9. Bölüm - Kamp

2 3 0
                                    

Beklenen o bölüm geldi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beklenen o bölüm geldi. Hazırsak başlıyoruz.

Tam bir hafta 2 gündür akademiye gitmiyordum. Herşeyi o kadar unutmuş hissediyordum ki... Kullandığım iksirler beni kendine getirtmişti neyseki Bir daha böyle bir şeyin kimsenin başına gelmemesini diliyor ama özellikle benime başıma gelmemesini dilyordum.

Falezle birlikte hazırlanırken falez her zaman bir eşyasını kaybettiği gibi bu sefer de önlüğünü kaybetmişti. Onu bulmaya çalışıyordu bu seferde. En son yastık kılıfindan çıkan önlük ikimizide şaşırtmıştı açıkçası bugün kahvaltı öğünümüzü yiyip öyle çıktık evden çünkü yeterince erken kalkmıştık bugün ve yeterince zamanımız vardı. Akademiye geldiğimizde hilaç falezin sırasında oturuyor dalmış, parmaklarını oynatıyordu. sanki birinden hesap sorucakmış gibi bizi görünce aniden ne soyleceği varsa söylemeye başladı.

"Oooooo bakıyorum da ormanda bulunan 2 günlük kız arkadaşlarımızı satın alıyordu ya da arkadaşı ha yok kız kardeşi kendini satıyordu.

Sınıftan gülüşmeler çoğaldı henüz hocamız gelmemişti. Falez sinirlenerek

"Düzgün konuş, edepsiz" dedi

Hilaç güldü. Şeytan edasıyla

"Edepsiz olursam nolur, bu yeterince edepsizlik değil mi"dedi bu gıcık tavrı gerçekten bana sinir krizi geçirtiyordu.

"İnan senle uğraşamıcam hilaç kendi bildiğin yolu çiz. Deyip yanına oturdu bende sadece seyirci oluyordum. Bu olanlara daha sonra bende arka sırama geçip oturdum. Yine konuştu hilaç denen gıcık kız

"İki günlük ezikler de arka kirli sıraya layıkdır zaten. Dedi hilaç

Asla kabul etmesem de bu son söylediği söz çok ağır kalbimi kırmıştı. Sınıf yüksek sesli güçlü bir kahkaha attı bu sefer bende sesimi çıkarmayarak oturmaya devam ettim. Ama falez hala beni korumaya devam ediyordu ve konuşmaları buraya kadar geliyordu.

"Onu bu şekilde zorbalayamazsın o bunu haketmiyor çünkü yaşadığı dünya ona çok fazla ve o buraya gönderildi. O burayı hak ediyor bizim ona sahip çıkmamız lazım. Eğer kim seni dolduruşa getirdiyse derhal vazgeçmelisin."

Falezin bu sözleri içimi o kadar ısıttı ki anlatamam gerçekten bir kez daha ne kadar iyi kalpli olduğunu anladım. Canım falez... Ama hilaçın verdiği cevap beni daha da sinir ettti.

"İyi de bize ne bundan biz napabiliriz. Sen yardım kuruluşu musun? Ona sahip çıkacaksın. Aşağılayıcı tavırla

Falezin Asıklaşan suratı benimde gözlerimden yaş gelmeme sebep olmuştu falezin cevabı ise sadece "yazık" oldu
Gerçekten de çok yazık...

Bir insan hiçbir yerde mi mutlu olmaz be adam. Girdiği her dünyanın içine mi sıçar böyle. Neyseki hocamız gelmişti bu belki şu hilaçın daha fazla böyle usulsüzce konuşmasına engel olabilirdi.
Her zaman ki derslerin bir sonraki bölümünü işleyip öyle bitiriyorduk ama dersler gerçekten çok eğlenceli geçiyordu. Hiç bitmek istemeyeceğimiz tarzda.

Eve döndüğümüzde kamp çantamızı hazırlamaya başlamıştık. Falez sanki kampa değil de baloya gelir gibi hazırlanıyordu ve sanki 40 gün orda kalacakmış gibi tüm eşyalarını almaya çalışıyordu. Bende birkaç birşey alıp çantamı hazırlamıştım işte




***



Sonunda o beklenen kamp günü gelmişti. Hemen hazırlanıp akademinin yoluna koyulmuştuk. Çünkü bugün akademi saatinden erken orda olmamız gerekiyordu. Akademiye geldiğimizde çoklu at arabaları akademinin önünde bekliyordu. Herkes geldiğinde sırayla binme komutu verdiler talebelere ve binmeye başladık. Hocalar ve müdür önde gidiyor bizde arkalarında yer alıyorduk. Kamp ormanına geldiğimizde herkes toplanıp gruplar sayılmaya başladı. Falez ve hilaç aynı gruptan olmuştu. Bende sadece beni her teneffüs izleyen o çocukla aynı gruptaydım.

"Selam"dedi bana gülümser tavrını hiç bozmadan

"Sen hep böyle güler misin? Nesin sen gülen çocuk falan mısın neden her dakika gülümsersin." Dedim gıcık almış ve bezmiş tavırla

"Çünkü ben gülümserim" öylece bakıştıktan sonra ban

"İsmin ne diye sordu"

"Sanane" dedim nefretle

"Benim ismim biyol" dedi ve kendimi tutamadan güldüm.

"Biyol mu hangi yol acaba" ve yeniden güldüm.

"Komik misin sen şimdi"dedi bana alıngan tavırla.

"Evet"diyebildim sadece.

Konuşma faslımız bittiğinde hocalarımız kamp çadırlarını, eşyalarını ve yiyeceklerini dağıtmaya başladı. Erkekler kampı kurdu biz kızlar da yiyecekleri inceledik esyalara baktık.kamp kurulduğunda onları içeri aldık ve yerleştirdik. Bu 3 gün süren kampta yarışmalar da düzenlenecekmiş hem de ödüllü ödül de sanırım özel at binici kursu vereceklerdi. Yanlış hatırlamıyorsam. Yarışma alanı da düzenlenmişti. Bu bir parkur yarışıydı. 3 gün boyunca tabi farklı oyunlar oynanacaktı ama ilk gün oyunu parkurdu.

Falez ve başka bir kız yarışınca tezahüratlar yükselmeye başlıyordu. Benim sıram geldiğinde ben ve hilaç eşleşmiştik. Bana karşı dönerek "başarılar ezik" diye hırçın bir tavırla
"Sen kendini ne zannediyorsun ya"dedim. "Tamam en ezik olmayan sensin bir kapa şu çeneni ya lak, lak lak lak hiç kapanmıyor. Dediğimde bana kaşını kaldırıp gülümsedi."Ooooo ezik ağzında iyi laf yapıyormuş, iyi olan kazansın bakalım. Başarılar dedi. Bende "başarılar"deyip yarışa başladık. Az bir şey farkla hilaçi yenmiştim. Ve bu onun sinirlerini bozmuştu aslında benim için hiçbir şeydi. Ne sevinmiştim ne üzülmüştüm. Pek umursamıyordum açıkçası

parkur yarışı bittiğinde diğer grup kazanmıştı ve akşam olmuştu. Kamplarımızda yemeklerimizi yiyip uyuduk ama ben bir süre uyuduktan sonra uyandım. Dilim damağım kurumuştu. Suya ihtiyacım vardı ama su kalmamıştı yarıştan dolayı herkes suları içip bitirmişti. Kalkıp görevliden fazla su var mı diye su istiyecektim ki biyol denen çocukta uyandı

"Yanında su var mı? Diye sordum. O ise uykulu gözlerle bana

"hayır" dedi.

"Tamam"dedim "ben gidip su bulurum bir yerden sen uyumaya devam et" dedim.

"Olur mu hiç öyle şey ben hemen bulurum sana sen bekle burada"dedi

kahraman edasıyla aslında o kadar da kötü biri olmadığını fark ettim. Baksana bu uykulu haliyle gidip bana su buluyorsa demek ki kalbinde bir tutam iyilik var. Ve hızlıca geldi aslında sakin bir ses tonuyla teşekkür edip, kendisine mahcup oldum. Suyu içerken farklı bir tad geliyordu arkadan uykuluyumdur deyip geçiştirdim. Ama bir süre sonra sarhoş olup sex arzusu hissettim. Gerçekten bana noluyordu böyle yanımdan duran ve hala uyanık olan o ıslak dudaklı biyolu gördüm. Dudakları o kadar parlaktı ki yiyesim geliyordu. Kendimi tutamayıp birden onun dudaklarının üstüne yapıştım. Öyle tatlıydı ki sanki bal bahçesine düşmüştüm. Ben ona o bana karşılık veriyordu. Üstündeki hırkayı da çıkarıp sıcak teninin altına girdim canlı şömine gibiydi hayatımda yaşadığım en güzel anlardan biriydi benim için tekrar o duyguyu hissetmek için bile dünyaya gelinir.

Nasıl bir bölümdü ama...ilk etkileşimleri aldık bakalım sonraki bölümlerde bizi neler bekliyor olacak. Oy vermeyi unutmayın hoşçakalın.




💘💘💘

Parıltı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin