giren turistleri selamlıyormuş gibi resmi bir gülümseme vardı.
*Lake, astarlama yöntemiyle yapılan bir cilalama yöntemidir. (wiki amca öyle dedi. 😔)
Müzenin ışıkları çok loştu ve heykelin nazik gülümsemesini garip hale getirecek bir gölge suratına düşüyordu. Siyah taş platformun üstüne bu heykelle hakkında bir şeyler kazınmıştı. Bai Liu göz atmak için eğildi: Bu Siren Kasabası'nın belediye başkanın heykeliydi. Heykel, müzenin kurdele kesim töreniyle müze açılışında tamamlanmıştı.
Taş platformda belediye başkanının Siren Kasabası'na olan katkılarını övmek için abartılı tonlar kullanılmıştı. Başkan denizkızı kemiklerini değerlendirerek ve Siren Müzesi'nin inşaasını destekleyerek turizimin gelişmesine yardım etmişti. Bu Siren Kasabası'nın geri kalmış sahil kesimini geliştirmişti.
Başka bir cümle daha taş platforma oyulmuştu: [Başkan Harris'in Siren Kasabası'ndaki her köylüye sanki kendi çocuklarıymış gibi koşulsuz bir sevgisi var.]
Jeff -müzeye girdiğinden beri gıkı çıkmayan- aniden yaklaşıp sessizce Bai Liu'ya sorarken, Bai Liu yazıları dikkatlice okuyordu. "Burda denizkızı olduğuna inanıyor musun? Siren Kasabası hakkında söylenen şeylerin gerçek olduğunu düşünüyor musun?"
Tabi ki de hepsine inanmıyordu. Bu tarz garip olaylar özellikle turizmin gelişmesine katkı oslum diye yapılmıştı. Ciddi görünebildi ama muhtemelen sadece %30'u gerçekti. Yalan yanlış bilgileri çoğu yerliler tarafından uydurulmuştu ve turistleri heyecanlandırıp buraya çekmek için kullanılmıştı.
Yine de bu bir korku oyunuydu.
Bai Liu: "Gerçek olduklarına inanıyorum." dedi.
Andre kollarını kıvırdı ve vahşice gülümsedi. Jeff ve Bai Liu'yla taşak geçecek gibi göründü ama hiçbir şey söylemedi. Sadece Jeff'i takip etti ve müzeye girdi.
Bai Liu ve Lucy'nin sözde beraber olmaları gerekiyordu ama Bai Liu gazeteyi ayırmak için sıcak su havuzuna gitmek istedi. Bu yüzden Lucy tek başına alışveriş yapmak için ayrıldı. Pişmanlığını dile getirdi ve Bai Liu'yu sergi salonunda bekleyeceğini söyledi. Bai Liu bekçinin bahsettiği sıcak su havuzunun bulunduğu odaya doğru yürüdü.
⊹ ࣪ ────── 𓆝 𓆟𓆞 𓆝𓆟──────⊹ ࣪
*İyi okumalar ben gidiyim 10.yu çeviriyim. 10. bölümdeyiz sanıyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Became a God in a Horror Game
FantasyBai Liu işini kaybettikten sonra birçok çeşit canavarla ve öldürme niyeti yayan oyuncularla dolu durdurulamaz canlı yayın korku oyununa katıldı. Başlangıçta herkes Bai Liu'nun öylesine oyuna katılan sıradan biri olduğunu düşündü. Fakat sonra onlar...