1. bölüm.

1.8K 80 33
                                    

"Doğrunun ve yanlışın ötesinde bir yer var, seninle orada buluşucağız." Mevlana.

Sert bir koltuğa sırtını yaslamış, kendisi için artık en yakın dostu olan, derin ve karanlık düşüncelere dalmıştı yine Cüneyd. Aklı bir dertten diğerine atlayıp duruyordu sürekli.

Az evvel Levent ile konuşmuştu. Doktorun ona acıyarak bakan bakışları göz önündeydi hemen, sesi merhamet dolu olsa bile, Cüneyd için onun tavrı sadece Zeynebi özgür bırakmaktan ya da işinden ibaretti. Kendisinin burada neyin zanlısı olarak tutulduğu belli, Levent'in de bu husustaki fikri belli.

Fakat her şeye rağmen, öyle bir tavırda bulunuyorlardı ki, sanki imkanı olsa, Zeyneb'e hakikatten de bir zarar verebilecekmiş gibi. Eğer hastalığı olmasa, ona "dokunacakmış" gibi, sanki o bir canavarmış gibi. Hoş, Cüneyd bazı sebeplerden ötürü onların böyle düşünmesini anlıyordu bir yandan. Bir yandan da.. haykırmak istiyordu, "beni hiç mi tanımadınız?" Diye.

Bütün bunları bir kenara bırakarak şükür etti aniden, durumu biraz daha iyi anladı. Onca soruna rağmen, Zeynep iyi ya, onu kimse üzmüyor ya, içi biraz olsun rahatladı. Genç adamı buraya getirdikleri andan itibaren aklında sadece bu vardı, savcıyı beklerken, "Acaba onu da mı böyle bekletiyorlar? Odalar biraz soğukmuş, o üşümüş müdür?" Diye düşünmekten alıkoyamadı kendini. Savcı gelip sorguya çektiği zaman da, "Ona da böyle sert sorular vermişler midir? Korkmuş mu? Paniklemiş midir?" Diye düşündü, ve daha niceler.

Neden Zeynebi merak ediyordu ki bu kadar? Bu soruya cevap vermekten kaçıyordu, cevabı belliydi, lakin o cevap hakkında aklına bir düşünce bile sızmasından korkuyordu. Kendisi bile anlayamadığı hisler besliyordu kıza karşı.

Ertesi.

Gözlerinin önünden alıp gittiler onu, Cüneydin bilmediği bir yere götürüyorlar şimdi de. Onun arkasından gitmek vardı, koşmak, gerekirse orada kavga gürültü etmek. Fakat, bunlardan önce Zeynebin bir isteği vardı, Cüneydin de karşı çıkması gereken biriler.

Zeynebin kollarından tutup götürdüklerinde arkasına baktı durup. Ama bakışı Cüneydin gözlerine odaklı değildi, gönlüne de bakmıyordu. Değmişti tabi gönlüne de, ama Zeynep tam aklına, zihnine bakıyordu. Sanki bir bakışta birbirlerini görüyorlarmış gibi, ikisi daha kelimenin ilk harfini söylemeden, tüm cümleyi anlıyorlarmış gibi. Sanki hiç ses etmeden birbirlerine hayallerini anlatmışlar gibi.

O bakış da şunu diyordu: "Onlar bizi Aslan ve Ceylan bellemiş olabilirler, ama unutma ki, biz önce insanız. Çocuğuz. Henüz büyümemiş, fakat çok erken büyüklerin dünyasına gelmiş iki çocuğuz biz."

Daha on beş dakika önce biat etmek için gideceği yere, şimdi göğsüne sığmayan ateşle gidiyor. Kulaklarında da az evvel Zevcesinden duyduğu sözler çınlıyor. Aslan. Ceylan. Su. Orman. Merhamet. Sevgi.
"Bu çatının altında beni anlayan bir er, efendi varsa, o da sensin."
"Benim bu kadar dünyam varsa, bende bu kadar dünyamı değiştirmek istiyorum."
"Biat etme"

Etmeyecek. Cüneyd biat etmeyecek. Gerekirse savaşacak, lakin ona inanan, güvenen bir insan oldukça yanında, o hiçbir zaman pes etmeyecektir.

Büyükler Zeynep ile Cüneydi ayırmadan önce, Cüneyd ona söz verdi. Bakışlarıyla olsa da, söz verdi biat etmeyecek diye, yine görüşeceklerini anlattı derin kara gözleri ile. Ve bu sefer, Cüneyd ona bir zafer ve umut ile gelecekti. Zeynep ise geleceği, dünyayı değiştirmek için yeniden güç ve sabır toplamış olacaktı o ana kadar.

O son bakışına da ikisinin korktuğu şeyleri sığdırdılar bu iki çocuk. Sevgiyi.

Genç adam da şunu fısıldadı karısının arkasından: "Doğrunun ve yanlışın ötesinde bir yer var, seninle orada buluşucağız"

__________________________________

Selamunhellooo, bir hikaye ile geldim karşınıza. Ellerini öptüğüm senaristimiz hikayemizi en iyi, en güzel ve en doğru bir şekilde yazıyor. Hele ki o ince detaylar.. benim hikayem o kadar ince olmasa bile, size en düzel bir şekilde bu hikayeyi yazmaya çalışacağım. Öptüüüüüm💋

Wicked game || CünZeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin