Hayatımın son sıkıcı günlerimi sayodum artık hayatımda eylecne arıyordum okulun düzenleyeceyi bir mısır gezisi vardı .ben bu mısır gezisine katılacaktım o gün gelmişdi ben hazırlanıp okula gideceyim zaman arkadaşım Mert' in odasının kapısını iki kere tıklatım ses gelmedinden Mert'in odasına girmişdim Merti uyanması için zorluyodum ama o kalkmaakta ısrar ediyordu ben odadan sesizce ayrıldım ve buzdolabına gittim bir buz aldım ve mert'in odasının yolunu tutum ama kapı kitliydi ben mert'in kapısını kitlemedini bilirdim sadece mert evde olmadında odanın kapısı kitli kalır bu yüzden kapının önünden çekildim ve içerden bir ses gelmişdi bu ses benim ölüm sebebim olabilirdi ben korkudan odama koşarak gittim kapıyı hemen kitledim ama odamda bir köşeye korkarak saklandım birden bugün benim dogum günüm oldugunu hatırladım ve kapının kilidini açtımda ürkünç bir sesle sen şimdik öldün sen öldün sen öldün diyerek üçkere bagırdılar ben salona dogru gitmek için odadan çıktım ve salona gittimde yemek masasında duran büyük çukatalı pasta ilgimi çekmişdi ben pastanın tadına baktımda ise birden salonda arkadaşlarım belirdi bütün arkadaşlarım benim dogum günüme gelmişlerdi onlara mısır gezizi ne oldu dedimde oğlum burdan taaa mısıra bizim müdür bizi oraya götürürmü hiç aklına yaktıyormu sen bizim müdürü kimle karışdırıyorsun dedi ordan bir ses yükselmişdi ben o kadar kötümüyüm evet dedim tamam herkes akşam 08:00 okulda olsun dedi ben ve birkaç arkadaşım okula gitmek için hazırlandık ama o sabah yedik içtik eyleniyorduk ama ev sayibinin gelmesiyle o gün orda noktalamak zorunda kaldık ama biz okula gitmek için arkadaşlarla biyerde toplandık ben geldimde herkes hazırdı ama mert gene ortalıkta yoktu saat bu arada akşam 07:30 olmuşdu biz benim arabaya sımışdık ve yarım saate okula vardık okulun spor salonunda renkli ışıklar yanıyorlardı ben sabırsızlıkla koşarak spor salonuna indim sadece renkli ışıklar açıktı ve ortada birde kırmızı bir pasta duryordu rengi bir deyşikti dj bir şarkı açtı bu arada dj bir hediyem oldunu söyledi bense hediyenin yerini ögrenmek istiyodum dj sadece bana hediyen pastanın üstünde asılı dikatli bak göreceksin dikatli baktımda ise sırt sırta yaslanmış iki kişi gördüm dj'e hediyemi yakından görmel istedimi söyledim tamam biraz yaklaşdıralım o zaman ama bir şartım var gözlerini kapat aç dedimde aç demişdi kapatım gözlerimi hediyem burnumun dibine kadar yaklaşmışdı dj gözlerini aç dedinde ise heycanla açtım birde ne görüyüm mert ve müdür sırt sırta verip bir iple birbirlerine baglanmış vucutlarının bazı yerlerine bir metre uzunlunda şişler saplanmışdı ben ordakorkudan bayılmışım uyandımda ise ben mert müdür vardık diyerleri korkudan bir bir kaçmışlar poliso aradım okulu polis basmışdı ben olan biteni polise anlatmışdım polisin bana anlatımına göre her şiş bir atar damarı delip geçmiş sadece biri hayata kalacakmış ben mert'i seçmişdim tüm şişleri bir bir yerinden çekerek çıkardım son şişi çektim ve tüm şişleri çıkartım polis ipleri çozdünde mert ve müdür ölmüşdü katil mert'i kurtaracamdan mertide o öldürmüşdü polis otopsi raporuna bakarak mert'in ailesine ve müdürüm ailerine müdürün kan kaybından mert'in ise ozon ve tuz ruhu temizlik mazemelerinin karışımı sonucu çıkan gaz sonucu öldünü açıkladı pastanın o kırmızı rengi aslında kıreme yerine müdürün kani kulanılmışdı bense o olaysan sonra dagum günü kutlamaz oldum ama bu olayın peşini burakmadım en ilginç şeyde şu olayın üstünden bir yıl geçmesine ragmen hala katil bulunmamışdı benim aklıma takılan soru şuydu neden benim dogum günümde bu cinayetler işlenmişdi ?
Katil aramızda mı ?
Katilin müdür ve mert'le ne ilgisi vardı?
Onları neden öldürdü ?
Ben hergün mektuplar almaya başladım hayatımın dönüm noktası olan bu olay beni içten etkilemişdi hayatımın zor anlarını yaşıyordum neriye baksam eski anılar pürüzlü geçmişim önüme çıkıyordu ben bir bakalın önünden geçtimde bir cafe gördümde o eski anılar o günler aklımdan geçmiyor hayat dünyanın güzel kelimelerinden biri olması lazımken beni bitiren ilk kelime oldu belki ilk ve son kelime Annem Babam bir telaş içinde oldunu gördüm ama bana hediye olsun diyerek sölemiyolar ama şunu söyleyim hayatımı deyişdiremiyecekleri kesin o hayat benim desem hayatım roman olur okuyanlarda cesaretsiz olur yada birmenin eşinde ha onlarda meraktan deyil bendaha iymişim diyip bir umut kazanmak içindir yani "hayatımı bir eskiciye ver sana bir mandal vermez yani "ben bunu böyle anlatım sen ne söylersin bilmem neyse Annem ve Babam bana vermek istedikleri hediye yeni bir eve taşınacamızı söylemekmiş tabi benim yanıtım biraz çok kolay olmuşdu ben sadece tamam demişdim kardeşlerim ise oda kavgasına şimdiden girmişlerdi sesleri evi inletiyolardı taki taşınana kadar eve yerleşmemiz kolay olmuşdu kardeşleri aynı odayı paylaşacaklarında tüm hayaleri suya buharlaşmışdı yani nasıl anlatayım hayaler paris gerçekler evin önü yani ben gene kölge altındayım ailem görünmez koruma perdeleri çökmüşdü inceden bir yamur tabakası gibi uykuda sayıklasam Annem yolda düşdümde Babam uçar gelirdi yolumun üstündeki çamur kururdu Annemin ayak sesiyle yaram kabuk baglardı Babamın dokunuşuyla ben Babamın mertliyle Annemin yürenden akan pınarlarla yıkanıp özendim yani ben ne dikenli bir yolda yürüdüm nede yaralı bir kuş gibi dikenli bir dalda çırpındım hayat seni senden korusun hayatımı ona onsuzluma armagan ediyorum ben ona Annemin yüreni ben ona Babamın mertlini armagan ediyorum ben ona kendimi saflımı armagan ettim.