-18- !

27 5 0
                                    

Hava serindi. Güneş tepeden ineli en az iki saat oluyordu. Lanet olası cehennemi andıran fakat gerçek cehennemimden beni uzaklaştıran okulun son dersinin bittiğini belli eden saçma zil sesi kulaklarıma doldu. Gözlerimi diktiğim hocadan gözlerimi çekerek asla tekrar okumadığım ama inatla not aldığım defterin kapağını kapattım. Derin bir iç çekerek eşyalarımı toplamaya koyuldum. Bugünde bitmek üzereydi. Mutluluk duymam için bir sebepti. Eve gidene değin mutluluk duyacak eve vardığımda gördüğüm muamele yüzünden geçici mutluluğum yok olacaktı.

"Yoongi?" Sıra arkadaşım ve neredeyse 3 yıldır beni bırakmayan arkadaşım Sanho Lee. Sandığından daha çok değer verdiğim, arkadaşlığımızı kesmemesi için enayiliğini yapabileceğim biriydi. O bunu bilmesede olurdu. Bakışlarımı ona çevirerek dikkatle gözlerine baktım. Gözlerini kaçırdı hemen.

"Bugün size gelsem olur mu? Bana matematik çalıştır lütfen." Derslerde bana güvenmemesi gerektiğini onlarca kez dile getirsem dahi vazgeçmiyordu. Zeki biri değildim, çalışmadan yapabilmem zordu. Bunu kabul etmek istemiyor gibi bir hali vardı belli ki. Lakin son zamanlarda dersi dinliyordum. Asla derste uyumazdım ama dinlediğimden şüphe duyulabilinirdi.

"Son konuları mı?" Eşyalarımı çantama yerleştirme işlemine yavaş hareketlerle devam ettim. Birkaç kişinin bana ölü gibi hareket ediyor dediğini işitmiştim fakat bu zerre umurumda değildi. Hiçbir şey zerre umurumda değildi işin aslı. Sadece acı içinde ölmek istiyordum.

"Evet. Son işlenen logaritma konusunu asla anlamadım. Sen çok iyi yapıyorsun gibi görünüyordu. Çalıştırır mısın?" Sesindeki yumuşaklık bana feromonlarıyla ne kadar uyumlu olduğunu bizzat gösteriyordu. Mentol kokusu içimi ferahlatıyordu sesi ise beni boğmuyordu. Ondan en çok sevdiğim özelliklerden biri beni koşulsuz şartsız kabul edebilecek olmasıydı. Elbette itiraz ediyordu lakin işin sonunda bana sırtını asla dönmüyordu. Ona minnettardım.

"Çalıştırırım ama bugün olmaz. Teneffüste çalıştırayım zaten kolay bir konu." Bir şey demesine izin vermeden çantamı sırtıma aldım. Ayaklanarak kalkmasını ima ettiğimde aceleyle ayaklandı. Sıradan çıkıp neredeyse boşalan sınıfa göz attım. Arka sıralardan oturan Omeganın yanına ilerlerken ellerim iki yanda serbest bir biçimde sallanıyordu. Ölü gibi hareket ediyor olabilirdim ama duruşum sertti. Elbette bazı bakımlardan bakıldığında.

"Gidelim mi?" Tam olarak sırasının yanında durmuş ona bakınıyordum. Eşyalarını özenle düzeltiyor ve yerleştiriyordu. İşini bırakarak bana döndü. Yüzünde yorgun bir gülümseme vardı. Ona gülümsedim. Sahteydi. En doğalından görünen fakat sahte bir gülüştü. Gülümsemesi büyüdü. Onada rol yapmak istemezdim ama birilerinin acı içinde kıvrandığımı bilmesini istemek, en son isteğim bile olmazdı.

"Öğretmenler odasına da uğramamız gerekiyor... yani en azından benim uğramam" Gözlerini kaçırıp tekrar eşyalarına döndüğünde anlamaz gözlerle izledim onu, okul sonunda öğretmenlerin onu dinleyeceğini mi sanıyordu? "Teslim etmem gereken belgeler var... ortadaki masaya bırakıp çıkarım hemen, isterseniz sizi tutmayayım..." çantasını kapattı ve üst üste duran ysklaşık 4-5 dosyayı elleri arasına aldı.

"Bizi derken? Kimden bahsediyorsun anlayamadım?" Onunla konuşurken beynim işlevini yitiriyor gibi oluyordu. Söylediği her bir sözcüğü anlamak zamanımı alıyordu. Anlamalandırmakta epey zorluk çektiklerimi de dile getiriyordum. Ellerindeki dosyayı almak için uzandım. Yüzüne bakmıyordum gözlerimin hedefi dosyalardı. Yavaşça ellerime aldım ve ona bakınmaya devam ettim.

"Sizi yani..." etrafa bakındı, gözleri tek tek sıralarda gezerken hafif hafif kısıldı. "Seni... seni demek istedim. Hem dosyalarımı kendim taşırım, uğraşmana gerek yok." Ayaklanıp benim tam zıttım, aceleci bir tavırla beni süzüyordu.

My you [YoonKook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin