Gerçekliğin sevimsiz yüzüne atılan en şiddetli tokat, ona karşı yapılan en aykırı eylemdir hayal kurmak.
İçinde yaşadığın gerçek izin vermese de O'nunla olmana, sen çekip alabilirsin, tüm benliğinle sarabilirsin onu hayallerinde. Senden ona giden bütün engelleri yıkabilir, O'nsuzluğun hafriyatını dökebilirsin ruhunun dışında bir yere. Gerçekte imkansız olanı hayaller mümkün kılar, hayallerimiz değerlidir.
Daha güzel, daha onurlu bir hayatı da resmedebilir, ona hayat verebilirsin mesela.
Eski evlerin o eski duvarlarındaki eski tabloları düşünüyorum, üzerlerine sayısız yılın, sayısız hatıranın yorgunluğu sinmiştir hani, renkleri solmuştur ve sararmışlardır sigara dumanından. O güzel, ahşap evler alabildiğine yeşilin, alabildiğine ırmakların ve en güzel çiçeklerin arasında resmedilmiştir hep. O güzel tablolarda onuruyla yaşayan mutlu insanlar ve coşkuyla gülen, haylaz çocuklar vardır.
Böylesi bir tabloyu zihninde canlandırıp ona bir fırçayla hayat verebilen insan, daha güzel bir dünyaya da hayat verebilir pekala.
Her şeye rağmen içinde güzellikler barındıran bir varlıktır insan. Ve o güzel yürekleri ve hünerli elleriyle insan, var olan gerçeği çirkinleştirmek yerine güzelleştirebilir de, elindedir. Belki de sırf bu yüzden gelmişizdir dünyaya, boşuna verilmemiştir insana içinde güzelliğe dair ne varsa. O aydınlık yürekleri karartmak ve göz yummak güzelliğe kara çalanlara, işleyebileceğimiz en büyük günah değil midir aslında?
Ne kadar sevimsiz görünse de gerçeklik, güzelliklerini unutup çirkinlikleri beslemek yerine, güzelliklerle dolu hayaller kurup onları beslemek gerek yine de.
Çünkü çirkinlik dediğin, güzel hayallerin önünde diz çökebilir ancak...