yirmi üç

1.4K 221 285
                                    

"...Çocuk canına kıymak için marketten aldığı toz deterjanı yutmuş bir ton, Jisung gidip bir litre su içirdi garibana. Chan ile ben de ikinci şişeyi açmadan yetiştik, dur diyoruz yapma, korktuk yani arka bahçede tek biz varız ve Jisung ağlayarak herifin içine içine su bocalıyor. Bir de herhalde çocuğun ağzında deterjan kalmıştı yutamadığı, bir açtı ağzını köpükler çıkmaya başladı. Biz korkudan okula uçtuk, Jisung ağlıyor, hocaya diyor ki midesini yıkamaya çalıştım ama olmadı."

"Sonra kusmuş muydu çocuk?" dedi Hyunjin kıkır kıkır gülerken. Bu anıyı Jeongin'in ağzından belki bininci dinleyişiydi.

"Evet, hocayla döndüğümüzde kusmuştu. Onu görünce Chan da kustu tabii, o kadar ağlamıştı ki ambulans gelene kadar Jisung da kustu. Ben de mecburen onlarla hastaneye gittim."

"Of," diye kısaca serzendi Hyunjin ağzı kulaklarındayken hâlâ. "Hastalanıp o günü kaçırdığım için hep çok pişman olacağım."

"Dinleyince eğlenceli geliyor şimdi ama lisede öyle değildi, elim ayağıma dolaşmıştı tedirginlikten."

Hyunjin ellerini erkek arkadaşının yanaklarına sardı usulca. "Kıyamam sana." dedi keyifli bir tonla, sonra uzanıp yanağından öptü.

İki haftadır süren bu gizli birlikteliklerine öylesine alışmışlardı ki sanki başından beri böylelerdi. Şu arkadaşlarından saklamalarının getirdiği vicdan azabı bir yana kendilerince yaşadıkları sorunların çözümüydü sanki geçirdikleri vakitler. Sanki Hyunjin hep buraya gelir, Jeongin'in masasında dizüstü bilgisayarından yazdığı kısa maili bitirmesini bekler sonra da hemencecik tekerlekli sandalyesinde kucağına kurulurdu.

Yirmi dakika öncesinden çok farklı bir konumdalardı. Hyunjin'in bacaklarını Jeongin'in bacaklarının üzerinden iki yana açıp kırarak sandalyeye rahatça sığışının üzerinden yirmi dakika geçmişti ve öpüşe koklaşa ilerleyip masadan iyice uzaklaşmışlardı şimdi.

"Ben anlatıp görevimi tamamladım, sıra sende." dedi Jeongin anlaşmalarını hatırlatmak amacıyla.

"Bu kelimeye neden bu kadar taktın anlamıyorum."

"Sadece bir kelime değil benim için de ondan. Hadi Hyunjin."

Tatlı tatlı ofladı Hyunjin, Jeongin ile bunca vakittir inatlaşmak aşırı keyif vermişti fakat bir yere kadar dayanabilirdi. Gardı söz konusu Jeongin ise her türlü yerle bir oluyordu zaten. Gözlerini yumdu bir iki kere, sonra "Aşkım." dedi mırıldanır gibi.

"Ne? Duyamadım?"

"Aşkım dedim ya işte."

"İçinden gelerek söylemen lazım, lütfen."

Hyunjin, erkek arkadaşının sırıtışını ve yalancı dudak büzüşünü seyretti gözlerini kısarak. El mahkumdu, söz verdiyse yapacaktı. Boğazını temizledi bu sefer, ellerini Jeongin'in omuzlarına yerleştirdi ve suratına takındığı ciddiyetsiz tavırla, "Aşkım." diye seslendi. Bu sefer tamdı fakat, uzata uzata bir işveli cilveli söylemişti ki kahkaha attı Jeongin inanamayarak. İki haftadır tüm dil döküşlerine değmiş gibi hissetti, keyiften dört köşe oldu.

"Efendim aşkım?" dedi oğlanın yanaklarını parmaklarıyla sıkıştırarak.

"Geri zekâlı, ne oldu şimdi yani?" diye yanaklarının vaziyetinden ötürü boğuk sesle konuştu, sonra misilleme yapar gibi iki eliyle Jeongin'in yanaklarını sıkmaya başladı.

"Çok hoşuma gitti." dedi hâlinden memnun bir ifadeyle.

"Bıraksana yanağımı!"

"Sen de sıkıyorsun."

aleyuh | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin