"Ne yani sen şimdi Deniz ile birlikte, onun evindeydin ve hiçbir şey yapmadınız öyle mi?"Kafamı olumlu anlamda sallayıp derin bir nefes verdim. Yarım saattir Çağla'nın bitmek bilmeyen sorularını cevaplıyordum. Ne yapmamızı bekliyordu acaba? Çocuğun üstüne atlamamı felan mı? Yoksa onun benim üstüme atlamasını felan mı? Hoş, sonuncu seçenek çok sık oluyordu. Neyse.
Elimle alnımı ovuşturdum. Şakaklarım deli gibi zonkluyordu. Bacaklarımdaki sızı ise işimi hiç kolaylaştırmıyordu.
"Ha, bir de akşam yemeğini Deniz ile birlikte yine onun evinde yiyeceğim," diyince Çağla "Oha," diye bağırdı. Gözlerimi kaçırdım. Çağla'nın bakışlarını az çok tahmin edebiliyordum. Şu anda hiç uğraşamazdım o delici bakışlarla. Ama ne yazık ki kafamı nereye çevirsem kocaman açılmış bir çift göz karşıma dikiliyordu.
"Açıkla, hemen." En ciddi sesini kullanmıştı. Doğrusu korktum yani.
"Tamam, açıklıyorum. Önce bir şu gözlerinin boyutunu indir," dedim gözlerini işaret ederek.
Gözlerini birkaç defa kırpıştırdı salak şey. Çok sevimli görünüyordu."Hah, bak şimdi bahsettiğim yavru köpek vardı ya onu almayı unuttum," diye başlayıp olanları anlattım. Çağla'ya sabahki uyandırma mevzusunu anlatmamıştım. O meseleyi bilmese de olurdu. Tabi ki Deniz'i yarı çıplak bastığımı da anlatmadım. Onu da bilmemeliydi.
"Haa, bu çocuk sana abayı yakmış felan olmasın kız. Bilerek unutturmuştur belki de köpeği," diye bir yorumda bulundu zeki kız. Bilerek mi unutturmuştu orasını bilemem ama unutmamın sebebi olarak Deniz'in muhteşem kas tarlasını gösterebilirdim.
Yine de "Saçmalama Çağla," dedim.
"Ne var canım, olmayacak şey mi sanki? Güzel kızsın, aynı cinsten olmasak sana şu an 'Deniz'i bırak beni al aşkım,' diyor olurdum." İkimiz de kahkaha attık.
Çağla bir anda duruldu, kolumdan çekiştirip beni ayağa kaldırdı. Ardından da "Oha, kızdaki rahatlığa bak! Kızım akşam yemeğinde Deniz ile birlikte olacaksın farkında mısın? Git bir şu maymun suratını düzelt," dedi az önce bana yürüyen kız.
"Sahi ben ne giyeceğim Çağla? "
"Ay, ben ne biliyim orasını? İkizleri çağır, onlar iyidir bu işlerde," dedi. Doğru, onlar harbi iyiydi.
"Yaa, sen arayıp her şeyi anlatsana onlara. Ben de eve gidip duş felan alırım. " Çağla'nın itiraz edeceğini bildiren bakışlarına karşılık yavru köpek bakışları attım. Sonunda dayanamadı tabi. Zafer benim oldu. Nihahaha!
"Off, iyi tamam be. Sen git hadi," diyip beni kapıdan dışarıya attı. Ha, bir de öpücük gönderdi. Deli kız.
*
"Defne çık artık şu banyodan, kırıcam yoksa kapıyı ha!"
"Banane, çıkmıycam işte çıkmıycam!" diye bağırarak karşılık verdim Ezgi'ye. Banyoda aynanın karşısında kendimle bakışıyordum. Arada bir de zavallı tırnaklarıma bakıyordum.
"Bak eğer o tırnaklarla yemeğe gidersen, çocuğun iştahını kaçırmakla kalmaz bir de hasta edersin," diyerek beni ikna etmeye çalışıyordu Ezgi. Pek de ikna olacak gibi değilim hani de neyse.
Tekrar tırnaklarıma baktım. O kadar kötü müydüler sahi? Yok be. Belki. Off, berbattılar. Şekilsiz ve bakımsız. Umutsuzca aynaya baktım. Sonra o aletler geldi aklıma. Korkunç görünüyorlardı. Kim bilir canım ne kadar yanacaktı?
Çaresiz kapının kilidini çevirip çıktım banyodan dışarı.
Ezgi "Nihayet! O tırnaklarını kökten sökmeyi düşünüyorum şu anda," diyince kapının koluna gitti elim. "Bak geri girerim içeri," dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANCAĞIZIM
ChickLitDefne Gündoğdu, henüz 23'ünde İzmir'de yaşayan bir genç. Hayalini kurduğu kafesinin açılışında biriyle tanışır. Deniz Akın... Genç, yetenekli ve yakışıklı şarkıcı Deniz Akın... Birbirinin rüzgarına kapılan iki genç...