Kararan Beyaz Toprak

39 11 2
                                    

Kitaba başlamadan önce oylarsanız sevinirimm ve yorum yapmayı da unutmayın, iyi okumalar. :) ♡

"Afra!" dedi fısıltı gibi çıkan boğuk sesiyle. "Afra! Toprak beyazlaşacak, arınacaksın. Bunun tek yolu sahip olmaksa duyguya, en acısından hissedeceksin. Şeytanlığına bir daha hayran kalacaksın ama geri dönüşü olmayacak, arınmış olacaksın. Şeytanlığından nefret edeceksin ama geri dönüşü olmayacak, arınmış olacaksın." beyaz bir toprak üzerinde yürürken, hisseder gibi duyuyordum.

Acı bedenimi sarmıştı, bıçak saplanıyormuş gibiydi. Hareket edemiyordum. Fısıltılar bir döngüdeymiş gibi hissediyordum. Beyaz toprağın benim bastığım yerleri kararıyordu.

Toprak beni tanıyordu. Şeytan toprağı renksizliğe mahkum ediyordu. Tıpkı insanları renksizliğe, ruhsuzluğe mahkum ettiği gibi.

Koşar adımlarla yürümeye başladım. Ve gittikçe hızlandım. Yere düştüm ve kalkmaya çalıştım. Kalkamadım. Daha önce hiç hissetmediğim kadar acı hissediyordum.

Toprağa tutunup kalkmaya çalıştım. Kalkamadım. Acı tüm bedenimi sarmıştı. Birisi bana elini uzattı. Tutamadım. Ellerim ve bileklerim kırılıyormuşcasına acıyordu.

Ellerim kesildi ve oluk oluk kanlar aktı. Uzatılan eli tutamadım. Ne kadar tutmaya çalışsam da yetişemedim. O tuttu elimi.

Kalkarken tüm kemiklerim kırılıyormuş gibi hissettim. Bedenim beni geriye doğru itiyordu. Bedenim daha fazla kanamak istiyordu. Bedenim bu kötü halini seviyordu.

Karşımdaki kişide beni çekip kurtarmak istiyor gibiydi. Yüzünü anımsayamıyordum. O beni çekerken bedenim o tarafa gitmek istemiyordu.

Kollarım ve bacaklarım da kesilmeye başladı. Sonra da boynum kesildi. Elimi boynuma doğru götürürken neredeyse hiç acı hissetmemiştim. Bedenim sadece beni kabul ediyordu. Günah şeytanı istiyordu.

"Afra, artık toprağı kirletme." dedi yine o boğuk ses. Olduğum taraftaki toprak artık simsiyahtı.

Terden, ve kasılmaktan mahvolmuş şekilde uyandım. Bu rüyanın kesinlike bir anlamı vardı. Ama henüz anlayamıyordum. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Terden dolayı iğrenç koktuğumu hissediyordum bu yüzden duşa girdim.

Birazcık da olsa rahatlamıştım ama aklım hala rüyadaydı. Toprağın bile ne anlama geldiğini çözememiştim. Ben düşüncelerimle boğuşurken kapının çaldığını duydum.

"Gir." dedim ve kapıyı çalan kişinin hizmetçilerden biri olduğunu anladım.

"Kahvaltı hazır, inebilirsiniz efendim."

"Tamam." diye cevap verdim. Hizmetçi çıktıktan bir iki dakika sonra ben de çıkmıştım. Masaya oturduğumda masada Kutay ve karısı Talya vardı.

Talya şato benzeri büyük evde sözü geçmeyen birisiydi. Barlas'la arasında sevgi bağı yoktu. Sanırım Kutay onunla sadece çocuk için evlenmişti. Çok da umrumda değildi açıkçası. Ne halleri varsa görsünler diye düşünüyordum.

Barlas da gelmişti sonunda ve kahvaltıya başlamıştık. Birisi bile geç kalırsa daima beklerdik. Aptal kurallardan birisiydi bu.

Kutay oğluna, "Neden geç kaldın Barlas?" diye sordu. Barlas da,

"Geç kalkmışım anca yetişebildim. Çok beklettiysem özür dilerim." dedi. Sandığımın aksine Kutay bu konuyu devam ettirmedi ve kahvaltımıza devam ettik. Konuşmaları çok sıkıcıydı. Onlardan ölümüne nefret ediyordum zaten bir de intikama kadar katlanmak beni sıkıyordu.

Kahvaltı sonunda bitmişti. 15 yıldır düşündüğüm intikam bu sabah yine aklımdaydı. Ne zaman alacaktım bu intikamı hiçbir fikrim yoktu.

Gece olana kadar birçok cehennemle ilgili resimler çizip atmıştım. Sabah dışarı çıkamadığım için geceyi bekleyip gizlice dışarı çıkıyordum.

Arafta Kalan ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin