1. Bölüm: Bir Prensesin Tanıtımı

42 4 5
                                    

"Ne yapacağız Elizabeth? Beni duyuyorsun değil mi?"

"Tabii ki duyuyorum. Üstelik ne yapmamız gerektiğini biliyorsun. Tüm sorumluluğu üstlenmekten başka ne yapabilirim ki?"

************

"Neden en önemli olayı baştan anlatıyorsun?!?"

"Çünkü bu tarz şeyler okuyucunun merakını..."

"Merakmış! Bunun tıpkı sonunu bildiğin bir filmi sinemada izlemekten farkı yok. Ayrıca ellerini kırmadığıma dua et. El yazımın korkunçluğunu kimsenin görmesini istemiyorum."

"El yazın muhteşem olsa bile anılarını senin yazmana izin veremem. Bunu yaparsam sürekli kendini övdüğün, yapay bir şey ortaya çıkar. Acele et de kendini tanıt sıkıcı prenses."

"Sinir bozucu yazarımız ne derse o olur. Umarım bu konuşmamızı not almıyorsundur."

"Not almak?" dedim gülerek. "Güldürme beni." dedim ve gülmeye devam ettim. İçimden bir his başımın belada olduğunu söylüyordu.

"Elizabeth. Neden başlamıyorsun? Başlasana?!?

"Tamam, tamam. Bana biraz zaman ver." diye karşılık verdi. Ondan habersiz bu konuşmayı yazarken sözü ona bırakıyorum.

Öhm... Herkese merhaba. Bu size biraz şaşırtıcı gelmiş olabilir. Sonuçta bir kitaptaki ana kahramanın size seslenmesi alışık olmadığınız bir şey olmalı. Aslında bu epey normal bir şey, en azından duvara karşı konuşuyormuş gibi hissetmiyorum. Benim ismim Elizabeth. Ben bir prensesim. Bir prenses olarak tabii ki çok güzelim. Saçlarım sanki altın rengindeki buğday tarlaları gibidir. Gözlerime baktığınız tek şey yakutun sıcak kırmızısıdır. Ayrıca bir kuğunun zarifliğine, bir aslanın asaletine sahibim.

Ben doğduğumda ülkemde bir ay boyunca şenlikler ve kutlamalar yapılmış. Bu bir ayın sonunda annemin ölümü ülkemi derinden etkiledi. Babamın aklına annem geldiğinde mutlaka gözlerinden bir yaş süzülürdü. Annemi ne kadar sevdiği belli oluyordu. Belki de bu yüzden sorun çıkarmaya bayılırdım. Şu anda dadımı buraya getirsek ve hakkımda ne düşündüğünü sorsak, yumuşak bir ses tonuyla "Prenses Elizabeth tıpkı yaramazlık peşindeki erkek çocukları gibidir." diyeceğine eminim. Böylece konuyu en sevdiğim şeylerden birine getirebilirim.

Ağaçlara tırmanmak!!!

Genel olarak bir şeylerin tepesine çıkmayı severim. Birilerine tepeden bakmanın size verdiği özgüveni hafife almayın. Peki neden mi ağaçlar? Sadece o zamanlar küçük bir çocuk olan Elizabeth'i çeken bir mıknatıstı ağaçlar. Bir prensesin böyle şeylerden hoşlanması eminim ki size garip gelmiştir. Hatta ben bile bu yanımdan büyük bir utanç duyuyordum fakat "Zirveye çıkmak istiyorum." diyen birini yolundan döndürme konusunda pek başarılı olamazsınız. Dadım zamanla bu çabama saygı duydu ve başımı bir yerlere çarpmamam için yanımda olurdu. Çünkü konu ağaçtan inmeye geldiğinde, bu konuda aynı azmi göstermiyordum.

Ama!

Bir prenses olduğumun farkındayım. Bir prenses olarak tüm günümü normal çocuklar gibi geçiremem. Elbette o zamanlarda bir çocuk olarak doyasıya eğlenmek istiyordum. Büyüdükçe bu isteklerim azaldı ve bir prensesin yapabileceği şeyleri sevmeye başladım. Mesela piyano çalmaya bayılırım. Notaların denizinde yüzmenin tarifsiz hissiyatıyla birlikte kendimi şarkı söylerken bulurum. Sesimin güzelliğini duyamamanız çok yazık.

Kesinlikle berbat bir sesi var. Bu yüzden şarkı söylemeye başlayan prenses Elizabeth'e rastlarsanız hemen kaçın.

Ayrıca bir prenses olarak benim için dans etmek, su içmek kadar sıradandır. Tangoyu sonradan öğrenmiş olabilirim ama bir balo dansçısı olarak yanımdaki kişinin ne kadar iyi dans ettiğinin bir önemi yoktur. Bir prensesin zarafeti üzerinize bulaştığı anda onun kadar yetenekli olursunuz ve onu asla unutamazsınız.

Gizli Prensesin MaceralarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin