DENİZ'İN EVİ

51 3 0
                                    

Gözlerimi önce yavaşça açtım, çünkü açılmıyorlardı. Ben de çözümü bu şekilde açmakta buldum. Kısık olduklarından çevremi tam anlamıyla göremiyordum ama anladığım kadarıyla kendi odamda değildim.

Kendi.

Odamda.

Değildim.

Bu düşünceyle anında yattığım yerden doğruldum. Tabi gözlerim de inatçılığı bırakıp tamamen açıldılar. Artık çevremi daha iyi görüyordum.

Mavi ve beyaz tonlarının hakim olduğu bir odadaydım. Yatak çift kişilikti. Bunun anlamı bir çiftin yatağında olduğum değildir herhalde de mi? Ayağa kalkıp gardroba doğru yürüyünce aynadaki yansımamı gördüm. Görmez olaydım. Saçlarım darmadağındı, su yeşili elbisem sanki yıllardır üstümdeymiş gibi duruyordu. Ne zamandan beri baygındım ben? Daha da önemlisi neredeydim? Kendime biraz çeki düzen verdim. Eğer kaçırıldıysam bile kaçıranlarıma iyi görünmeliydim ama değil mi?
Kendimi bırakıp tekrar odaya döndüm ve daha önce fark etmediğim banyoyu gördüm. Koşar adım içeri girdim, elimi yüzümü yıkadım. Şimdi daha iyi görünüyordum işte.

Son bir kez daha aynadaki görüntüme baktım ve banyodan çıktım. Çıkar çıkmaz dikkatimi duvardaki tablo çekti. Bir gitar fotoğrafıydı. Aşırı güzel bir gitar. Tablonun altında da bir gitar vardı. Gerçek bir gitar. Ve kesinlikle fotoğraftaki gitardan daha güzel bir gitardı bu.

Hey, hey! Kendine gel Defne! Nerede olduğunu bile bilmiyorsun, gelmiş odayı geziyorsun. Odadan çıkmaya ne dersin güzelim?

Çabucak odadan çıktım, çıkınca merdivenlerle karşılaşmayı açıkcası ben de beklemiyordum. Neyse fazla oyalanmaya lüzum yok. Koşa koşa indim merdivenlerden. Son basamağa gelince ayağım takıldı ve... Hayır tabiki de düşmedim. Tırabzana tutundum.

Artık aşağıdaydım. Yani öyle umuyordum. Tekrar çevreme bakındım. Hemen yanımdaki mavi koltukta biri vardı, yatıyordu. Sessizce ve yavaşça yaklaşıp eğildim. Gördüğüm yüz karşısında ağzım dehşetle açıldı. Deniz.

Çok fazla masum görünüyordu. Aynı zamanda da yakışıklı. Aynı zamanda da çekici. Aynı zamanda da... ne diyorum ben ya?

Şaşkınlığı üzerimden attığımda kendimi orta sehpanın üzerinde oturmuş, mışıl mışıl uyuyan Deniz'i izlerken buldum. Hangi ara buraya gelmiştim ben?
Bir dakika, bir dakika. Şu an Deniz ile aynı evde olduğuma göre ve burası benim evim olmadığına göre ben şu an Deniz'in evindeydim. Denizin evi.
Ben buraya nasıl gelmiştim? Dün geceyi hatırlamaya çalıştım. Eve gidiyordum, yolu uzatmıştım. Sonra iki tane serseri peşime takılmıştı. Nasıl olduğunu bilmesem de bir şekilde onları alt edip kaçmıştım ve sonra Deniz'e çarpmıştım. Peşimden gelen serserileri o dövmüştü. Benim için adam dövmüştü. Vay canına! Kim olsa aynı şeyi yapardı ama değil mi? Evet, evet aynı şeyi yapardı.

Kaşlarımı çattım. Olayların devamını ve buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Muhteşem! Bir de bayılmıştım herhalde. Tabi Deniz de evimi bilmediğinden beni kendi evine getirmişti.

Bu iyiliğinin karşılığı olarak ona güzel bir kahvaltı hazırlamayı düşündüm. Mutfağa doğru kalkmış gidiyordum ki merdivenleri görünce aklıma bir şey geldi. Deniz dün gece beni kucağında bu merdivenlerden çıkarmıştı. Deniz'in kucağında bu merdivenlerden çıkmış olma fikriyle bir anda ürperdim. Aslında bu pek ürpermek sayılmazdı, çünkü şu anda kelebeklerim horon tepiyordu midemde. Sonra bir anda hayal kırıklığı sardı etrafımı. Deniz beni kucağında kendi odasına kadar çıkarmıştı ve ben o sırada baygındım. Yüzüm hemen düştü. Somurtarak mutfağa tekrar yöneldim.

CANCAĞIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin