Rahip koltuğunda asasını sabırsızca sıkıp zaten çok ciddi yüzünü daha da asarakbağırmaya başladı. İnsanlar ne kadar tembel, ne işbilmez, tezcanlı yaratıklardı. Yıllarınyüzünde açtığı huzur veren kırışıklılarının her biri ona aynı şeyi öğretmişti. Birkaç dakikasonra Tanrıyla konuşacak olanlar olarak daha çok saygı beklerdi onlardan. Kendisi işiniçıraklıktan beri severek yapmıştı en azından. İlk toplantıya katılma iznini aldığı günühatırladı. Gerçi o günü unutamıyordu ama artık eski hafızası yoktu, bazı detaylarsiliniyordu yavaş yavaş."Nerede kaldı bu aptallar" diye bağırdı sonunda. Dudaklarının etrafındaki kırışıklıklartitredi. Etrafına sertçe şöyle bir göz gezdirerek, "malzemeleri getirmek için üç takımçıkageliyor Ama hiçbiri varamıyor mu? Sanırım görevi bitirmek için acınası savaşçılar,goriller mi desem seçmişsiniz. Belki de yolda birbirlerine dalaştılar.""kafanızı takmayın sayın rahip. drelu topraklarından gelecek malzemeler pek de önemlideğildi." Dedi bir yardımcı sonunda."Tören için ne eksik? Umarım ayinin olmazsa olmazlarından değildir. Belirlenen sürededostlarımızla bağlantıyı kurmalıyız.""can otları ve spiral toprak yüce rahip. Elimizdekilerin bir ayin için daha yeterli olacağınısöylemeye çalıştım ama Burnn sizi bu konuda ümitsizliğe düşmenizi istemekte gibi."Burnn olanları duydu ama duymazlıktan gelerek kilere indi. Ahmak herif kendini şikayetederken bir sorunda kabağın hep kendisine patladığını unutmuş muydu yoksa? Herkesnlinle konuşmak istiyordu ama bunu düzenli ve mutlu yapmak önemsiz miydi?"Çok enerji gerekecek. saflara geçin ve mekanı arındırmaya başlayın. Zaten yeterincegeç kaldık.Büyülü sözleri Burnn yerine sen söyleyeceksin Uflah. Artık sen de doğruokuyabiliyorsun. Bu işte en önemli olan iyi bir telaffuzdur. Sende de olduğunusanıyorum""saygılarımla, minnettarım yüce rahip."Bu onun ilk doğru belli önemli göreviydi ve bunu mahvetmemek için dizlerinin bağıçözülüverdi.Afnim karşısında meşhur rahip şatosuna ve onun tüm heybetine bakarken bir andaolduğu yerde olduğunu unuttuğunu, dikkatinin dağıldığını hissetti. Ne kadar küçükolduğu her saniye aynı şevkle kendisine sakince anlatılıyor gibiydi. O da bu öğretmeninpeşisıra giden dikkatli öğrencisi konumundaydı. Biraz daha yürüdüler ve devasa tahtayapının içine girmişlerdi."açıkçası bizi kutsal salonun içine kadar takip edeceğini sanmıyordum." Dedi Afnim. "Bugerçekten sinir bozucu bir takipçi. Tahta binada sesini daha iyi duyuyorum ki bu yabeyaz ayak ya da yüksek ihtimalle çocuk."Brelu için saygıdeğer bir izci olan Afnim'in sözlerine güvenmekten başka bir ihtimalyoktu. Artık takipçilerini ikinci plana attıklarına göre saçma olabilecek bir endişesinisöylemek için zaman vardı."İçeri girmeden önce hava bu kadar kapalı değildi bir terslik var. Ayin sırasında binadabulunmak uğursuzluk getirir. Bu yüzden acılar içinde ölenler oldu derler. Hadi biz deteslim edecek birilerini bulalım ve sonra defolup gidelim buradan."Brelu ve Afnim sonunda malzemeleri bırakacakları toplantı odasına vardılar. Etrafın halaboş olduğuna epey şaşırmışlardı. Normal zamanlarda burayı hiç boş görmemişlerdi.Sanki eski bina, yerdeki gıcırtılar onlara sırlarını dökmek için yalvarıyordu. Bu yapıda birşey vardı, bir yanlışlık ama ne?"şu bücür İyice sinirlerimi bozmaya başladı. Sanırım artık ona saldıramayız. Onukandan korunan anıta kadar getirerek hata ettik." Dedi Afnim.Brelu kederlerine yanarak iç çekti.Brelu "bücür yüzünden hepimizi öldürecekler. Onunla bir bağlantımız olmadığınakargalar bile güler. bizim niye geldiğimiz belli ama onları yakalarlarsa anlatamayız.""İzimizi kaybettirelim. Nasıl olsa Labirent gibi yer. Sessiz olmaya çalış. Hızla beni takipet.""Tanrım Bunlar Gerçekten sağlam izciler. Sessiz olmaları bir yana her yeri avuçlarının içigibi biliyorlar. sanırım şuradan gitmeliyim."lotar artık peşinde oldukları kişilere değil tamamen iç sesine dayanarak kapılar arasındaseçimler yapıyordu. Bine dev bir labirente dönüşmüş gibiydi.bu yer gitgide karanlıklaşıyor gibi dedi. Hızlıca kararan binada bir odada tüyleriyolunmuş bir kartal ölüsü gördüğüne yemin edebilirdi.Şurada bir ışık var onlara sorabilirim diye bir koridora saptı. Gerçekten de karşılarındabütün odayı aydınlatan bir ışık gördü. Tam içeri girecekken bir şey onu giriştedurdurmuş gibiydi.Yandan kafasını çıkartmış gizlice olanları izliyordu. Yine de ihtiyatlıydı.Odanın ana girişinden değil etrafındaki bir çatlaktan olanları izliyordu. Tok bir ses emirveren bir perdede konuşuyordu odadaki rahiplerle."Ve son parşömen de alınınca,Tamamen sen kazandın maceracıBiz ölümsüz uyuyanlarbaşımızı kaldırdığımızdagökyüzü ve bizim yüzümüz iki parçadır."Işık esrarengiz bir şekilde söndü."Ne dedi o. Önemli gibiydi. Son parşömen de bulununca ha? Acaba ne olacak? ateşinrengi normal gözükmüyor. Burası büyülü bir odaydı. Burası Nlin'inkonuştuğu yer ve ben buna şahit oldum. tören kaçaklarıyım nlin aşkına! Ben lanet birefsaneyim" dedi Lotar. Sevinçle güldü.efsanede bir karakter olmak hoş ama bir an önce buradan çıkmalıyım. Etraf yinekalabalıklaşacak gibi.Biraz yürüdü. Çıkışı bulmuş gibiydi ama ellerinde şıngırdayan keseleri olan iki adamönünü kesti.Brelu dur bakalım çocuğum, dedi. gitmekte çok acelecisin. Önce bir durumumuzukonuşalım."Durumumuzu mu?""Bizi izinsiz takip ettin. Hepimizi öldürtecektin. Söyle ne gördün? Neye şahit oldun?toplantıyı kahinler hariç tek dinleyen sensin yerden bitme. Efsaneye göre zekaylakutsandın. Ve duyduğun şey nesilleri etkileyecek bir bilgi. Ne duydun ki?""ben, ben, sadece bir şiir. Bulmaca veya o tip bir şey. Bulunması gereken parşömenlerhakkındaydı ve sanırım sonuncuyu kendilerine ayıracaklar. başım ağrıyor ve iyi değil.konuşmayı başka bir zamanda yapsak?"Brelu ve Afnim sonunda bilmecenin ne olduğunu ayrıntılarıyla öğrendiler. Yüzlerindehoşnut bir gülümseme varken Afnim kılıcını çıkardı. Çocuk yutkundu."Burada onu öldürmeliyiz. Ben efsane falan tanımam, konuşturduk son parşömenbilmecesini tek bilen biz oluruz ve gelen parayla zengin oluruz? Kim bilir ne işe yarıyor okağıt parçası."Brelu şok olmuş gözlerle yanındaki kılıcını çıkarmış adama baktı. Ne ara dinini bu kadaryitirmişti bu herif böyle? Eliyle kılıca dokunup aşağı eğdi. Çocuğa sevecen bir şekilde"Ben onu öldüremem sen Delirdin mi o çocuk tören kaçağı? Efsaneyi hatırla.""siz drelular belki Efsanelerle büyümüş olabilirsiniz Ama bu salak olanları anlatmayabaşlarsa tek tek hepimizi öldürürler. Mezar taşına okunan bir efsanenin ise kimseyefaydası olmaz.""Sende hiç Merhamet yok mu Şunun haline bak? Yağmurda bir serçe gibi. Bumacerada bize katılsın zaten fazla şey duydu. parşömen yolunda yardımcı olabilirler.Nlin yolu adına o tören kaçağı!"Afnim ikisini de süzerek, birazdan söyleyeceklerine kendi de inanamayarak"ama kaçmaya çalışırsa onu ilk ben öldürürüm. Artık kaderlerimiz bir. Anladın mı?"diyerek kılıcının kınına geri soktu."hayır efendim kaçmaya çalışmayacağım. Ama aileme haber vermeliyim. Annem benimkayboluşumu duyarsa kalbine iner.""şehirde mektup yazarsın. Rahat olun içimde bu işin sonunda herkes mutlu olacakmışgibi bir his var bende "dedi ve atların giremeyeceği bataklık yoldan bu sefer 3 kişi olarakşehrin yolunu tuttular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mabet Taşı
FantasíaKardeşi için canı da dahil her şeyi riske atıp serüvenler yaşayan bir çocuğun hikayesi