"Nasılmış bakalım benim küçük meleğim." Annesinin kucağındaki küçük kız kocaman gülümsedi. Babası yanlarında meyve soyuyor annesi de kendisini kucağına almış bal yanaklarından öpüyordu. Küçücük ellerini dudaklarına götürüp kıkırdadı küçük kız.
"Anne ben melek deyilim kii. Melek olan sensin." Dedi küçük kız kıkırdarken. Babası bu hallerini görüp daha da aşık oluyordu bu manzaraya. Annesi küçük kızın burnunu işaret ve orta parmağı arasına alarak hafifçe sıkıp başını sağa sola salladı.
"Seni küçük bilmiş. Sen büyüdükçe daha da mı bilmiş hale geliyorsun bakim. Görüyorsun dimi babası annesine nasıl cevaplar veriyor. Ben şimdi bu kızı ne yapayım." Babası işaret parmağını dudaklarına götürüp düşünür gibi yaptı.
"Hmm. Bence güzelim, gıdıklayabilirsin. Hatta sen gıdıkla ben bu kızı ısırıp tatlı yerine yiyeyim." Annesi küçük kızı gıdıklarken babası da meyve tabağını bırakmış küçük kızının kollarını kemirmeye, ısırmaya başlamıştı. Küçük kız kahkahalarıyla boğulurken yüzü gülmekten kıpkırmızı olmuştu.
"T-tamam duyun artık karnım ağrıdı. Anney babaa yeteyyyy." Kızlarının isyanına karşı annesi ve babası biraz durulmuş, gıdıklamayı bırakmışlardı. Küçük kız kendisine geldiğinde annesine biraz daha sokulmuş annesinin göğsüne sinmişti.
"Anney. Benim de senin gibi kanatlarım olur muyy?" Bu soru karşısında küçük kızın annesi sıkıntılı bir nefes verip kızının saçlarına öpücük bıraktı. Babası ise bu soruya anında sinirlenmiş kaşlarını çatmıştı. Kocasının bu halini görsede sesini çıkaramıyordu. Aslında bu sorunun cevabı doğduğu ilk günden itibaren belliydi ama kocası ısrarla kızına yaptığı iğnenin işe yaradığını böyle bir şeyin olmayacağını tekrarlayıp duruyordu.
"Asla öyle bir şey olamayacak! Çıkar bu düşünceyi aklından küçük hanım." Babasının çıkan sert sesiyle yerine sindi küçük kız. Ne zaman bu tarz bir şey dese sert çıkıyordu sesi. Bu yüzden babasından çok çekinirdi.
İlerleyen saatlerde küçük kız hiç konuşmamış annesinin göğsünde huzurla oturup daha sonrasında uyuyakalmıştı. Babası sert çıkıştığı için pişman olmuş ama sesini çıkaramamıştı. Annesi ise gelecek kaygısıyla düşüncelerinde boğulmuştu.
🪽
Karanlığa hapsolmak kolaydı. Ama o karanlıktan çıkmak bir hayli zordu. Zihnim zifiri karanlığa gömülmüş aydınlatacak bir ışık arıyordu kendisine. Beynim uyuşmuş göz kapaklarım ağrıyordu. Uyuyor muydum yoksa bayılmış mıydım emin olamıyordum. Bilincim yeni yeni kendine geliyor gibiydi. Gözlerimi ne kadar aralamaya çalışsam da sanki üzerine tonlarca ağırlık konulmuş gibi açılmıyordu. Etrafımda uğuldayan sesler duyuyor tepki veremiyordum.Kadir amca şimdi ne yapacağız. Diyordu kalın bir o kadar da boğuk gelen ses.
Dinlensin Duru. Şu karmaşa bir bitsin sen bir süre gözüme gözükme sarı kafa. Dedi sesini bile özlediğim babam. Babam mı gelmişti ama ne zaman. Ve ben niye dinleniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEĞİN GÖZYAŞI kırık Kanatlar
De Todo"Küçük melek." "Siz kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz." "Seni herşeyini en çokta kanadını kırmayı. Çok yakında tanışacağız o zamana kadar kendine dikkat et."