on altı

1.4K 242 196
                                    

O gece, Chan ve Jeongin'in yatak nevresimlerini değiştirdikten sonra evin içinde dört dönmeye başlamalarının yaklaşık on beşinci dakikasında hararetle çalınan kapı bir telaşa düşmelerine neden olmuştu. Chan açısından yalnızca bir arkadaş endişesiydi bu fakat Jeongin için fazlasıydı, daha kaygılı bir durumdu. O nedenle eli ayağına dolaşmıştı deminden beri.

Kapıyı birkaç saniyeden fazla bekletmeyip açtıklarında Jisung, kolunun altına girdiği arkadaşını sürükleye sürükleye içeri soktu.

"Kendim yürüyebilirim Jisung." diye mırıldanıp duruyordu Hyunjin, ona rağmen Jisung onu dinlemeyip taksiden indiklerinden beri ağırlığının yarısını sırtlanmıştı. Bunu yapmakta haklıydı da, zira dışarıdan bakılınca dahi oğlanın gözlerindeki çöküklük ve halsizlik belli oluyor, benzinin sarılığı hastalığını açık ediyordu. Dolayısıyla da tek başına hareket edecek güçten yoksun olduğu barizdi.

Eşikten içeri girdikten sonra evin varla yok arası koridorundan geçip Jeongin'in yatağına ilerlerlerken Chan durdurdu onları.

"Önce bir duş aldırmamız gerekmez mi? Açılır en azından."

"Serum işe yaramış gibi durmuyor." diyerek bir nevi arkadaşına katıldı Jeongin, herhangi bir hamle yapamıyordu. Bir anda kendini tamamen dışarıda ve uzak hissetmişti. Hyunjin kötüydü, bu çok belliydi fakat yanına yaklaşmaya korkuyordu. Sanki birkaç günde aralarına duvarlar örülmüştü. Kendisine kalsa hiçbir şey yokmuş, Hyunjin'den ölesiye hoşlanmıyormuş gibi davranabilirdi ancak bu onun için öyle olmayacaktı, onun perdeleri çekilmeyecekti.

Jisung, arkadaşlarının önerisine kulak verip Hyunjin'i banyoya doğru götürmeye başladı, kendi ağırlığından fazlasını uzun süre taşımaya bedeni elverişli olmadığından yardım istedi ve bu sefer Chan yetişip kalan yolu tamamladı. Jeongin bilerek atılmadı, arkadaşlarının onu banyoya götürmesine izin verip temiz ve ince kıyafetler çıkarmaya gitti yalnızca. Boğazında sımsıkı bir yumru vardı sanki; nefes alışını zorlaştırıyor, bu sebeple de göğsünün daha hızlı şişmesine neden oluyordu. Kendisi de ateşleniyor gibiydi, içi kavruluyordu. Hyunjin'in banyodan gelen bitkin inlemeleri ve sızlanışlarını duyunca kendi gerçekliğinin göbeğine düştü yine, eskaza göz pınarından süzülen bir damlayı parmaklarıyla silip elindeki kıyafetleri kanepeye bıraktı.

"Ben eczaneye gidiyorum!" diye bağırdı işitilebilecek bir yükseklikle. Jisung'un 'tamam' deyişinden sonra da çıktı apar topar. Saat geç olmuştu, nöbetçi eczane de hayli uzakta kalıyordu ama yürüdü yine de. Temiz hava hem kendisine iyi gelecekti hem de o dönene kadar Hyunjin de yatağa girmiş olurdu. Gitmeye yeltense de izin vermeyecekti, sapasağlam olana dek yanında tutacaktı ancak bunu Hyunjin'i en az rahatsız edecek şekilde yapmalıydı, bir hasta bakıcı rolünü pekâlâ birkaç günlüğüne oynayabilirdi.

Gereken ilaçları alıp döndü. Hyunjin, onun için ayırdığı kıyafetlerle yatağında yatıyordu, üzerinde ince bir pike vardı. Gecenin geç saatlerine kadar üç arkadaş Hyunjin'in etrafında dönüp durdular, ateşinin düştüğüne emin oldular. Bir vakit sonra Jeongin kalmalarını istese de yurda daha fazla geç kalmak istemeyen iki genç dönmekte ısrarcı oldular. En nihayetinde evde Jeongin ve Hyunjin baş başa kaldılar.

Jeongin, sabaha kadar gözü gibi baktığı oğlanın derin uykusunu bozmamaya öyle uğraşıyordu ki gören onu evin içinde dolaşan usta bir hırsız sanırdı. Bundan şikayeti de yoktu, canına minnetti. O iyi olsundu, yeterdi. Yetindi de, ertesi gün de aynı titizlikle ilgilendi Hyunjin ile, arkadaşlarına raporlar verdi, o uyanıkken sadece kısa cevaplı sorular sorup huzursuz etmemeye çabaladı. Yine de Hyunjin'in ifadesini çözemedi, hâlinden memnun mu değil mi emin olamadı. Geldiğinden beri gitmeye yeltenmemişti fakat istediği bu muydu bilmiyordu. İki yakın arkadaştan çok farklılardı, bu yeni bir yabancılıktı.

aleyuh | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin