"Uzaklara baktığımda da gözlerimi yumduğumda da gördüğüm bir tek sensin"Akıl cağıydı , budalalık cağıydı da . Bir taraftan aydınlık bir taraftan karanlık mevsim yaşanıyordu. Umudun baharıydı .
Her şeyimiz vardı ama hiç birşeyimiz yoktu. Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk ama hepimiz cehenneme de gidiyorduk . Geceyle gündüzün uyumuydu bu.
Sessizdi geceler
Şehre veda edeni değil onun ardında kalanı anıyordu bu sefer geceler.Güneşi soğuran siyahın tonlarıydı geceler. Birini kavuştururken birini ayırandı geceler. Biz olmayı becerdik diyenler ile biz olamadık diyenlerin farkıydı geceler.
Geceler gibiydi bizim okulumuz. Kim bilir ne sırlar vardı iki kişinin ortak olduğu.
Ne dedikodular ile doluyduaslına kimsenin ulaşamadığı.
Aşkı bir tutam güzellik sananlar ile doluydu bizim okulumuz. Belki de onlara göre aşk buydu. Aşkın tarifini sorduğunda kim genel-geçer bir tanım yapabilirdi veya tanim yapabilirdi. Bazıları hiç bilmiyordu.
Bazıları ise aşk yüzünden kahrolan günleri için artık aşkın ne olduğunu bilmek istemiyorlardı. Bana sormamalıydı kimse bir şey. Gördüğüme yakışıklı diyebilirdim ama aşık oldum asla. Gülüp geçeceğim bir konuydu. Çevremden sebeptir belki de.
Bazıları için öyle olduğunu hiç sanmıyordum. Yüzlerinde ki her bir mimikten anlaşılıyordu neyin ne olduğu. Işte o zaman daha da gülesim geliyordu. Doğru anladınız bana aşk komik geliyordu.
Benim için aşk bir tutam fazla sevgiden ibaretti. Aşkın yaşı olmaz diyorlar ama benim için ben daha kaç yaşındaydım ki. Bunları düşündükçe bile gülesim geliyordu. Hadi canım be ne aşkmış ama Çok fazla konuştuk. Bir alıntı bırakırım ancak buraya:
" Ben ona aşıktım o ise benim ona aşık olmama "
Neyse aman asıl meselelerimize gelelim daha kipriklerimdeki küçük topçuklar geçmemişti okula geldiğimde. Pekte kimse yoktu zaten. Koridorda bir oyana bir buyana gidiyordum. Kimsemi gelmez ya. Koridorda gezinirken Gülsüm hoca ile karşılaştım. Yüzüne kondurduğu küçük tebessüm ile gülümseyip gitti. Çekingenliğim sebebiyle ellerim ile arkada küçük bir alkış yaptım ve iki ellerimi birbirine bağladım.
Gülsüm Hoca gidince yüzüme kondurduğum yalandan tebessümü silerek sınıfa doğru ilerledim sonunda Zeynep ve Sema gelmişti selamlaştıktan sonra günlük konuşmalara geçtik Biraz sonra Melisa da gelmişti Dilara ve Kadriye sınıfa beraber giriş yaptılar şaşırmıştım açıkçası Dilara'nın evi Kadriye'nin evinden daha yakındı okula ve Dilara genellikle erken gelirdi Dilara elini şaklatarak yanımıza geldi gülümseyip onu dinlediğimizden emin olduktan sonra:
- "Valla uykuya kalmışım gelmeyecektim de beden var diye geldim."
Bu sayede geç gelmesinin sebebini öğrenmiş olduk. Kızlar yavaş yavaş okulda toplanırken erkekler çoktan gelmiş boş işler konseyini kurmuşlardı. Konuşacak birşey bulamadığımız için birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Sema'nın ela gözlerine bakıp ona gülümsüyordum. Gerçekten çok güzeldi. Hafif balık eti de ona çok yakışıyordu. İkizler burcu olmasından kaynaklı sanırım konuşmayı, muhabbet etmeyi ve dedikodu yapmayı seviyordu. Boyu uzundu. Samimi ve olayları dalgaya alan bir kişiliği vardı. Voleybol oynamayı seviyordu ve güzel de oynuyordu. Sarışın ve düz sacları onu güzel bulmam için yetiyordu. Sema güldü. Elini nah işareti yaptı. Ve tabi çok yaratıcı küfürleri ve elinden eksik etmediği el hareketleri vardı. Güldü. Üst dudağını yana kıvırarak ellerini omzuna koydu. Beni salladı.
- "Ne bakıyon Melisa Nur"
- "Sema var ya ne güzelsin ya kanka bi bana vermemiş rabbim "
- "Salak ya Şu kız Allah'ım sen şu kıza güzellik ver "
Diyerek benimle dalga geçti.
- "ohh sana hava hoş tabi güzelsin"
Diyerek ona takılmaya devam ettim.
O yüzümüzde ki o gülümseme yüzümüze çok yakışmamış olacak ki bizi ter etti.
Sınıfımızın olmazsa olmazı 8a sınıfa girdi ama bu sefer esprili ve yüzlerinde gülümseme olan 8a yoktu.
Ters bakışlar atan 8a vardı. Halit gözlerini kısarak Enes'i hapsetti. Bir elini cebine sokup bir elini Taş'ın omzuna dayadı.
Boş yapmadan gitmeyeceği belliydi.
Hedefi erkekler olan konuşmasını yaptı.
- Günaydınlar beyler
Bu günaydının iyi niyetle söylenmiş bir söz olmadığını biliyordum. Enes, Mehmet'e bakarak Halit'e hitaben:
- "sanane oğlum bizim günümüzün aymasından" dedi.
Halit bunları duyduktan sonra doğal olarak yükseldi. Aralarındaki gerginlik erkeklere serpildi. Yaşın alaylı yüz ifadesi ile bize bakıp güldükten sonra
- " öyle olsun beyler "
Diyerek kapıya yöneldi. Diğerleri de çok geçmeden sınıftan çıktılar.
Elif bir elini çenesine diğer eli ile ise çenesine koyduğu eli destekledi. Çenesine koyduğu eli ile işaret parmağını erkeklere yönlendirdi.
Herkese bir göz gezdirdi.
En sonda da bizim ona baktığımızdan emin olduktan ve onu dinlediğimizi gördükten sonra bir kasını kaldırıp:
-" beyler sizin yerinizde olsam fazla ters düşmem"
dedi.Elif sınıftan çıktıktan sonra Mehmet Efe elini alay eder gibi salladıktan sonra:
-" Sen kimsin ki bizim yerimizde olacaksın"dedi.
Mehmet elini Mehmet Efe'nin omzuna koyup Dilara'ya baktı. Hatta güldü.
Ayağıyla zeminde küçük bir çember oluşturdu:
-" Oğlum bir de lolipop deseydin tam olurdu ha" dedi.
Dilara Mehmet Efe ve Çıtak'ın bu sözlerini duyunca doğal olarak ablasını savunmaya çalıştı ama söyleyeceklerini umursamayacaklarını bildiği için pek bir şey söylemedi.
Kapıyı çarparak sınıftan cıktı. Büyük ihtimalle 8'lerin sınıfa girmişti. Ne de olsa orası Dilara'nın savunma kalesiydi.
Zeynep'te Dilara gidince yalnız kaldığı için Ayşe Nur'un yan sırasına geçti.
Melisa eliyle bir arkasında bir de önünde alkış yaptı.
Kafasını pencerenin o tarafa çevirdi:
-" Bugün hava soğuk ya! Bu gidişle yağmur yağacak" dedi.
Vakit böyle geçmişti. Bu olaylar olurken ilk ders zili çaldı.
🥑🥑
"Çocuklar donmamış beton gibidir; üzerlerine ne düşse iz bırakır"
Umarım beğenirsiniz bu bölümü!!
Oy verip yorum yapmayı unutmayın!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET
Teen FictionSenin olmayan birini kıskanmak o kadar berbat ki.Ne hesap sorabiliyorsun,ne de kızabiliyorsun.