4.Bölüm(Turuncu Saçlar)

14 3 2
                                    

Herkese selammmm! Bu bölüm birazcık idarelik oldu. Sınavlar ve bayram derken asla yazmaya vakit bulamadım. Ama sonunda yaz geldi ve sizi mükemmel bölümlere boğacağım🫶

Karşımda upuzun, ipeksi, özenle fön çekilmiş, gün batımını andıran saçlara ve insanın derinlerine dalmak isteyeceği bir okyanusa benzeyen gözlere sahip bir kadın vardı.

Bu kadın benim halamdı.


28 Haziran 2001

Minik Güneş, o döndükçe dalgalanan elbisesine hayranlıkla bakıyordu. Bembeyaz, yaka kısmında çiçekli dantel bulunan bir elbiseydi bu. Güneş'in altın sarısı saçları tepede iki topuz olacak şekilde toplanmıştı. Boynunda ise babasının doğduğu zaman beşiğine koyduğu  güneşli kolyesi vardı.

Çoğu kişi küçük kızın adının altın sarısı saçlarından geldiğini zannediyordu. Ama sanılanın aksine adı gibi parlasın, etrafa ışık saçsın diye Güneş ismi verilmişti küçük kıza. Turan vermişti ona bu ismi. En büyük abisiydi Turan. Güneş'in kahramanı...

Minik Güneş, kendi etrafında dönerken ahşap parkenin hafif çıkmış yerine takılıp düştü. Kolunda hissettiği acı ile çığlığı basması bir oldu. Can acısıyla boncuk boncuk göz yaşları dökülmeye başlamıştı. Anne ve babası aşağı katta gidecekleri piknik için hazırlıklar yapıyorlardı. Abileri ise bahçede futbol oynuyorlardı. Kimse onun sesini duymamıştı. Bir kişi hariç. Halası Gülin...

Yan odadan telaşlı adımlar Güneş'in yanına koştu. Üzerinde vücuduna tam oturan kırmızı, beyaz çiçek desenleri olan bir elbise vardı. Turuncu saçlarının bir kısmı toplu bir kısmı dağınıktı. Anlaşılan Güneş'in çığlığını duymadan önce saçını yapıyordu.

Güneş'in yanına gittiğinde küçük kızın kolunun kanadığını gördü. Şefkatle uzandı, kucağına aldı ve saçını okşarken konuşmaya başladı. "Ne oldu prensesim? Ha, halacım! Söyle bebeğim." sesi tıpkı bir melodiyi andırıyordu.

Güneş, kolunun kanayan yerini göstererek "Acıyor hala!" dedi. 4 yaşına merdiven dayamış Güneş, çoğu yaşıtından daha düzgün bir Türkçe ile konuşuyordu.

Gülin, yeğenini kucağına aldı ve yan odaya götürdü. Güneş'i yatağa oturttu ve çekmeceleri kurcalamaya başladı. Yara bandı arıyordu ama normal yara bandı istemiyordu. Desenli olmalıydı, zira Güneş koluna yapıştırtmazdı.

Sonra aklına gelen fikir ile yara bandını ve keçeli kalemleri alıp Güneş'in yanına gitti. Tam Güneş'in koluna yara bandı yapıştıracakken Güneş "Ama bu desenli değil!" diye hayıflanmaya başladı. Gülin, durumu sakinlikle karşılayarak "Birazdan desenli bir yara bandına dönüşecek halacım." dedi. Minik Güneş şaşkınlıkla "Nasıl yani? Sihirle mi, hala?" diye sordu. Gülin, yeğeninin bu tatlılığı karşısında kıkırdamadan duramamıştı. Güneş'in sorusuna cevap vermek yerine yara bandını yapıştırdı ve keçeli kalemlerin kapağını açtı. Güneş'in canını acıtmadan çizmeye başladı.

Gülin, daha hayatının baharında bir ressamdı. En dar alanlara bile büyüleyici şeyler çizebilirdi. Yeğeninin kolundaki yara bandına ise onun en sevdiği çiçek olan sümbülleri çiziyordu. Çizimi bitince kalemlerin kapağını kapattı ve yeğeninin az önce sorduğu soruyu yanıtladı. "Hayır halacım, sihirle değil; sanatla." dedi. Güneş anlamamıştı. Sanat neydi ki? Dayanamadan "Sanat ne, hala?" diye sordu. Gülin, parmağıyla yara bandındaki sümbülleri işaret ederek "İşte bu."


Yeni bölüm sınırı:3 oy 6 yorum

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 23 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yaz GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin