Jungkook, gecenin bu saatinde açtığı şarkıyla mutlu mesut kekini çırparken aslında etrafında olup bitenlere karşı tüm ilgisi kapanmış, yalnızca kucağındaki kekinin güzel olup olmadığı düşüncesine ara ara uğramayı seçmiş fakat bu da tam anlamıyla onu gerçeklikte tutmaya yetmemişti. Düşüncelerinin ve algısının tamamen merkezinde olan oğlanla okula başladığından bu yana yaşadıklarını uzun uzun düşünürken ara ara kendisine gülümsediği bile oluyordu. Min Yoongi, en başta yalnızca dikkatini çeken birisi olmasına rağmen şimdi tüm ruhu ve düşünceleriyle ona bağlı hissediyordu. Belki Yoongi onun için aynısını hissetmiyor, daha az yoğunlukta hissediyor ya da yalnızca ilgisinin kaynağının peşinde kalmaya çalışıyordu. Ne olursa olsun Jungkook için bu durumun önemi yoktu. Sevdiği birine karşı hissettiği bu güzel duygular için bile ona binlerce defa teşekkür edebilirdi.
Kremanın tadına baktıktan sonra dolaba kaldırıp soğumasını beklediği keke dönerken omzunda hissettiği ellerle aniden geriye sıçramıştı. Jungkook'un korkmasından korkan annesi de birkaç adım geri çekilerek oğlunu baştan aşağı şöyle bir süzmüştü. "Ne yapıyorsun burada bu saatte?"
Jungkook kekin üzerini örterken hafifçe gülümsedi. "Pasta yapıyordum. Limonlu hem de. Çok güzel oldu, biliyor musun? Tadına bakmak ister misin?" Annesi şaşkın, biraz da anlamaz gözlerle ona bakarken Jungkook başını çevirdi. "Siz de erken gelmişsiniz."
"Erken de sayılmaz. Saatten hiç haberin yok mu? Neredeyse gece yarısı olacak. Sabah okul için nasıl uyanacaksın? Erkenden yatmalıydın." Mutfağı terk etmek üzereyken yorgun gözlerini son kez oğluna çeviren anne, tek kaşını kaldırarak oğlunun gözlerinin en içine bakmıştı. "Ayrıca sen limonlu pasta da sevmezsin, nereden çıktı bir anda?
"Denemek istedim." Jungkook sessizce mırıldandıktan sonra kekini kesmeye ve yumuşaması için süt dökmeye başladı.
"İyi bakalım..." İnanmış gibi görünmese de sonradan gerçeği öğrenebileceğini düşünerek bunları rafa kaldırmayı seçmişti. "Sınavlarına çalışmayı unutma."
"Tamam." Jungkook aniden başını kaldırdı. "Babam nerede?"
"Dedenin yanında. Bu gece gelmeyecek." Jungkook bu türden durumlara alışık olduğundan ses etmemeyi seçerek omuz silkti. "Sen birinden mi hoşlanıyorsun?"
"Ne?" Jungkook şok olmuş gibi annesine döndüğünde annesinin çoktan dolabı açtığını ve içini karıştırmaya başladığını fark etmişti.
"Seni mutfağa sokan bir alfa değilse sorunumuz daha büyük olmalı."
"Arkadaşıma geçmiş olsun pastası yapmamın nesi suç? Sen yokken pastayı nereden bulacaktım, kendim yapıyordum işte." Dolaptan kremayı alıp kekin arasına dökerken Neredeyse üstün bir dürütslükle döktüğü sözcüklerine inanılmasını arzuluyordu Jungkook.
"Geçmiş olsun mu?"
"Evet. Hastaymış, yarın doktora gidecekmiş. Sonra da okula gelecek." Gerisini bilmesine gerek olmadığını düşündüğü annesinin gözlerine bakacakken annesi saçlarını karıştırdı.
"Hangi arkadaşmış bu? Yine ne işler çeviriyorsun, Jungkook? Babanın kulağına giderse ne olacak sence? En azından bana söylemelisin." Sözcükleri sert bir tonda olmasa da söyleyiş tarzından ne kadar sinirlendiği anlaşılıyordu.
"Sınıf arkadaşım." Dedi Jungkook.
"Umarım öyledir, Jungkook. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim. Mutfağımı da temiz bırak."
Sanki giriyorsun da, diye geçirdi içinden Jungkook. Başını aşağı yukarı sallayıp annesini onaylarken annesi de bir bardak su alarak odasına dönmüştü. Jungkook şarkıyı kapattı, hazırladığı pastasını dolaba koyduktan sonra bulaşıklarını yıkadı ve telefonunu alıp odasına geçti. Annesinin bilmesine gerek yoktu, annesi bilmezse babası da bilmezdi. Hem neden pasta yapması bu kadar sorundu ki, anlamıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
My you [YoonKook]
FanfictionBütün bu ışıklar seninle renklenmiş. Bütün bu zamanlar senin sayende kıymetli. with @oizyskaida güzelim