17 yaşındaki Emily Mathis'in düzensiz ve sevgisiz ailesi 14 yaşında başlayan olaylarla birden bire her şey gibi ailesi de birbirine girmiştir. 15 yaşında fazla üzüntüden depresyon hastalığına yakalanan Emily'nin başına daha neler gelecektir?
Şimdi s...
Alarmın sesi yüzünden bir anda yataktan düşmüştüm, güne harika başlamıştım cidden!
Ayağa kalkıp alarmı sinirle kapattığımda bir anda gözüm aynaya kaymıştı, göz altlarım simsiyahtı saçlarım ise biraz bakımsız gözüküyordu. 5 gündür hiç bir şey yapasım yoktu o yüzden kendime bakımda yapamamıştım doğru düzgün. Hemen kendimi duşa attım ve ılık suyla güzelce bir duş aldım, hemen okul kıyafetlerimi hazırlayıp yatağıma bıraktım ama bu sefer diğer okul eteğimi giyecektim, bu eteğin rengi kırmızıydı. Kısa kollu okul üstümü de giyecektim, hava soğuk olmasına rağmen beni sıcak basıyordu. Hemen aşağıya inip annemin yanağına bir öpücük kondurdum ve önüme bakarak hızlıca kahvaltımı yaptım. Tam çatalı masaya bıraktığımda beni sürekli bir şey yapmaya zorlayan ses çatalı elime almamı ve bırakmamı emretti. Annemin farketmesinden korkarak çatalı elime aldım ve masaya tekrar geri bıraktım, ve aynı ses bu şeyi tekrarlamamı emrediyordu ve eğer yapmazsam ailemin öleceğini söylüyordu. Çatalı bir kez daha elime alıp masaya bırakacakken çayları dolduran annem bana dik dik baktı.
"Jasmine ne yapıyorsun?"
Ve çayları hızlıca doldurup cümlesine artık bu durumdan bıkmışçasına devam etti. Yerimde huzursuzca kıpırdandım.
"Bir psikologa gitmeye ihtiyacın var mı? Senin için endişeleniyorum, bu anlam veremediğim hareketleri sürekli yapıyorsun."
"Imm şey, belki gitsem iyi olabilir."
Elimi kaygıyla koyacak bir yer arıyordum, kolumu bacağımın arasına sıkıştırdım. Annem daha fazla üstelemeyerek kahvaltısına yönelmişti. Hızlıca birkaç bir şey daha ağzıma atıp odama çıktım.
Grace
Bugün yeni üniversitemdeki ilk günümdü, güzelce hazırlanıp okuluma doğru yola çıktım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Metroda giderken hemen tenha bir köşeye çekilip kulaklığımı çıkarttım. Yavaş ve anlamlı bir şarkı açıp düşüncelere daldım.
Bu derin düşüncelerden çıkma vaktim gelmişti çünkü son durağa gelmiştik. Herkesin çıkmasını bekleyip en son ben inmiştim. Daha vaktim olduğu için yavaş yavaş yürüyerek okula gitmeyi tercih ettim.
İlk gün olduğu için koridorlar kalabalıktı ve herkes kaynaşmış görünüyordu, sınıfa girdiğimde herkes birbiriyle konuşup gülüşüyordu. Orta sıradan en arka sıraya geçtim ve çantamı bırakıp arkama yaslandım. Etraftaki öğrencilerin ne konuştuklarına biraz kulak misafiri olduktan sonra kapıdan içeriye birinin girdiğini fark ettim. Sadece gözlerimiz 1 saniye buluşmuştu, ve hemen sıra aramaya koyulmuştu. Normal biri işte diye geçirdim içimden, artık sıkıntıdan patlamaya başlamıştım. Bir anda yanıma birinin oturduğunu hissetmiştim. (Şarkı adı: Katy Perry - I kissed a girl küçük bir öneri bu sahne için :) )
Sinirlenmiştim, o kadar sıra vardı gelipte benim yanıma mı oturmuştu? Bari karşıma otursaydı ben tek oturmak istiyordum belki. Bir anlık sinirle kıza dönerek konuşmaya başladım.
"Kalk sıramdan, başka sıraya otur hadi."
Bu dediğimden sonra hemen kızı yüzü inanmazcasına bana baktı.
"Nedenmiş o? Sıra tabulu malın mı?"
Tahammülsüzce gözlerimi devirdim ve cevapladım.
"Evet tabulu malım, hadi kalk."
Dediğimi umursamadan çantasını sıraya koydu ve sıraya yattı. Daha fazla uğraşmak istemediğimden ayağa kalktım ve okulun çıkışına doğru ilerledim. Boş bir banka oturup azıcık temiz hava aldım, sonra kafamı kaldırıp mavi gökyüzüne baktım. İçime derin bir nefes çektim bu sırada vücuduma giren temiz havadan ciğerlerim acıdı.
Jimin
Gene okula gitmek için hazırlandım ve siyah kapüşonumu kafama takıp dışarıya çıktım. Dışarıda yağmur çiliyordu hiç takmadan hızlı hızlı yürümeye başladım. Emily en son 4 gün önce konuşmuştum, hala herhangi bir mesaj bile atmamıştı. Sözde atacaktı ama benimle konuşmak istemiyor gibi davranıyordu. Hemen metroya bindim ve hızlıca telefonumu cebimden çıkardım. Ekran kilidini açtım ve Emily'e bir mesaj attım.
"Emily?"
"4 gün önce konuştuk, hala herhangi bir mesaj atmadın oysa ki söz vermiştin."
Emily 💕 çevrimiçi
Yazdığım an çevrimiçi olmuştu, kalp atışım hızlanmıştı. Ve evet mesajımı okumuştu, bir süre mesajlarımı okumasını bekledim.
Emily 💕 yazıyor...
"Özür dilerim Jimin bu aralar kafam biraz dağınık."
Bir süre ekrana baktım başka bir şey yazacak mı diye ama başka bir şey yazmadığını gördüğümde yutkundum.
"Sorun değil iyisin değil mi?"
"Pek değil."
"Şimdi okula gidiyorum teneffüste seni aramamı ister misin?"
"Bu sana iyi gelecek."
Emily 💕 yazıyor...
"Olabilir ararsan sevinirim."
Telefonumu kapattım ve önüme döndüm.
Üniversiteye geldiğimde hızlıca üniversite binasına girdim. Sosyoloji sınıfına sakince bir giriş yaptım, cam kenarında 3.üncü sırada oturmayı tercih etmiştim. Koyu lacivert çantamı sıramın yanına yerleştirdim. Ve cebimdeki telefonumu tekrardan çıkardım. Sosyal medyaya girip biraz video izledim. Ve beğendiğim bir videoyu Emily'e gönderdim anlamlı bir sözdü.
Son derse de girdiğimde artık okul sonunda bitivermişti. Hızlıca herkesten önce merdivenlerden indim ve hızlı adımlarla yürüdüm. Bu sırada telefonuma bir mesaj geldi, telefonu açıp baktım mesaj Emily'dendi.
"Bugün için sana minnettarım ❤️"
"En iyi dostum..."
"İyiki varsın." yazıp gönderdim ve telefonumu cebime koydum. Metro istasyonunun merdivenlerinden birine oturup derste çizdiğim çizimi çantamdan çıkardım. Emily'nin portresini çizmiştim, resime tekrar bir göz gezdirdiğimde yanıma birinin oturduğunu hissettim. Gözlerimi tam oraya çevirmeden göz ucuyla baktım, sınıfta gördüğüm gözlüklü sarı saçları olan kız oturmuştu. Kızı tanımadığım için umursamadan yerimde kıpırdanıp çizimimi yapmaya devam ettim.
"Ne çiziyorsun?" sesi kısık çıkmıştı, Umursamaz bir sesle "Pff kes sesini." dedim. Ve metro istasyonuna doğru yürüdüm.