Aydınlığa düzülmüş övgülerle dolu felsefe tarihi, gözlerinse karanlığa davet ediyor beni. Sen farkında değilsindir belki, lakin gayet farkındayım ben, farkında olmaktan hiç yorulmayanlardanım.
Pembe, dar bir bluz vardı üzerinde o gün ve yine dar bir kot. Çorap yoktu haliyle, topukluların vardı krem rengi, bir de gözlerin. Gözlerinden içeri girdim ben çünkü ardına kadar açıktı kapı ve içerisi karanlık.
Aydınlık gözlere yeniyetmeler baksın, ben karanlıkları severim. Gözlerinden giren kelebekler midelerine kadar iner onların, bense yarasa tedirginliklerini severim ve kadın gözlerindeki davetkar karanlıklara kayıtsız kalamam hiç. O derinlikte yürümeyi tercih ederim göz kamaştıran aydınlıklara, hikayesi vardır çünkü her karanlığın, aydınlıklarsa sıradandır.
En içinde olmak istediği hikayeleri gece yazar insan, en güzel hikayelerin baş kişisidir herkes gece başını yastığa koyduğunda, sanılanın aksine karanlık daha bir dosttur aydınlıktan, en zayıf, en güçsüz, en berbat hallerini karanlıklar saklar, üzerini örter üşüme diye, kimseye göstermez seni, en yalın, en sen halini.
Öyle işte, saklanmak istedim belki de, ondan sığındım gözlerine. O karanlığın içinde fark ettim yorgunluğunu, birlikte dinlenelim istedim, kısacık da olsa unutacağımı sandığımdandı karanlıklara karışma arzum, azıcık da olsa unutmak, karanlıkların çağrışımsızlığında geçici bir hafıza kaybı yaşamak, aslında hiç olmamışım gibi yapmak...
Tenine dokunmak istedim, fırtınalı bir gecede terini hissetmek istedim tenimde, iliklerime kadar ürpermek, cama çarpıp duran yarasalarla irkilmek ve tekrar yatışmak teninde, zifiri karanlığın içinde kıpkırmızı terlemek istedim yine.
Yapamadım, kendimi sakındım.
Dokunmak hatırlatırdı çünkü, hatırlamak korkuturdu, korkmaksa kaybedişlerin başlangıcı olur hep, bilirsin.
Karanlıkları çok sevdim ben evet, ama kaybetmek istemedim yine de aydınlık yanlarımı. Çoğu zaman sıradan, çoğu zaman düşman da olsa aydınlık, sevdiği yüzleri aydınlıklarda görebiliyor insan, belki de bundan katlanıyor bütün ikiyüzlülüklerine aydınlıkların.
Gözlerindeki yorgun karanlığı sevdim evet, hatta gözlerinden içeri de girdim ben, tenine de dokunmak istedim.
Ama yapamadım işte, dokunsam da kalamazdım çünkü teninde.
Aydınlık bir yüz vardı beni çağıran, teninde kalsam da onsuz yapamazdım...