Her şeyden habersiz olduğum bir sabaha daha uyanmıştım. Hazırlıklara eziyet ettiklerinden her gün dersimiz vardı hatta haftada iki günümüz altı saat ders alarak geçiyordu. Benim en sevdiğim günler salı ile perşembe idi. Sebebini anlıyorsunuzdur. Ne var ise bütünüyle hepsini sonsuz karanlığa gömüp hazırlandım. Zihnimde ki on binlerce soruyu susturdum. Dilimin ucuna gelen her şeyi geri yuttum. Dilimi düğümledim ve gözlerimi yumdum. Gömleğimi iliklerken kumaşına bir kere daha hayran kaldım. Saten. Yüzümü beğenmiyordum. Hep saklanması gereken bir yerim gibiydi. Gözlerim sanki her gerçeği dile getiriyordu. Yorgunluğu. Yüzümü kapatmak için bitirdiğim onca fondöten ve kapatıcıların bir dili olsaydı keşke. Takılarımı kapıp hızlıca yemekhaneye indim yelizle beraber. Eskilerden açıp dururdu hep Yeliz takmıyordum artık eskisi kadar ilgimi çekmiyordu hiçbir şey. Onun dışında. Günlerden Perşembe idi erkene alınan bir dersimiz vardi bu yüzden onu görebilmek için biraz daha beklemem gerekiyordu. Reading* dersi bittikten sonra öğle arasına girmiştik. Ben , Yeliz ve Furkan kantine indik her zaman ki gibi. Ödev vermişti herkes şimdi yaparken ben iki gün önce tamamlamıştım. Biraz oyalandıktan sonra o beklediğim an gelip çatmıştı. Hevesle beklerken şimdi de gerilmiştim. Anksiyeteye sahip bir bireydim bazen bayılma ramağına kadar bile gittiği oluyordu. En korktuğum şey bayılmaktı ama daha önce hiç bayılmamıştım düşüncesi bile çok korkunç. Amfi dörtte idik. Sessizce Güzey hocayı bekliyordum. Her zaman ki gibi on dakika geç girdi. Aşırı enerjikti ve yerinde duramıyordu. Bizim için hep en iyisini yapmak için çabalar , didinir , dururdu. Ondan nefret eden bir öğrencisi dahi olamazdı. Herkes ona bir güneş timsali , gözlerini kamaştıracak biçimde bakıyordu . Gözleri parlıyordu.
Dersini işlemeye başladı. Ödev kontrol zamanı yazdığımız essayleri ona gösterirdik o da bize yanlışlarımızı gösterirdi. Evet , en sevdiğim zaman dilimi. Yanına gittiğimde zaman dururdu. Yazdığım paragrafı götürmek için kalktım , göz gezdirdi ve hemen gözlerini çekti. Paragrafı gösterdim ve bir kaç soru sordum. Anlatırken gözlerimin içine bakıyordu. Gözleri benimkinin aksine büyük ve derindi. Gözleri gözlerimi bulduğunda söylediği şeylere odaklananmazdım sadece gözlerini incelerdim. Seviyordum onları. Şefkatli bakıyorlardı. Aynı bir babanın gözleri gibi derler. Bilemedim. Nasıl bilebilirdim ki. Kontrol bittikten sonra teşekkür ederim dedi. Yerime döndüm. Mutlu son. Kontroller sonrası klâsik yaptığımız etkinlere geçti, yanımdaydı. Ne yazdığımı izliyordu. Nasıl çevirdiğimi merak ediyordu. Dersler hep böyle geçerdi , gözlerimin içine bakarken ne düşünüyor diye hep merak ederdim. Ben onunkilerine bakarken ne düşünmüyordum ki... Aniden duraksadı. Tepemdeydi yine. Birden ağzından şu kelimeler döküldü;
- İris benim odama gel ders bitiminde.
- Tamam hocam.Hemen ders bitiminde sınıf temsilcisinin yanına gidip Güzey hocanın oda numarasını sordum. İ-403 te olduğunu öğrendim ve bir üst kata çıktım. Normalde tüm hazırlık öğretim görevlilerinin odası bizim katta idi lakin Güzey hocanınkinin bir üst katta olmasi beni açıkça şaşırttı. Kapısının önündeydim. İ-403. Daha girmeden başıma ağrılar girdi, başım buz gibi oldu. İris kendine gel. İçeriye girdiğimde ilk gözüme ilişen duvarin kenarındaki masa , arkasında ki bölmeli büyük dolap oldu. Yanında da çekmeceli ayrı bir masa vardı. Duvarda ki masada oturuyordu. Gözlerini bilgisayarından ayırdı , geç İris şuraya otur, dedi. Heralde konuşmak istedi diye düşündüm fakat ayağa kalktı ve masama bir kağıt ile bir kalem bıraktı .Sorgularcasına ona baktım.
- Perşembe günleri yanıma gelmeni istiyorum İris. Yazdığın essayleri beğeniyorum. Grammar hatan neredeyse çok az . Zaten yaza yaza gelişebilirsin. Sınıftaki diğer öğrencilerime göre bariz kelimelerde sınırlı kalmıyorsun artık bir şeyleri aştığını düşünüyorum zaten iki ay sonra biticek dönem bir daha ders almaycaksın ne yazık ki. Bu iki ayda ne kadar geliştirebilirsen o kadar iyi senin için. Her perşembe sana bir konu vericem ve sende bu konu hakkında yazıcaksan sonra da beraber yanlışlarına bakıcaz. Oldu mu?
- Benim için bir problem teşkil etmiyor hocam. Bu benim için daha iyi olur teşekkür ederim
- Başla o zaman bakalım süren yirmi dakika.Bende hemen yazmaya başladım bir an yapamayacağım sandım fakat kuru stresten başka bir şey değildi. Boş kağıdı hemen doldurdum ve Güzey hocaya teslim ettim. Birden yanına sandalye çekti otur işareti yaptı elleriyle. Usulca yanına oturdum. Çok sessiz , her şey durmuştu. Sadece ufak bir saadet. Yanlışım yoktu ufak bir grammar konusu anlattı. Çıktım odasından kalbimde göğsümden çıktı.
Derslerim bittiğinde ise doğrudan yurda gittim. Hemen kendimi yatağa attım ve düşündüm. Sakal ona çok yakışıyor. Ufak bir sırıtma ile duvara baktım o kadar dalmışım ki oda arkadaşım Esra'nın bana seslendiğini bile duymamıştım. Ben böyleydim işte.
Biraz müzik dinledim. Güzey hocanın Scorpions ' u sevdiğini biliyordum hemen 'still loving you' şarkısını açtım. Huzuru ciğerlerime çektim. Kulaklarıma adeta ziyafet çektiriyordum. Acaba o da Lana Del Rey seviyor mudur? Her neyse diyip aklımdan tüm düşünceleri geçiştirdim. Kendimi uykunun kollarına bıraktım. Rahat bir serinliği iliklerime kadar hissettim. Rüyalarıma girmesini diledim.Aradan dört gün geçti. Benim için bir ölüm evet. Onu özlemiştim göreceğim için de çok heyecanlıydım lakin o mesajı alana kadar. Sınıf temsilcimiz Güzey hocadan aldığı mesajı sınıf grubuna iletmiş. Güzey hocanın dersi iptal olmuş.
Bu büyük bir yıkılıştı okula gelme hevesim kaçmıştı bu yüzden fakülteye gitmedim. En azından alışveriş için şehir merkezine gideyim diye düşündüm yanıma da Yeliz'i taktım. Ufak gıda ihtiyaçlarımı karşıladım küpemin tekini kaybettiğimden dolayı yeni bir gümüş küpe aldım. Bana hiç gold takılar yakışmazdı hep gümüş alırdım. Arkadaşımla bir tatlıcıya uğradım. Fakat neye uğradığımı şaşırdım. O oradaydı ve karşısında bir kadın vardı. Bir kadın. Gülüyorlardı. Yeliz benden önce girmişti masayı da onlara yakın bir yeri seçmişti resmen. Karşı karşıyaydık. İşte o uzun zamandan beridir elime sürmediğim sigarayı yakmıştım ağzıma götürürken . Bana baktı. Sonra süzdü ve yüzü düştü. Öğrencisiydim sonuçta kimse öğrencisinin böyle kendini zehirlendiğini görmek istemezdi ama o an içimden geldi. Kadını iyice süzdüm platin sarı saçlı kumral kısa boylu bir kadındı. Güzeldi. Bakımlı, güzel giyimli , şen şakrak bir kadındı. Ama tam olarak onun nesi olduğunu kavrayamamıştım. Yeliz'le ben kalktığımda onlarda kalktı ve Güzey hocaya kadının sarıldığını gördüm üzülmüştüm ta ki , abicim kendine çok iyi bak annem bir hafta sonra bize gelicek seni de çok özlemiş bize uğrarsın hasret giderirsiniz artık, dediğini duyunca içim rahatladı.Ne sanmıştın ki İris. Kardeşiymiş. En garibi de birbirlerine çok benziyorlar nasıl farkedemedim onu diye düşündüm içimden. Çıktık tatlıcıdan Güzey hocanın da arabasına bindiğini gördüm ve hızlıca oradan uzaklaştı. Şimdi bu hoca niye dersi iptal etti ki diye düşünmeye başlamıştım ki birden banane ki bundan dedim. Bu soruyu aklıma takmamaya çalıştım ve o muhteşem yurduma döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My English Instructor
RomanceBu kitabı yazan yazar umudunu yitirmemek için yazıyor , yazarken yaşıyor. Yaşayamadıklarını parmaklarıyla olmayan gerçeklikte yaşatmak istiyor. Bu gaye ile ortaya çıkmış bu kitap belki sizin gerçekte yaşamak istediklerinizi anlatıyordur. Mutlu bir s...