Oh, is today my birthday?

45 8 12
                                    

Sarhoş olmuş gibi hissediyordum. Gözlerimi güne açtığım andan itibaren kelebekler etrafımda uçuşuyor, yeni açan çiçekler kokularıyla ciğerimi süslüyordu sanki. Mesajları tekrar tekrar okumama rağmen dünyanın en güzel rüyasını görüyormuş gibi davranıyordum. Hala gerçek olabilme ihtimali yokmuş gibiydi. Yoongi gerçekten bana mı aşıktı yani? Ben nasıl bir aptaldım bunun farkına varamamıştım? Hoş, o da benim ona aşık olduğumu fark edememişti. Ben ona deli divane oluyorken, içten içe acı çekerken, o da benim yaşadıklarımı yaşamıştı. Bu hayallerimin çok ötesinde olan bir şeydi. Bana aşık olacaksa bile sonradan beni fark edip öyle aşık olacağını düşünmüştüm. Peki şimdi ne yapmalıydım? O bana açılana kadar beklemem mi gerekiyordu? Zaten çok fazla zaman kaybetmiştik, nasıl sabredecektim ki? Beynimde onlarca tilki kuyuklarını birbirlerine değdirmeden dolanıyordu. Dışarıdan bir deli gibi görünüyor olmalıydım, zira sürekli gülümsüyor ya da kendimi tutamayıp kıkırdıyordum.

"Jimin!" Dalgınlıkla kafamı kaldırıp bana korkan gözlerle bakan Jungkook'a çevirdim kıvrılan gözlerimi.

"Tanrı aşkına! Beni korkutuyorsun. Bağırana kadar sana seslendiğimi duymadın bile. Neyse, gidip üstünü değiştir hadi." Sorgulamadan oturduğum koltuktan kalkıp odama girdim. Zaten sorgulayabilecek akla sahip olduğum da söylenemezdi.

Basit beyaz bir tişörtün altına açık renkli kot pantolonumu giyerek aynanın karşısına geçtim dağınık saçlarımı elimle tararken bir yandan da şarkılar mırıldanıyordum. Nereye gideceğimiz hakkınde en ufak bir fikrim olmamasına rağmen basit bir şekilde giyinmeyi tercih etmiştim. Basit kombinler her yere uyum sağlayabilirdi, değil mi?

Parfümümü bol bol sıktıktan hemen sonra Jungkook ile birlikte evden çıktım. Yol boyunca artık saçlarımı ve stilimi değiştirmem gerektiği konusunda uzun bir nutuk çekmiş, her ne kadar itiraz etsem de beni kuaföre sokmuştu. Uzadığı için dipleri gelen saçlarımın siyaha boyanmasını ve kısaltılmamasını söylediğinde kocaman açtığım gözlerle ona bakıyordum. Elbette beni bir gram dahi umursamadı. Her ne kadar pembe saçlarımdan vazgeçmek istemesem bile saçlarımın çok yıprandığını ve dinlenmenin iyi geleceğini söyleyen kuaförümle yapılacak işlemleri kabul ettim.

Aradan saatler geçtikten sonra pembe saçlarım siyaha boyanmış, Jungkook tarafından yeni kıyafetler almak zorunda bırakılmıştım. Aldığımız şeylerin asla benim tarzım olmayışı ise gerçekten bıkkınlık sebebiydi. Jungkook artık sevimli oğlan yanımı bir kenara atmamı ve seksi bir oğlan olmam gerektiğini söyleyerek bana kombinler hazırlamıştı. Almazsam bana yardım etmeyeceğini söylediği için mecburen almıştım seçtiği kombinleri.

Eve döndüğümüzde ellerimiz poşet doluydu ve ikimiz de gerçek anlamda yorulmuştuk. Jungkook internetten sipariş verirken bense yeni aldığımız kıyafetlerin etiketlerini söküp çamaşır makinesine yerleştiriyordum. Aradan gizlice aldığım birkaç parça renkli kıyafetin dışında hepsi koyu renkli olduğundan renkli olanlar hariç hepsini yıkamaya atmıştım. Makine çalışmaya başladığında oturma odasına geçip boş olan ikili koltuğa attım kendimi.

Yemeklerimizi yedikten hemen sonra Jungkook beni odama sokmuş, kendi dolabından getirdiği  kıyafetleri giymemi söylemişti. Gerçekten bugün bu kadar aceleci olmasını bir türlü anlayamıyordum. Nereye gideceğimizi sorduğumda bir arkadaşının parti verdiğini söylemişti.

"Jiminie, giyindin mi?" Giydiğim kıyafetlerin üstümde nasıl durduğuna aynadan bakarken hazırlanmış bir şekilde odama girdiğinde üstümü gösterdim.

"Neden kendi kıyafetlerimi giymiyorum?" Mızmızlanarak söylenmiş ve yatağıma oturmuştum.

"Çünkü artık pink boy değilsin~" Yaptığı şirinlik eşliğinde söylediği şeyle gözlerimi devirdim. Makyaj malzemelerimi ortamıza koyup benim gibi yatağa oturduğunda sıraki şeyi bildiğimden sesimi çıkartmadan ona döndüm yüzümü. Makyajımı ve saçımı yapmayı bitirdiğinde aynaya dönüp kendime bakma şerefine nail olabilmiştim.

Yellow / Yoonmin - Kısa Süreliğine AskıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin