5. bölüm( Lal Hasan)

91 11 23
                                    

SUNAAAA!" Diye bağıran Selim'i işitin Selma bir anda elinden tepsiyi mutfak dezgesine bırakıp içinden
' işte şimdi bundan da kurtulda göreyim seni' derken surat ifadesi tehlikeli boyuttaydi. Suna hemen sesin geldiği yere Selim abisinin yanına bahçeye doğru koştu. Selim abisinin tam karşısında durdu. İlk defa Selim abisini böyle gormustu. O kadar sinirliydi ki gözlerinden ateş fışkırıyordu adete . Abisinin bu halinden korkan Suna mide ağrısını bile o an unuttu. Abisi elinde bir kağıt ve dehşet verici şekilde o kahve harelerini zifiri karanlıklarla ortmustu . Suna'ya bir anda yaklaşıp kolunu tutup sarstı . Suna neye uğradığını anlamadan göz yaşlarını akıttı. Selim göz yaşlarını gördükçe kağıtta yazan şeylerin doğru olma ihtimalin olduğunu zannedip dahada hiddetleniyordu. Bir anda tukururcesine ve Suna'ya saldirrcasina :

" Bu kağıtta yazanlar DOĞRU MU?" Derken doğru olmamasını umarak. Suna neye uğradığını anlamadan :

" Nnee kadgidi ... Bbben anlamadım ağabey ne diyorsun ?"

Selim dahada sinirlenerek kağıdı bir anda avucuna fırlatircasina bıraktı. Kağıdı titrer vaziyette okumaya başladı ve o an o bir kaç gramlık kağıt avucumda beton kadar ağır olmuştu. Beyninden vurulmuştu. Neye uğradığını anlamayan Suna bir anda hıçkırıklar eşliğinde:

" Aaagabeyim vvvallahi bbbillahi bu kagittaki kişiyle bir alakam yok . Ağabey ben yapmadım böyle bir şey yapmadım ne olur inan bana " derken Orhan bir anda neler olduğunu anlamaya çalışarak kağıdı Suna'nın elinden alıp bir çırpıda okudu ve olduğu yerde buz kesti. Ve fısıldar gibi

" Nnnasil .yookk olmaz hayır yapmaz benim bacım" derken kendi sesini kedisi bile duyamiyordu. Mehmet olayın saskinligiyla kağıdı alıp sesli okudu:
Kağıtta:
" Suna ben yapamıyorum evet sana evlenicez dedim ama yok olmaz ben baba olmaya hazır değilim. O çocuğu aldır ve benle gecirdigin tüm anıları unut ben unuttum sende unut elveda"
Mektup biterken Mehmet bir anda dondu kaldı dışı buz kesmiş ama yüreği kör aleviydi.

Ve Suna'nin ağzindan :

O dehşet verici akşamdan tam iki gün evet yani tam da 48 saat geçmişti. Mehmet ağabeyim de o kimden geldiği belli olmayan mektubu sesli bir şekilde okuduğunda herkes olayı anlamış ve tabi doğal olarak buz kesmişti. Kim neden böyle bir şey yapsindi ki ,yani neden ,ben ne bu mektubu yazan kişiyi tanırım ne de mektupta yazdığı gibi hamile falan değilim . Evet bana hamile olduğum iftirasını biri bu mektupta yazmış ve bizim golgeligin altına bırakmıştı. Ağabeylerim golgeligin altında çay beklerken Selim ağabeyim masanın ustundeki mektubu almış ve bir çırpıda okumuştu. Ve ardından beni cagirmisti. O öyle bir cagiristi ki beni ölüme çağıran azrailin sesi gibiydi. Neticede O geceden sonraki tüm günleri saatleri hatta dakikaları bile yaşayan bir ölü gibi gecireceğimi bilmezdim .O geceyi bana hiçbir şey unutturamaz hiç kimse o dehşet verici anı aklımdan silemez. Aklımda kara zifiri ve ucu bucağı görünmeyen bir kara delik gibi kaldı. Agabeyim bana tukururcesine kağıtta yazanlarin doğru olup olmadığını söylemişti. Ben bunun doğru olmadığını söylesem de ,bana inanmamisti. Bana öyle bir bakışı vardı ki...
Yani öyle bir bakışı vardı ki beni öldürmek istiyor ama yapamıyor. Benden iğreniyor ama kiyamiyor. Benden o özlemini duyduğum baba şefkatini esirgiyor ve hunharca suçlayıcı ve kağıtta yazanları çoktan doğru kabul etmiş gözlerle bakıyordu. Ben bunun aksini de söylesem bana inanmaz bakışlar atıyordu. Bir an attığı o mızrak gibi keskin bakışların benim şah damarimi kestiğini ve çokça kan kaybedip yavaş yavaş öldüğumu düşünduruyordu. Ben kendimi acikalmaya koyulurken o benim kolumdan sertçe kavrayip soluna doğru sürükleyip içeri atmıştı. Yere kapaklandigimda ruhumun acisindan dizlerim acisini hissetmiyordum . Gözlerimden hunharca firar eden yaşlarımı silerek ayaklandigimda Selim agabeyimi tutan Orhan ve Mehmet agabeyimi gördüm . Gördüklerim beni ürkütmüstu ve geri adım artırmıştı. Selim agabeyimi zaptetmeye çalışan Orhan abim :
" Selim agabey bir dur o bizim Suna miz . O yapmaz yapamaz benim bacım zina yapmaz YYAPMAZ" diyerek avazı çıktığı kadar Selim ağabeyime bagirmisti. Ağabeylerimin düştüğü bu vaziyet beni parcalara ayirmisti.Ne hale gelmislerdi öyle . Orhan ağabeyimin bagirisiyla Selim ağabeyim biraz sakinlemis ve kolunu Orhan ve Mehmet agabeylerimden kurtarmıştı. Selim ağabeyimin o yakışıklı çehresi ruhsuz bir ölüyü andırıyordu. Sadece o değil herkesin yüzünden kan çekilmisti. Ben sadece bu olanlara aglayabiliyordum . Selim ağabeyim her iki elini saçlarına götürerek saçlarını yolarcasina kaşiyip çekiyordu. Odanın bir ucundan öteki ucuna sert adımlarla volta atıp duruyordu. Ben odanın bir köşesine sinmiş her iki elimi önümde kavrayıp başımı öne eğmiş ve gözyaşlarımı akıtıyordum. Selim agabeyim bu vasiyetimi gördükçe beni daha da suçluyor herhangi bir açıklama dinlenmeksizin benden nefret edercesine bakıyordu. Ve tabi mektupta yazanların doğru olduğu hissiyatına varıyordu. Odada Orhan ağabeyim Mehmet agabeyim ve Vildan yengem olayları soluksuz ve tek kelime etmeden izleyebiliyordu şoktalardı. O üzgün halimde bile Selma yengemin sırıttığını hayal meyal hatırlıyordum, bilmiyorum belki yanılıyor da olabilirim sonuçta günahını almak istemem. Ağabeyime:

Yılan Mucizesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin