Akıl Erdiremeyen Şeytan

41 5 26
                                    

Bölümleri uzun yazamıyorum kusura bakmayın lütfen. Çoğunlukla meşgul olduğumdan boş zamanlarımdan çalarak yazıyorum bu bölümleri zaten.
Bol bol yorum yapın lütfen ilk kitabım da olsa okunmasını istiyorum.
Yazım yanlışlarını da belirtirseniz sevinirimm. A0 bile olmayan Türkçemle yazıyorum bu kitabı. Yazım yanlışlarını belirtirseniz düzeltirimm.
İyi okumalar. ♡


Eve sonunda gelebilmiştim. Saat 5 gibi bir şeydi. Saati bile net görememiştim. 7.30'a kadar iki buçuk saat uyuyacaktım. Gün içinde en fazla 5 saat uyurdum, 2 buçuk saat normaldi benim için.

Kurduğum alarm ötüyordu. Alarm sesi en sevmediğim seslerden birisiydi. Kahvaltıya inmek zorundaydım. Kalktım ve banyodaki işlerimi hallettikten sonra çıkmıştım odamdan.

Herkes yeni yeni geliyordu. Tam zamanında gelmiştim sanırım. Önemli bir şey varmış gibi davranıyordu Kutay. Herkes oturmuştu sonunda.

Kahvaltıya başlamışken Kutay, "25 yaşını çoktan geçtiniz. Ergenliğiniz de biteli baya oldu. Bu yüzden beş gün sonra evleneceksiniz. Tanıdıklarınıza davetiye kartından verebilirsiniz. Bu beş gün içinde çok güzel hazırlanmalısınız. Düğünde bir sorun istemiyorum. Eğer bir sorun olursa ikiniz sorumlu tutulacaksınız."

Demek intikamıma tam beş gün vardı. Hazırlıklarım sadece intikam için olacaktı. Bazıları için en güzel gün cehennemleri olacaktı.

Kahvaltı bittiğinde dışarı çıkmak için izin aldım. Bahanem hazırlıklar olmuştu. Ama neye hazırlık olduğunu söylememiştim.

En keskin bıçak türlerinin olduğu birkaç dükkana girmiştim ve işkence aleti de bakmıştım. Seçenek sınırlıydı. Sokakta yürürken birisi karşıma çıktı.

"Seni kurtaracağım, arınacaksın." dedi. Gülmemek için zor tutuyordum kendimi. Delinin teki gelmiş bana arınmaktan bahsediyordu. Kötü ruhlu biri arınamazdı. Gülmeye başlamıştım bile. Gülmeme engel olmaya çalışırken,

"Ne saçmalıyorsun?" dedim.

"Alev'i tanıyor musun?" bunu derken gayet ciddiydi. Şaka değildi. Arınmak ve kurtarmak derken şaka yapmıyordu. Alev'i halkımız cehennemin kapılarını açan şeytan olarak bilirdi.

Başta her ne kadar inanmasam da bu aralar inanıyordum sanırım. Eğer şeytan soyu diye bir şey varsa Alev'in soyundan gelmiş olabilirdim.

"Alev, şu sözde cehennemin kapılarını açan kişi değil mi?" dedim dalga geçer gibi.

"Onun gibi bir şey. Ama ondan önemlisi sen onun kızısın Afra. En güçlü şeytansın belki de. Onunla evlenmemelisin. Aksi takdirde senin güçlerinden bir kısmını alacak. Ve yavaş yavaş tükeneceksin."

İnanmalı mıydım tüm bunlara? Kafama hiçbiri yatmamıştı. Ama düşününce mantıksız da gelmiyordu.

"Her şeyi başından anlat. Hiçbir şey anlamadım."

"2000 yılında, tam milenyuma yeni girerken sen kaçırılmışsın. Ve kaçıran kişi de annenin eski eşiymiş. Yani Kutay. Kaçırma amacı Barlas'ın güçlü olmasıydı Afra. Tek istediği güç ve yönetim. Çoğu ülkeyi, belki de dünyayı yönetmek istiyor ve hepsini senin sayende gerçekleştirebilir."

Annemi de babamı da hiçbir zaman öğrenememiştim. Aslına bakarsanız çok doğru geliyordu. Benim günahkar ruhum şeytandan başkasına ait olamazmış gibi hissediyordum.

"Tamam, her şeye kabul ama sen kimsin? Ve tüm bunları nereden biliyorsun?"

"Adım Araf. Eskiden Alev'in yardımcısı gibi bir şeydim. Ama artık değilim ve son görevim de bunu sana haber verip seni bu durumdan kurtarmak. Rüyalarımda sürekli birini kurtarmaya çalıştığımı görüyordum fakat anlamıyordum. Artık anlamaya başladım. Parçalar birleşince o kişinin sen olduğunu ve bedeninin günahlarla baş edemediğini anladım. Bunlar çok derin konular. Rüya meselesine girmeyelim. Sadece evlenmemelisin. Ayrıca o evde de kalmaman gerek. Senden faydalanıyorlar."

Arafta Kalan ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin