Why are you flirting with me?

50 8 17
                                    

Bu hayatta bazı durumlarda sevdiğiniz insanın mutlu olmasını istemenize rağmen onu mutsuz etmek zorunda kalabiliyorsunuz. Yapacağım şeyin Yoongi'yi üzeceği bilincinde olsam dahi kandırılmasına göz yumamazdım. Evet, belki üzülecekti ama bir şeytanla birlikte olmayacaktı. Yarım saattir Taehyung'un bana attığı linke bakarken beynimde tam olarak bunlar dönüyordu. Bir yanım onun mutsuz olmasından çekiniyorken diğer yanım mutsuz olsa bile kandırılmamış olacağını savunuyordu. İçimdeki çelişkiler yüzünden birkaç gündür Minji'ye gönderememiştim her şeyi çözecek olan linki. Gün geçtikçe yapmadığım için daha çok pişmanlık çektiğimden, bugün ne olursa olsun yapmalıydım. Bu yüzden derin bir nefes eşliğinde kopyaladığım linki Minji'nin numarasına gönderdim.

Jimin: Şu elbisenin güzelliğine baksana! Eminim sana çok yakışır.

Şeytan kılıklı: Imm, Jiminie sanırım yanlış bir link attın. Baktım faat sayfada bir şey çıkmıyor.

    Jimin: Ah! Benim hatam, hemen doğru olanı atıyorum.

Attığı mesaj sayesinde linki açtığını anlarken sevinç dansı yapıyordum. Ona gerçekten güzel bir elbisenin linkini gönderdiğim zaman teşekkür ederek kesinlikle alacağını belirtmişti. Şeytan, alırsın tabi! Gelen mesaj sesiyle telefonumu tekrar elime aldım.

Taehyungie: Balık ağa takıldı!

Jimin: Gerçekten başardığımıza inanamıyorum! Sen mükemmel birisin Taehyung!

Taehyungie: Abartma yahu! Hem daha bir şey yapmadım. Bakalım küçük şeytan neler karıştırıyor.

Taehyung'a cevap vereceğim esnada Jungkook'un araması yüzünden ertelemek zorunda kalmıştım. Şehre geri dönmek adına yola çıktıklarını ve akşama evimize gelmiş olacağını söylediğinde sevinçten çığlık atmak üzereydim. Günlerdir o yanımda değildi ve yaptığım şeyleri danışacağım, akıl alacağım başka kimse yoktu. Jin ve Taehyung bana yardım ediyor olsa bile Jungkook benim için apayrı bir yerdeydi. Çocukluğumdan beri yanyana olmamızdan olsa gerek, birbirimize verdiğimiz uyarılara ciddiyetle uyardık.

Telefonu kapatmadan önce son günlerde yaşadıklarımı ona anlattığımda, Minji'yi en başından beri sevmediğini ve bu durumun onu şaşırtmadığını söyledi. Eve geldiğinde detaylı bir şekilde konuşacağımızı da söyleyerek kapattı telefonu. Taehyung ile olan mesajlarıma girip Jungkook'un beni aramasından dolayı cevap veremediğimi ve özür dilediğimi içeren bir mesaj attıktan sonra telefonumu kapatıp ayaklandım. Yerimde duramıyordum. O mesajlardan neler çıkacağını ve benim bunu Yoongi'ye nasıl söylemem gerektiğini düşünüyordum.

Kaç saat boyunca evde bir o yana bir bu yana adımladım bilmiyorum ama elindeki minik bavuluyla beni izleyen Jungkook'u gördüğümde kendime gelebilmiştim. İrkildiğimde kafasını iki yana salladı.

"Yine saatlerdir düşünüyorsun değil mi?" Onu onaylamama ihtiyacı bile yoktu. Beni benden dahi iyi tanıyordu en yakınım. Kollarını açtığında yanına ulaşıp sıkıca sarıldım ona. Jungkook hayatımda olmasa ne yapardım, bilmiyorum. Onun olmadığı birkaç günde bile geldiğim hale bakarsak muhtemelen böyle bir durumda çok düşünmekten ya da aşktan geberip giderdim.

"Hadi, bize birer tane bira aç ben de üstümü değiştirip geleyim." Onaylayıp mutfağa doğru yürüdüğüm sırada odasına girmişti. Dolaptan iki tane bira çıkartıp kapaklarını açtıktan sonra elime aldığım biralarla birlikte küçük oturma odamıza döndüm. İkinci el aldığımız siyah ikili ve tekli koltuklar, çalışıp ilk maaşımızla aldığımız televizyon ve televizyon ünitesi, son olarak ise Jin'in hediye ettiği orta sehpa ile oturma odamız tam kapasitede doluydu. Elimdeki biraları orta sehpahaya bırakıp televizyonun karşısındaki ikili koltuğa yerleştim. Onun yokluğunda açık gri duvarlar üstüme üstüme gelmiş, bir hayli bunaltmıştı beni. Çok geçmeden Jungkook, giydiği şort ve oversize tişörtüyle gelip yanıma oturmuştu.

Yellow / Yoonmin - Kısa Süreliğine AskıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin