4.Bölüm: TRAVMA

16 5 47
                                    

Gözlerimi bir hastane odasında açmıştım. Ağlamak istiyordum ama göz yaşlarım dışarı akmıyor, içimi dağlıyordu sanki...

Gözlerim, göz yaşlarımın intiharına izin vermiyor; yalnızca tavan ile bakışma görevini üstleniyordu.

Abim yanımdaydı. Gözlerimi açtığımdan beri bir şeyler söylüyordu fakat ben algılayamıyor, dolayısıyla cevap veremiyordum.

"Hayatta hiçbir zaman keşken olmasın, keşkelerin -keşke dediğin olaylar- bugünkü senin mimarıdır" demişti babam. Ama keşke babam ölmeseydi, annem ölmeseydi... Aslında hayatımı ne kadar kolaylaştırıyor, ne kadar da "Iyi ki"m oluyorlarmış.

Ben bu düşüncelerimle boğuşurken doktor önlüklü biri içeri adımladı. Ense kısmında saçları olsa da kafasının tepesi kel, iri yapılı bir adamdı.
O geceki adam gibi...

Doktor, göz bebeği refleks kontrolü için yüzüme elini uzatmıştı ki karşımdaki doktor doktor olmaktan çıkıp o iğrenç sırıtışıyla karşımda belirdi.

Titremeye başladığımı hissediyordum. Dün geceki gibi ellerini tüm bedenimde hissediyordum sanki... Ellerini uzaklaştırmak için çırpınmaya başladım, vücudumda fiziksel olarak eller yoktu fakat ben hissediyordum. Ne o ellerden kurtulabiliyordum ne de sesimi bulup çığlık atabiliyordum. Adamın elini göz kapaklarımda hissettiğim an  boğazımda tıkanmış olan çığlığım hayat buldu, bas bas çığlık atmaya başladım. Abim yanımdaydı ona ihtiyacım vardı. Çığlıklarımın arasına "abi" kelimesi şeklindeki çığlıklarımı sıkıştırdım. Yataktan nasıl fırladım, bilmiyorum. Tek bildiğim kurtarıcı ve de sığınağımın, daha yeni tanıştığım ama 'dünyalara bedel diyebileceğim' abimi gözlerimi aradığıydı.

Titreyen bacaklarıma, kararan gözlerime rağmen kendimi abimin güvenli kollarına bıraktım. Bilincimi yitirmeden önce zikrettiğim tek cümle ise "Lütfen insanların iğrenç ellerine, insafına bırakma beni" oldu...

***
Ben buradan kurtulmamış mıydım?

Tüm yapılı haliyle üzerime geliyor. Dışarıdayım fakat gökyüzü beni toprak ile kendi aralarında ezmek istiyor sanki...

Çevreme bakınıyorum. Kendimi koruyacağım herhangi bir şey arıyorum ama çabalarım boşa çıkmaya meraklıymışcasına hiçbir şey bulamıyorum.

Üzerime geldikçe ben de aksi istikametinde koşuyorum, yerde olan bir taşı takılıp yuvarlanıyorum fakat bunu problem olarak görmüyor ve takıldığım taşı sıkıca kavrıyorum. Kalçam üzerinde hafifçe yerde sürünürken ruhumun celladı, üzerime doğru büyük adımları ile gelmeye devam ediyor.

Iğrenç ayyaş kokusunu alabildiğim kadar yakınıma geldiğinde elimdeki taşı bütün gücümle kafasına geçiriyorum, üzerime yığılıyor fakat kafasından yoğun miktarda kan akmakta... Ellerim, beyaz tişörtüm, mavi kotum, hepsi kandan nasibini alarak kana bulanıyor.
Tekrar ve tekrar, bir kan gölünün ortasında kalmış kız çocuğuyum.

***
Sıçrayarak uyandığımda tüm gördüklerimin bir rüyadan ibaret olmasını hem mutlu olmuştum hem...

Ne yaşamam gerektiğinin, hangi duyguyu ne zaman yaşamam gerektiğinin farkında değildim. Bu güçsüzlük değil miydi?

Güç; yaşaman gereken duyguyu, yaşaman gerektiği vakit, yaşaman gereken şekilde yaşamaktı oysa ki...

Ben güçsüzlüğün dibine vurmuştum. Ne acı duyumsayabiliyor ne ağlayabiliyor ne de travma tepkileri gösterebildiğimi düşünüyordum...

Sıçrayarak uyanmamın ardından hareket dahi etmeden hastanenin asma tavanı ile bakışmaya devam ettim. Küçücük, iki kişilik, koltukta kıpırdanmaya başlayan abim üzerine kafamı hafifçe ona doğru yönlendirdim. Benim yüzümden uyuyamamış, buna bağlı olarak göz altlarında bariz gözlemlenen koyu halkalar vardı. Beni kaç gündür uyutuyorlardı ki ya da uyuyordum ki abimin göz altlarında koyu halkalar hayat bulmuştu?

Kıpırdanışları sonlandı, gözlerini bana bağışladı.

"Asena, kardeşim, bir şeye ihtiyacın mı var?"

"Hayır" hayatım yetmiyormuş onu öksürükler de beni boğmaya başladı. Öksürük arasında konuşabildiğimde "su" diyebilirim sadece.

"Tabii, ne kadar da apt*lım?!" Yani başımda duran şişedeki suyu karton bardağa döküp bana uzattı. Hemen içtim. "Teşekkür ederim" diye fısıldadım.

Ardından kapı hafifçe tıklatıldı, ve içeriye adımladı...

***DEVAM EDECEK

Uzun bir aradan sonra ben geldimmm.
Nasılsınız? Bölüm nasıldı?

Bölümü ikiye bölmek zorunda kaldım, sizi bölümsüz bırakmamak için yarısını atayım dedim çünkü şehrimde değilim ve internet sıkıntısı çekiyorum. Aynı zamanda sıkıntılı bir zaman dilimindeyim.

Seviliyorsunuz sevgili okuyucularım❤Çocuk kalın! (Çocuk ruhlu kalmanız dileğiyle...)☘

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝐂𝐄𝐑𝐑𝐀𝐇Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin