4

13 3 9
                                    

Yüzünü görmeyi reddettiğim Pelin Dağdelen'in fotoğraflarına bakıyordum. Eğer kayıp bir ikizin var ve bu Pelin deselerdi, hiç kuşkusuz buna inanırdım.

İsminin Karya olduğunu öğrendiğim kız çocuğuysa biraz ağladıktan sonra uyuyakalmıştı. O, Ömer'in odasında uyurken Ömer, bana Pelin'in kim olduğunu daha detaylı anlatmıştı.

Annesiz babasız olan bu çocukları büyüten bir vakıf, onları devlete hizmet eden birer ajan yapmak için yetiştiriyormuş ve Ömer'le Pelin burada yetiştirilmiş. En iyi yetiştirilmiş iki gözde devlet adamı oldukları için Ufukoğlu Dosyasına atanmışlar. Birbirlerini de burada tanımışlar.

"Selma'nın yeğeni var, ismi Serkan. Pelin'in ona yaklaşması planımızın bir parçasıydı ancak Pelin'in bu oyunun sonunda Karya'yı doğurması planlanmamıştı." Dirseğini dizine yerleştirmişti ve başını ovalıyordu. Neler yaşandığını öğrendikçe hayatı hakkında neden bilgi toplayamadığımı anlamaya başlıyordum. Arkasında koca bir devlet vardı ve korunuyordu. Tabii ki hiçbir şey öğrenemeyecektim. Ömer, hayal edemeyeceğim bir konumdaydı.

Ona karşı bir gram değişmeyen duygularımın daha da yoğunlaşıyor olmasına da karşı koyamıyordum. Dizinin üzerinde duran diğer elini tuttuğumda elimi sıkmıştı. Yalnız ve hiçbir yere ait hissetmediğini o söylemese de görebiliyordum. Bu da sevdiklerime şifa olma isteğini tetikliyordu.

Söyleyeceği şeyden önce derin bir iç çekip, elimi daha da kavradı. "Pelin'in kaybolduğunu söylemiştim ya Kardelen, Pelin öldürüldü."

Bugün kaçıncı şokumu yaşıyorum saymamıştım, hepsi ard arda geliyordu ve bu kaçma dürtümü yoklamak dışında bir işe yaramıyordu.

Yüzüne sorgular bir korkuyla baktığımda, o da endişelenmiş olacak ki koltukta biraz daha yanıma kaydı. "Üsttekiler bunu bilmiyor. Kaçtığını düşünüyorlar fakat takım liderimiz onları oyalamakta kararlı. Üsttekilerin bir diğer şüphesi de..."

Sustu. Kafamın içini delip geçecek o kelimeleri söylemesi için güç toplaması gerekiyordu. "...sensin Kardelen. Pelin'in, Serkan'dan ayrılmamak için Yılpan Holding'de, muhasebeci olarak çalıştığını düşünüyorlar. Pelin'i sen sanıyorlar."

Korkudan altına edecek gibi duran Çetin'i izliyordum. Ufukoğlu Ajans'ın hâlâ geri çekmediği dava için bankadaydık. Ömer'in Yılpanlara yaklaşma şeklini şimdi daha iyi anlıyordum. Önce bizi köşeye sıkıştıracak, sonra da patronumuzun kaçırdığı paralara ihtiyacımız olana kadar bizi zorlayacaktı.

Buradaydık çünkü başarmıştı.

Tabii son anda Çetin'e gelen telefondan, büyük bir yatırım planından gelen bir buçuk milyon fon haberini almasaydık. Kendimi bu işten sıyırmak için kara kara düşünmeme gerek kalmamıştı çünkü hayat, bana daha farklı yaklaşmaya başlamıştı. Bu başıma gelen son iyi şeydi sanırım.

Tazminat davası kapandıktan sonra Ömer'i daha stresli görüyordum. Ne zaman buluşsak, belli etmemeye çalışıyordu fakat anlıyordum.

"Keşke seni daha fazla görebilsem," dedi, ben onu hüzünle izlerken.

Aramızdaki şeyi somutlaştıracak bir yakınlık yaşamamıştık ama birbirimizden deli gibi hoşlandığımız açıktı. Beni ne zaman görmek istese bana zarar vereceğinden endişelenip buluşmayı daha güvenli bir yerde seçiyordu. Şirketimin kutu deposu ona neden güvenli geliyordu bilmiyorum ama bana sıcak geldiği aşikardı.

GecikmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin