Üzerimdeki paniği dindirmek için bütün gücümle adamın kalın ve sert kollarını kavramıştım. Korkuyordum ve bir şeylere sarılmak benim korkumu dindirmeme yardımcı oluyordu.
Bu küçüklüğümden beri böyleydi. Ne zaman korksam babamın bana hediye ettiği oyuncak ayıma sarılırdım. Ne zaman yağmur yağsa korkardım. Sudan korkarak çocukluğumu geçirdim ben. Aslında sadece sudan da değil. Hayvanlardan, öğretmenlerimden, komşularımdan... Neredeyse her şeyden korkardım. Bu yüzden de çok fazla zorbalığa maruz kalırdım.
...Ve beni korkularımdan sadece oyuncak ayım kurtarabilirdi. Birgün oyuncağım yetimhanede çalınmıştı. Onu tekrardan bulamadım. Oyuncağımı kaybettiğimden beri beni kimse korumadı, geceleri korkularıma sarılıp uyudum...
Ancak şimdi tanımadığım bir adamın kanatlarına sarılmış, korkularımdan kaçıyordum.
Ben korkularımdan kaçarken o adam burada durmuş, beni kanatlarının altına almıştı...
Beni kanatlarının altına almış, beni korkudan kurtarmıştı...
Bu melek hak etmediğim halde beni şeytandan kurtarmıştı....
"İyi misin?" Ses tonu kalındı, ama rahatsız edici değildi. Sesi beni düşüncelerimden uzaklaştırmıştı.
"İyi misin?" Sorusunu tekrarlayıp bakışlarını bana çevirmişti.
"B-ben... Minnettarım.."
"Tamam." Bu cevabı muhtemelen nasıl cevap vereceğini bilemediği için söylemişti.
Kolu... Kolu dikkatimi çekti. Kolunda bazı ufak tefek yara vardı ve sertti. Büyük ve sert kolları vardı. Ancak soğuktu. Bedeni adeta buz gibiydi. Bu hissettiği herhangi bir duygudan dolayı değildi sanki... Sanki bu soğuğun nedeni farklı bir şeydi...
"..." Bakışları hala benim üzerimdeydi. Neden baktığını sorgularken adamın hala kolunu tuttuğumu fark ettim.
"Özür dilerim!" Hemen elimi kolundan çekip birkaç adım adamdan uzaklaştım. Ancak bileğimin acısından dolayı ayakta kalamayıp dengemi kaybettim geriye doğru ve düştüm.
Yerden kalkıp oturur pozisyona geldim. İki elimle dik durmak için yerden destek alıyordum.
Cidden ya, fazlasıyla aptalım.
Ama bu... Komikti. Bir anda düşmüştüm. Rezil kızın tekiydim. Muhtemelen şu anda annem burada olsaydı bana "Daha ayakta durmayı bile beceremiyorsun, seni istemeye geldiklerinde kahveyi nasıl taşıyacaksın aptal!!" Derdi.
Kısık sesle başımı iki yana sallayarak sırıttım "Üzgünüm anne, beni sen doğurdun. Görünüşe göre aptal bir kız doğurmuşsun!" Sırıtışım gitgide kahkahaya döndü...
Atakan'ın Dilinden;
Bu ıssız sokağa aslında Asena'nın en sevdiği çiçekçiden çiçek almak için girmiştim. Ancak çiçekçi çoktan kapanmıştı.
Arabama doğru yürürken ilk başta ayak sesleri duydum. Bu ayak sesleri sanki bir kovalamacadaki koşuşturmalara benziyordu. Derken bir kadının ilk nefes seslerini duydum, ardından da bana doğru koşarken ki halini. Sanki bayılmak üzere gibiydi.
Bir anda dibine kadar gelip elimi iki eliyle kavradı. Korktuğu belliydi. Ancak yine de bu kadar yakınıma yaklaşması normal miydi?
Bu hep yaşanıyordu. İnsanlar hep yardım istiyordu, ve bende onlara yardım ediyor, onları koruyordum.
İşte buydu. Benim yaptığım meslek buydu, insanlara yardım etmek. Kim olduğu önemli değildi, ne de olsa ben bir askerdim. Bu insanların korunması için canımı verecektim.
"Arkama geç"
Kadını arkama aldıktan sonra bekledim. Ancak kimse gelmedi. Kadına dönüp iyi olup olmadığını sorduğumda sadece minnettar olduğunu söyledi. Tıpkı o bozguna uğramış köydeki kız çocukları gibi davranıyordu.
Ancak kolumu hala bırakmamıştı. Bir kaç saniye bana anlam veremediğim ifadesiyle baktı. Ardından bir şeyleri anlamış olacak ki kolumu bırakıp özür dileyerek çok şükür ki benden uzaklaştı.
Ve yere düştü. Birkaç saniye kendini suçlar gibi baktıktan sonra bir şeyler mırıldanıp gülmeye başladı. Sanki az önce panik atak geçirmiyormuş gibi şimdi gülüyordu.
Kadının ağzı gülüyor, gözleri ağlıyordu. Hem ağlayıp hemde gülen birini ilk defa görüyordum. İster istemez aklından ne geçtiğini merak ettim.
İnsanları okumakta iyiydim. Birinin aklından ne geçtiğini kolaylıkla anlayabiliyordum. Ancak bu kadın okunamıyordu. Sanki şifreli yazılmış bir kitap gibiydi. O kitabın şifresini sadece yazarı biliyordu, ve kitabı yazan kişi bizzat kitabın kendisiydi. Anlamsızdı...
Kadın kafasını havaya kaldırıp daha şiddetli ağlamaya ve gülmeye başladı. Böylece onun yüzünü daha net görebildim.
Bu kadın sabah çarptığımız kişiydi. Ve aynı zamanda hastanede saldırıya uğrayan doktor. Muhtemelen o an Aktuğ yaralanmasaydı bu kadın başını büyük belaya sokmuş olacaktı..
Ancak anlam veremediğim bir şey vardı;
Bu kadın neden gülüyordu..?
Açelya'nın Dilinden:
Kahkahalarımı durdurabilmiştim ancak hala sırıtıyordum. Adam beni yerden kaldırmak için elini uzattı. Hiçbir şey söylememişti. Olabildiğince az konuşuyordu.
"Teşekkür ederim." Elini tutup yerden kalktım. Ancak ayak bileğim basamayacağım durumdaydı. Tek ayak üstünde duramadım ve adamın üzerine doğru düştüm. Adam hafif sarsıldı ancak dengesini korudu. Ellerimle onun göğsünden tutundum.
Acınası haldeydim. Kesinlikle bana acıyordu, içten içe benimle dalga geçtiğine emindim. Yüzüne baktım, ifadesi değişmemişti. Muhtemelen gülmesini engellemeye çalışıyordu.
Kendimden nefret ediyorum. Her durumda kendimi rezil etmekten bıktım.
Annem hep bu yüzden bana kızardı. Bir keresinde çamurla oynarken kirlenmiştim.
"Yine mi üzerini kirlettin?! Aptal kız, git üzerini değiştir hemen!" Bu annemin beni görünce söylediği sözleriydi
"Yere mi düştün? Hep bana muhtaç mı kalacaksın sen?!" Düştüğümde böyle demişti.
"Okulda kavga mı ettin yine?! Beni rahatsız etmek için bilerek mı yapıyorsun? Defol git artık!" Bana vuran çocuklara karşılık verdiğimde de böyle...
"Bileğini mi burktun? Hep kendini acınası hale getiriyorsun!" Zorbalardan kaçarken bileğimi incittiğimde de böyle...
Ancak babam... Bir keresinde koşarken bileğimi incitmiştim. Babam çok endişelenip defalarca iyi olup olamdığımı sormuştu. Ona defalarca kez iyi olduğumu söylesemde yine de bana "Canın acıyor, üstüne basma. Çok acıyor değil mi kızım..?" Derdi. En sonunda ona sıkıca sarılıp ağlardım "Çok acıyor baba! Hemde çok fazla acıyor!" Babamın omzunda ağlamak beni mutlu ediyordu. O annem gibi değildi, beni üzmüyordu. Bana asla kızmıyor, hep geçeceğini söylüyordu...
"Sen." Beni belimden tutup kendine doğru çekti. Çekmenin etkisiyle kafam adamın göğsüne gömüldü. "Bileğin incinmiş olmalı. Üzerine basma."
İstemsizce gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Kafam iyice göğsüne gömüldü.
"Ç...çok acıyor... Hemde çok fazla acıyor..!"
Yazar Notu:
Bu bölümde bu kadardı. Umarım bölümü beğenmiştirsiniz. Diğer bölümü elimden geldiğince hızlı yazıp atacağım
Diğer bölümlerde görüşürüz, seviliyorsunuz... ÷}
![](https://img.wattpad.com/cover/364897672-288-k506814.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvarları Aşma
Teen FictionHenüz daha 5 yaşındayken babasını trafik kazasında Kaybeden Açelya bu koca dünyada annesiyle birlikte yalnız kalmıştı. Açelyanın aksine annesinin yalnızlığı o kadar uzun sürmemişti ve Açelya 6 yaşına geldiğinde annesi evlenmişti. Ancak annesinin ev...