Yol boyunca gördüğüm o çocuk aklımdan hiç çıkmamıştı. Niye bu kadar aklımı kurcalıyordu ki,kimse kim yani tek bir kişiyi bu kadar çok düşünmem tuhafıma gitmişti. Ne oluyordu bana yoksa aşık mı oluyordum? "Yok Canım Daha Neler" etrafımdaki herkes bir anda kafalarını çevirip bana baktılar. Hayır olmaz ben onu içimden söylemedim mi? Aferin kızım Dolunay iyice kafayı yiyorsun bir silkelen kendine gel ya, ellerimi yüzüme yelpaze gibi sallamaya başladım. İneceğim yere son bir durak kaldığı için yavaştan ayaklanıp düğmeye bastım. Otobüs durakta durunca aceleyle otobüsten indim ama önümdeki taşı fark etmediğim için taşa takılıp yere kapaklanmam bir oldu. "Ah, bacağım acıyor yaa aferin kızım bunu da yaptın ya iyice rezil et kendini zaten." kendi kendime söylenirken birinin elini bana uzatması bir olmuştu. Başımı kaldırıp elini uzatan kişiye baktım." ben düştüğünüzü gördüm de o yüzden yardım etmek istedim. İyi misiniz?" kızın elini tutup yavaş bir şekilde ayağa kalktım. Kotum düşmenin etkisiyle yırtılmıştı ve o yırtılan yer çok fazla kanamıştı.
"Teşekkür ederim yardım ettiğiniz için" bu resmiyetimize gülmeden edemedim çünkü kız benle yaşıt görünüyordu.
"Rica ederim ama neye güldüğünüzü anlayamadım"
"Ya şey sen benle yaşıt gözüküyorsun bu resmi konuşmamız biraz tuhafıma gitti" bunu böyle dan diye kızın yüzüne söylemeseydim iyiydi ama söylemiştim artık yapıcak bir şey yok, kızda dediğimi komik bulmuş olucak ki oda gülmeye başladı.
"Ay haklısın ben bir an ne diceğimi bilemedim birde alışkanlık haline geldi. Ben Parla bu arada" bana elini uzatınca bende elimi uzattım. Yere düşünce galiba elimi de sürttüm galiba çünkü canım çok yanıyor.
"Ah galiba elimi fena halde yere sürttüm. Ayağımda hiç iyi durumda değil gibi Allahım bu nasıl gün ya başıma gelmeyen kalmadı." Halime bak yarabbim her tarafım resmen toz içindeydi. Elimle yavaşça üstümdeki tozları temizlemeye başladım. Parla'ya adımı söylemeyi unuttuğumu fark etmiştim.
"Dolunay bende, kusura bakma ya bir an unuttum canımın acısından" dememle koluma girdi ve beni de beraberinde yürütmeye başladı.
"Sorun değil ya gel şuradaki kafeye girelim hem şu yaranı falan temizleriz tuvalette" Parla'nın gösterdiği kafeye baktım. Yakamoz kafe burası Miray ile buluşacağımız yerdi zaten ve görünürlerde yoktu. O yüzden Miray gelmeden şu işi halledebilirdim.
"Olur zaten arkadaşımla orada buluşacaktım o gelmeden üstümü başımı halletsem iyi olur" sadece kafasını sallamakla yetinmişti. Kafeden içeri girdik. Garsonlardan birine sorup tuvaletin yerini öğrendikten sonra hemen tuvalete girdik. Parla hemen eline birkaç peçete alıp onları güzelce ıslattı.
"Kanı temizleyelim son yara bandı yapıştırırız" bu dediğini kafamla onaylayıp elindeki peçeteleri alıp yavaşça kanayan yeri silmeye başladım. Değdirdikçe acıdığı için söyleniyordum bir yandan
"Of harika bir gün cidden bu neyin sınavı ya" oflaya puflaya kanı güzelce temizledim.
"İyi bir gün geçirmiyorsun anlaşılan ama her kötü şey illaki güzelleşir merak etme" dudaklarım yukarı doğru kıvrılmıştı. Haklıydı her kötü şey elbet iyiye bağlanırdı tek yapmam gereken sabretmek. Çantasından çıkardığı yara bandını uzatmasıyla elinden alıp dizime yavaşça yapıştırdım. Onda tanıdık bir şeyler var gibiydi birine benzetmiştim ama kime benzettiğimi çıkaramıyorum. O yüzden bende pek fazla kurcalamadım.
"Her şey için teşekkür ederim ama artık gitsem iyi olucak arkadaşım gelecek o yüzden yanına gitmem gerekiyor dedikten sonra Miraydan mesaj gecikmemişti.