2

13 3 9
                                    

Uğur'un bizi mutfakta yakalayıp, ikimizi de yanlış bir şey yapıyormuşuz gibi hissettirmesinin üzerinden tam bir gün geçmişti ve Ömer'in davet ettiği doğum gününe hazırlanıyordum. Dresscode'un zarif olup fazla abartılı olmadığını söylediği için mezuniyet balosundan sonra bir daha giymediğim kırmızı saten elbisemi giyecektim.

Ömer'den geldiğini düşündüğüm mesajın sesiyle telefonu elime aldım. Lakin mesaj Uğur'dandı.
"Gerçekten bizi dava eden herifle mi görüşeceksin Kardelen?"

Ofladım. Uğur, değer verip saydığım sayılı insanlardan biriydi ancak ben bu nasihatlere gelemeyecek kadar masalsı bir havaya kapılmış hissediyordum. İşin başka, özel hayatın başka olduğunu söylediğim yumuşak tonlu bir mesaj gönderip makyajımı yapmaya başladım.

Önceki hayatımda dilenci tekmelemişim de cezasını çekiyormuşum gibi yüzümü asla güldürmeyen aşk hayatımın artık canlanmasını istiyordum ve bu konuda kendimi bir gram bile suçlamayacaktım. Gaye'nin gayet de önleyebileceği bir hatanın sorumluluğunu ben almayacaktım.

"Ne bileyim, bu sen değilmişsin gibi geliyor. Dün çok stresli görünüyordun ve işinin önemini aşk hayatından daha yüksekte görmüştüm. Seni sıktıysam üzgünüm." Son mesajıyla ekrana kitlenmiştim. Kardelen Yavuz'un tek derdi geçinmek olduğu için bu mesajı çok da haksız bulmuyordum ama midemi kasıp kavuran duyguya da engel olamıyordum. Uğur'a da müsait bir zamanda bununla ilgili duygularımı paylaşacaktım. Beni anlayacağına emindim.

Dün akşam adresimi isteyen Ömer'in çoktan evimin önüne geldiğini çaldığı kornayla anlamıştım. Pencereden onu izlerken adeta dalmıştım, büyüleyici gözüküyordu. Giydiği sıradan takım elbiseyi parlatan süt beyaz tenini izledim önce. Arabadan inmişti ve muhtemelen ileride torunlarıma anlatacağım o hareketi yaptı. Arabasına yaslanıp kollarını birbirine bağladığında bayılacağımı sanıp duvara tutundum. Dizi filmlerin klişelerine de hep erirdim ve hiçbir zaman o kurgusal karakterlere taş çıkartan bir adamla randevuya çıkmayı hayal etmemiştim.

Gözü pencereme çıktığında da utanmazca dikilmeye ve onu izlemeye devam ediyordum. Yaslandığı yerden diklenip gözlerime bakıyordu. Kalbim deli gibi atmaya başlayınca gülümseyip yüzümü işaret ettim. Artık rujumu sürüp aşağı inmeliydim.

Koluma yapışık olduğu hakkında alay konusu olan gold kol saatimi de taktıktan sonra aşağı indim. Hayatımın aşkı olduğunu düşündüğüm adam ise apartmanın önüne gelmişti ve şimdi aşırı yakın duruyorduk. Nabzımın drama kraliçeliğine şahit olmaması için "Çok şık olmuşsun." deyip arabasına ilerledim. Arkamdan attığı yan gülüşü tahmin edebiliyordum. Bir kez daha erimemek üzre kendimi tutmaya çalışıyordum ve o bunu asla başaramayacağımı söyler gibi önüme geçerek kapımı açtı.

"Gecenin en güzel kadını olmuşsun." deyiverdi, kolayca. Ağzından bu kelimeler hiç zorla çıkmıyor gibiydi ve bu kaşlarımı havalandırmama sebep olmuştu. "Daha diğer misafirleri görmedik ama." Bir elimi açık olan kapının üzerine koyup gülümsedim. Onun da eli burada durmaya devam ediyordu.

Değmeleri için can attığım ama bu yaşandığı anda kendimi yere atacağım ellerimizin ne kadar yakın olduğunu düşünmemiş gibi davranmak istiyordum. Ancak bu elektriğin farkında olanın tek ben olmadığını söylemek istermiş gibi gülümsüyordu. "Görsem de bir şeyin değişmeyeceğini biliyorum." dedi.

İlk buluşmada birbirinin kollarına atlayan ilk çift olmayacaktık ama ben yine de bunun olmasını istemiyordum. Her şeyin daha yavaş olması beni daha da tatmin ediyordu ve bunun hakkında yalan söylemeyecektim.

Yolu yarıladığımızı haber verdikten sonra gözlerini yoldan çekip bileğimdeki kol saatini işaret etti. "Sana çok yakışıyor."

Çenem çıkasıya kadar gülümseme isteğinin neden bu denli yoğun olduğu hakkında daha sonra düşünecektim. Şimdilik sadece teşekkür edip onu daha yakından tanımak için bir şeyler düşünmeye başladım.

GecikmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin