Günün şu an kaçıncı saatinde olduğumuz hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
"Elçin..." Ekim bana seslendiğinde tavana diktiğim gözlerimi hiç kımıldatmadan. "Hmm?" dedim. "Bu gün Ayın kaçı? Ya da hangi aydayız?" diye sordu. Sesi gerçekten hüzün doluydu.
"Aralığın On ikisi" diye yanıtladım. "Dört aydır burada mıyım gerçekten? Bana daha uzun gelmişti..."
Merakla "Siz buraya nasıl geldiniz? Yani o durağa gitmenizin sebebi neydi" diye sordum. Karmen kaşlarını çatarak bana döndü ve "Neyden bahsediyorsun?" dedi.
"Duraktan bahsediyorum" dedim garip bir şekilde. Onlarda durak sayesinde gelmemişler miydi?
Ekim "Ben duraktan falan gelmedim, arkadaşım ile sokak da ki duvarları boyamak hobimizdi her gece duvar boyardık" diye iç çekti ve konuşmaya devam etti. "Arkadaşım ile yine bir duvar boyarken duvarın üzerinde sonsuzluk işareti gördüm. Sadece silinir mi diye bakmak istemiştim. Fakat kendimi boşlukların içinde buldum" dedi.
Sonra ise Karmen konuşmaya başladı "Ben ise evimdeki duvarları boyuyordum salonumun duvarında kazınmış bir şekilde sonsuzluk işareti vardı. 'Kim yaptı bunu ya' diyerek sinirle üzerine bastırdım." Dedi ve ellerini iki yana açarak "...Ve buradayım" dedi.
Birkaç saniye sessizce kaldık sonra ise odanın en solunda olan Lavin'e baktım. Yatağında yarı oturur yarı yatar bir şekilde durmuş, sağ bacağını bir aşağıya bir yukarıya sallıyor aynı zamanda tırnağını kemiriyordu. Gözlerimi kıstım ve "Peki sen Lavin? Sen nasıl geldin buraya" diye soruverdim.
Lavinin titreyen bacağı durdu ve kafasını bana doğru çevirdi. Titreyen bacağını indirdi ve ellerinden yardım alarak yatakta oturur vaziyete geldi ve yutkundu. "Ben..." diyebildi. Sonra ise gözleri etrafta tedirgince gezindi.
Gözleri bir tabloda durduğunda hızlıca bana döndü "Bende ağaca kazınmış bir sonsuzluk işareti ile geldim. Arkadaşlarım ile saklambaç oynuyorduk, gözlerimi kapatıp duvara yaslandım ve boşlukların içine düştüm" dedi.
Bunları dedikten hemen sonra daha demin baktığı tabloya döndüm. Son bahar aylarını anımsatan bir ağaçtı. Turuncu yapraklarının yarısı yerde bir yarısı ise ağacın üzerindeydi. Ve aynı zamanda kasvetli bir hava vardı buz gibi bulutlar gerçekten korkunç duruyordu.
"Anladım" diye yanıtladım. Ve gözlerimi tekrardan tavana diktim. Annemi düşünmek için gözlerimi kapatmam ile yerin sarsılması bir oldu. Lavin'in çığlığı ile gözlerimi yeniden araladığımda ışığın bir yanıp bir söndüğünü gördüm. Sağımdaki Ekim beni yere çektiğinde dizimin acısı ile inledim. Ekim ile göz göze geldiğimizde bana 'Ne yapacağız?' der gibi bakıyordu.
Lavin'in çığlıklarını duymazdan gelerek kafamı kaldırdım ve etrafa bakmaya başladım yıkıcı bir deprem değildi eğer öyle olsaydı kafamı illaki bir şeyler düşerdi.
"Ölmek için daha çok gencim!"
"Kapa çeneni Lavin!"
Karmen'in iyi olduğunu öğrendiğimde içimden bir yük kalkmıştı. Peki ya çocuklar. Onları unuttuk.
Sarsıntı aniden durduğunda yatağa çarpan kafam ile tekrar inledim. Işıklar tekrar gelmişti, yataktan destek alarak kalktım ve koşarak odanın kapısına doğru ilerledim, Kapıyı açtım ve yan taraftaki odanın kapısını hızla araladım. Onlarda aynı bizim gibi yatakların yanına çökmüşlerdi. Işıkları açılınca hızla bana döndüler. Adının Ayaz olduğunu umduğum çocuk yanıma geldi ve bir şey söylemek için ağzını açtığında aşırı şiddetli bir ses gelmeye başladı.
Gerçekten kulakları sağır edecek şekilde.
Ben daha ne olduğunu anlayamadan Ayaz kolumdan çekti ve odanın içine geçirdi. Lavin'in çığlığı kulaklarımı bir kez daha doldurduğunda ani bir sallantı ile yere yuvarlanmam bir oldu. "Ekim" diye mırıldandım. Ona zarar gelmesini istemiyordum, hiçbirine zarar gelmesini istemiyordum.
Sallantı durduğunda kafam bu sefer yan tarafımdaki komodine çarptı. Sanırım beynime ağır hasar almıştım. Odanın kapısı açığıldığıında Ekimin simsiyah ve uzun saçlarını görünce rahat bir nefes verdim ve ayağa kalkıp yanına gittim ardından ona sıkıca sarıldım.
Karmen Lavin'in kafasına vurarak girdiğinde gülmemek için kendimi zor tutmuştum.
"Kızım ne bağrıyorsun!"
"Ya ne korkmuş olamam mı? Ya ev yıkılsaydı o zaman ne olacaktı?" diye sordu Lavin.
Karmen Lavin'i bıraktı ve swetinin kollarını düzeltmeye başladı, aynı zamanda "Kurtulurduk işte bu lanet olası yerden" diye mırıldandı.
"Şşşt deme öyle" diye uyardım ve ellerimi yere koyarak oturdum. Karmen ise sadece gözlerini devirmekle yetindi. Arkadan kumral çocuk konuşmaya başladığında kafamı arkaya çevirdim.
"Abi asacağım şimdi kendimi. Bıktım Allah'ıma ya" diyerek isyan etti. Ardından Ayaz "Buradan bir şekilde çıkmamız gerek" dedi. Ilgaz oturduğu mutfak tezgahından bir elini kaldırarak "Bak hala çıkmamız gerek diyor. Ölümden dönmüş... hatta ölümden dünmüşüz daha çıkmamız gerek diyor ya!" dedi.
Ben kaşlarım çatık bir şekilde onları izlerken Ayaz 'Hasbinallah' diye mırıdandı. Daha sonra Çağan oturduğu dolabın üstünden yere atlayıp ellerini çırptı.
"Çap çap! Kızlar siz odanıza bizde yataklarımıza çünkü benim baya uykum geldi." Dedi ve büyük bir esneme performansı gösterdi. Karmen ayağa kalkıp Lavin'e elini uzatırken "Senin zaten hep uykun var ki" diye söylendi. Ben ise siyah zemine ellerimi koyup ayağa kalktım ve üstümü sirkeledim ardından kapıya, kızların peşinden ilerledim ve çocukların kapısını kapatarak bizim odaya geçtik.
Onlar kendilerini yatağa bırakırken ben üstüme baktım. Bu kir ne!? Bunlarla yatamam ki, kızlara baktım üstlerin beyaz tişört ve beyaz eşoftman var ve hepsi aynıydı. Sahi ya erkeklerin üsleri de aynıydı.
Ekim sanki ne düşündüğümü anlamıştı bana "Dolapta var giyebilirsin" diyerek gülümsedi.
Kahvenin koyu tonlarındaki renkte olan dolaba ilerledim, içinden bir tane beyaz uzun kollu tişört bir tane de beyaz eşoftman aldım ve etrafıma göz attım. Hah evet. Karşımda bir tane kapı gördüğümde hızlı adımlar ile ilerledim kapıyı açtım ve içeri girdim.
Bir tane duşa kabin, klozet, el yıkama yeri ve çamaşır makinesi onun yanında ise kirli sepeti vardı. Hızlı bir şekilde üstümdekileri çıkardım ve yenilerini giydim sonrasında ise lavaboya geçip aynanın karşısında saçımı taramaya başladım. Aynadaki yüzüme bakarken gözüme bir şey takıldı, aynanın üstünde beyaz bir leke vardı. Ama böyle deterjan izi gibi değildi daha farklıydı. Parmağımı izi silmek için üzerine bastırdığımda gitmedi, daha dikkatli bakmak için eğildim ve... farklıydı işte.
Umursamaz bir şekilde ışığı kapatıp yatağıma geçtim ve kızlara iyi geceler dedim.
ÇOK AZ OLDU BİLİYORUM AMA ŞU ARALAR YAZABİLECEK BİR PİSKOLOJİDE DEĞİLİM BU TASLAKLARDA VARDI DİYE ATIYORUM YAZMAYA ÇALIŞACAĞIM.
YOU ARE READING
Gökra
Mistero / ThrillerTıp okuyan Elçin'in teyzesine gitmek için beklediği otobüs durağında sonsuzluk sembolü bulması ile başlayan hikaye hem Elçin'in hemde ailesinin hayatını kararttı. Elçin bu hikayede tek başına ilerleyeceğini sanarken karşısına sekiz kişi daha çıkar...