Altıncı Yıl: Felix Felicis

256 19 62
                                    

O sabah ilk olarak Harry'nin Bitkibilim dersi vardı.Kahvaltı sırasında gözleri sürekli Slytherin masasında olmasaydı belki de karnını daha çok doyurabilirdi.Tüm gece pek uyuyamamıştı ki şimdi de sarışın adamı izleyerek kahvaltısından vakit kaybediyordu.

Harry ne kadar sarışın büyücüyü göz önünde tutuyorsa aynı görevi sarışın olan da kuzgun saçlı için yapıyordu.

Hermione dönemin başından beri alışkanlık yaptığı gibi Gelecek Postası'nı okuyor,Ron ise tabağını doldurabildiği kadar doldurmuş 'hangisini ilk yesem' diye düşünüyordu.Harry elindeki çatal ile omletini dalgınlıkla mundar ederken zümrütlerini karşısında oturan Slytherin'liden ayırmıyordu.

Draco zarif bir şekilde kavradığı bardağını dudaklarından uzaklaştırırken yüzündeki en belirgin renk olan kiraz dudakları daha göz önüne seriliyordu.Dik oturuşu ve konuşurken ki sakin mimikleri Harry'i olabilirmiş gibi daha da büyülüyordu.Büyünün ta kendisiydi Draco.Ne saçmalıyordu!

Draco son kez arkadaşlarına bir şeyler geveleyip yerinden kalktığında Harry de refleks olarak ayağa kalkmıştı.Masadaki arkadaşları işlerini ve sohbetlerini kesip şaşkınlıkla Harry'e döndüklerinde bir şey demeden büyük salonun kapısına ilerledi.

Harry Draco'yu,Hermione'nin deyişiyle 'takıntı' haline getirmişti.Bir numaralı görevi olan 'Draco'nun ne karıştırdığını bul' işini hiçbir koşulda atlamıyordu.En sevdiği tatlıyı yeme şansını kaybetmek pahasına da olsa.

Ron bu konuda en şikayetçi olan kişiydi.Luna'ya kalırsa Harry Draco'ya karşı bir şeyler hissetme evresindeydi,sadece farkında olmadığını savunuyordu.Harry farkında değildi ama bakışları gün geçtikçe yumuşuyordu.Hâlâ sertti ama yumuşuyordu da,içindeki nefretle birlikte...

Harry büyük salondan çıktığında daha hızlı hareket ederek Draco'yu göz altında tutuyordu.Katie henüz tedaviyi atlatmamış bu yüzden St Mungo Sihirsel Hastalıklar ve Yaralanmalar Hastanesi'nden çıkamamıştı.Harry ona lanetli kolyeyi verenin Draco olduğu kanısından vazgeçmemişti.

Büyük salona inen öğrencilerin arasından hızla peşi sıra yukarı çıkan ikili sonunda boş bir koridora girdiğinde sadece aşağıdan gelen uğultular duyuluyordu.Weasley büyücü şakalarından alınan bir eşya yüzünden kırılmış duvarı arkalarına aldıklarında Harry ''Malfoy!'' diye seslendi.

Draco yalnız olduğunu düşündüğünden duyduğu sesle girdiği transtan endişeyle sıyrıldı.Arkasını dönmeden karşısında duran kafesteki küçük beyaz kanaryaya baktı.'En olmadık zamanlarda karşıma çıkıyorsun ahmak' demek istedi ama bunun Harry'i daha çok şüphelendireceğini düşünüp vazgeçti.

''Ah! Bana olan takıntın gözlerimi yaşarttı Yaralı Kafa yoksa yüce Seçilmiş Kişi düşman-aşık fantezisini mi yaşıyor?'' alaylı bir sesle gözlüklüye döndü.Harry çoğu zaman gibi o an da bir plan yapmamış,ne diyeceğini önceden düşünmemişti.Tek düşündüğü zavallı kızın nasıl yerden iki metre yukarı asıldığı ve sorumlusuydu.

''Katie'ye o kolyeyi veren de lanetleyen de sensin biliyorum.'' kendinden emin bir sesle konuya direkt giriş yaptı Harry.Profesör ne derse desin Draco o gün üç süpürgedeydi.Nasıl çıktığını bilmiyordu ama sonuçta onu orada görmüştü ve kesinlikle babasının intikamı için işaretlenmişti. Harry adı kadar emindi.Kimsenin inanmasına ihtiyacı yoktu sonunda herkese kanıtlayacaktı bu teorisini.

''Neyden bahsettiğini bilmiyorum, saçmalıklarına benden uzakta devam et Potter.'' üzerindeki yükün yanında bir de Harry ile uğraşmak yoruyordu. Özenle bağladığı kravatını gevşetip arkasına döndü ve aynı hızla kafesi es geçerek yoluna devam etti.Daha sonra kafese uğrayabilirdi.

Salvatore | DRARRYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin