Ateşin Ta Kendisi - Bölüm 33

13 4 0
                                    

*Ormanda arkasına bakmadan koşuyordu, beyaz elbisesi kanlar içerisindeydi. Mira dalların üstünden atladı, ağaçların altından geçti, ve sonunda koştuğu yol bir yere çıkmıştı. Malikaneye çıkmıştı ama malikane alevler içerisinde yanıyordu, bu bir yangındı, ve söndürmeye kimsenin gücü yetmeyecekti. Mira endişe dolu gözlerle malikaneye doğru yürümeye başladı. Her adımında alevler biraz daha artıp şiddetlendi. Mira malikanenin kapısına geldiğinde alevler iki yana açıldı,  kraliçelerine geçmesi için yol açmışlar gibiydi. Onlar için sanki Ateşin ta kendisi gelmişti. Mira malikanenin içinde biraz daha ilerleyince karşısında tahtta oturan yaşlı bir kadın gördü. Alevler ikisinin etrafına bir çember oluşturdular. Kadın emin adımlarla oturduğu tahtından kalkıp Mira'ya yaklaştı.*

Kadın: Seni bekliyordum hoş geldin.

Mira: Kimsin sen ? Ben neredeyim ?

Kadın: Günü geldiğinde hükümdar tahtında oturup düşünür. Gerçekten istediği yerde miydi ? Tahtın yakıcı ateşinde yanmak yerine ateşin ta kendisi olmayı tercih eden her hükümdar. Günün sonunda hem yakan hem yanan olabilir. Vakti geldiğinde tahtından düşeceğini hisseden hükümdarlar ise, düşmanına zafer kazandırmamak için kendi sonunun mimarı olur.

Mira: Ne sonu anlamıyorum ?

Kadın: Zamanı geldiğinde bir karar vereceksin ve dönüşmekten en çok korktuğun kişiye dönüştüğünü göreceksin.

*Mira, çemberin daraldığını fark etmeye başladı. Panikle etrafına bakınıyordu. Kadın ise sakince tahtına oturdu.*

Mira: Bir şey yapmayacak mısın ? Yardım et lütfen.

Kadın: Korkma, burada gerçek ateş sensin. Artık uyanma vakti Mira ama zamanı geldiğinde seni almak için geleceğim. Ölümün kendisi ölünce birinize soy birinize kirli bir zafer kalacak ve işte o zaman ben yeniden geleceğim.

Mira: Ne ?

*Mira, yattığı yatağından hızlıca sıçradı ve ter içinde uyandı. Eliyle boğazını tutarak zar zor nefes almaya çalışıyordu sabahlığını giyip terasına çıktı. Her gece kabuslar görüyordu ve artık bu durumdan çok rahatsız olmaya başlamıştı. Mira, güneşin doğuşunu izlemek için terasında oturdu ve düşünceli gözlerle etrafa bakınıyordu. Artık bir şeyden çok emindi, bu soy ismi taşımak bir lütuf değil, bir lanetti. Yeni düzenin kraliçesi olmuştu ama kraliçeliği sadece iki sene sürmüştü. Bir planı vardı, bu sefer herkesin kaderini değiştirecek ve bu hikayenin finalini yazacak bir plan.*

Melis: Günaydın hayatım.

Riddle: Dün gece telefonumu mu karıştırdın ?

Melis: Hayır.

Riddle: Bir şeyi merak ediyorsan bana sor, böyle saçmalıklara gerek yok.

Melis: Çok mesafelisin. Ben sana bütün sevgimi verirken sen bana sevginin zerresini vermiyorsun.

Riddle: Mesafeyi severim.

Melis: Ben senin mesafe koymanı gerektirecek biri değilim. Ben senin nikahlı karınım.

*Melis ve Riddle odalarında hazırlanırken aralarında soğuk rüzgarlar esiyordu. Aptal sarışın olan Melis'in gözü açılmaya başlamıştı.*

Riddle: Her istediğin oluyor, ne istersen alıyorum benden daha fazla bir şey isteme.

Melis: Ben senden sadece sevgini istiyorum. Onu da bize çok görme.

*Riddle, odadan çıkmak üzereyken arkasını döndü ve tek kaşını havaya kaldırıp sordu.*

Riddle: Biz ?

Melis: Ben hamileyim.

Riddle: Ne ? Nasıl ?

Güç Ve SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin